Gönderi

410 syf.
6/10 puan verdi
Alışkanlıkların Gücü her sosyal medya ortamında sık sık karşıma çıkan bir kitaptı, sanırım reklam çalışmaları çok başarılı oldu ya da gerçekten beğenilen bir kitap olmayı başarmış. Böyle durumlarda, bir şeyleri kaçırıyormuş hissi veya kesin saçma sapan bir şeydir hissi arasında sarkaç misali gidip geliyorum. Benim için son kararı konu başlığı belirledi, farkında olalım ya da olmayalım alışkanlıkların hayatımıza etkisi çok büyük. Bu kitabı İngilizce okumaya karar verdim, hayal kırıklığı yaşarsam “reading” yapıyorum diyerek kendimi avuturum diye düşündüm. Bu yüzden kitap hakkında yanıldığım noktalar olabilir, önceden belirtiyorum ki rest çeken olursa kozum olsun. Gerçi ortam ya beğen ya da görmezden gel şeklinde ilerliyor, eleştiri yasak galiba. İçeriğe genel olarak bakacak olursak, kitap 3 ana konuya ayrılmış; bireysel alışkanlıklar, iş hayatı gibi organizasyonlardaki alışkanlıklar ve toplumsal alışkanlıklar. Bu üç farklı bölüm biraz dengesiz bir dağılıma sahip, benim beklentim bireysel alışkanlıklara daha fazla yer verilmesi yönündeydi ancak öyle değil. Neden böyle bir beklentim var? Çünkü organizasyon yapısında veya toplumda alışkanlıkları değiştirebilmek için daha çok yönetilen değil de yöneten olmak gerekiyor, istisnaları saymazsak kendi hayatımıza müdahale şansımız daha fazla. Topluluk içerisindeki alışkanlıklar neyi neden yaptığımızı sorgulamak adına önemli tabii ki, ancak siz yine de çok şey yapmayın… Alışkanlıklar önemli dedik, peki ama neden? Bunun birçok sebebi var ancak temelde insan beyni sürekli olarak bilgi bombardımanına tutuluyor. Beş duyu organımızdan sürekli gelen bilgileri anlamlandırmak, yorumlamak, doğru tepkiler verebilmek için çabalamakta ve enerjimizin ciddi bir kısmı bu işler için harcanmakta. İşte bu karmaşayı optimum şekilde yönetebilmek için tekrar eden alışkanlıkları yavaş yavaş değerlendirme sürecinden çıkarıyor. Bu durum karar verme hızımızı artırdığı gibi, harcadığımız enerjiyi de düşürüyor. Kısaca fiziksel ve ruhsal olarak daha uzun süre sağlıklı kalabilmemizi sağlıyor. İşte bu hızlı karar verme süreci bazen bize fayda sağlarken bazen de bize zarar veriyor. Örneğin bugün çok sigara içtiğinizi “bu paket ne ara bitti?” tepkisiyle fark ediyorsanız, o kadar sigarayı ne ara yakıp söndürdüğünüzü bilmiyorsanız işte size cevap, alışkanlıklar. Bu tip örnekler hemen hemen her kişisel gelişim kitabında oluyor, bu da benim canımı sıkan bir durum. Örnekler hep aynı konulardan; sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, … vs alışkanlıklarından nasıl kurtuluruz? Bu örnekleri artık sıkmadı mı? Tüm insanlığın sadece bu tip dertleri varmış gibi, bu alışkanlıklara sahip kişiler de bırakmak için sıraya girmiş gibi yazılıp çiziliyor. Neyse sakinim… Kitapta birçok güzel örnek var ama bazıları diğerlerine göre daha anlamlı. Mesela geçirdiği bir kaza sonrası hafıza kaybı sorunu yaşayan bir hasta sorulan sorulara cevap veremezken alışkanlıklarını otomatik olarak gerçekleştirebiliyor. Lavobonun yeri sorulduğunda hatırlayamayan ancak tuvaleti gelince hiç tereddüt etmeden gidip gelebilen birisini hayal edin. Her gün kapıyı kilitliyorsanız, sürekli araba kullanıyorsanız, evden işe-işten eve hep aynı rotayı kullanıyorsanız bir yerden sonra bu hareketler üzerindeki denetimimiz kayboluyor. Bizler hayaller aleminde gezerken, günün stresi, yetişmeyen işler veya ufak mutluluklarımızı düşünürken bir de bakmışız gideceğimiz yerdeyiz ve yolda neler oldu sorsalar hatırlamayız. Sonuç İşte genel olarak alışkanlıkların nasıl işlediğini ortaya koymaya çalışan yazar bu süreçle ilgili 3 adıma dikkatimizi çekiyor. Bu adımların ilki işaret (dürtü veya “cue”) olması gerekiyor, bu alışkanlığımızı tetikleyen etmen. Çeşitli şekillerde görülebiliyor; bir olay, bir duygu, bir zaman alışkanlıklarımızı tetikleyebiliyor. Her sabah uyandığımızda düşünmeden yaptığımız tercihlerde “zaman” veya dertlenince içmeye başlamak durumunda “duygu” bu dürtüye örnek olarak verilebilir. İkinci adım alışkanlık, yani bu dürtülere nasıl tepki verdiğimiz. Şekerimiz düştüğünde tatlıya saldırmamız veya dertlenen birinin alkolün dibine vurması olabilir, Son adım da ödül yani nikotin veya uyuşturucu bağımlısının o rahatlama hissi veya bir anlık da olsa dertlerden uzaklaşmış olabilmek gibi gibi sanırım anlaşılmıştır. Bu üç adımın farkında olursak eğer, bu adımlardan birisini değiştirerek kötü alışkanlıkları iyi bir şeye çevirebiliriz diyor yazarımız. Tabii ki hemen bir anda değişecek değilsiniz. Belki de hiç değişmezsiniz bilemiyorum, kişisel gelişim kitabı sonuçta. Ama neyi neden yaptığımızın altında hem psikolojik hem de fiziksel bazı alışkanlıklar var, kendimizi otomatik moddan az da olsa kurtarabilirsek neyin faydamıza neyin zararımıza olduğunu daha net görebiliriz.
The Power of Habit
The Power of HabitCharles Duhigg · Random House Publishing · 20141,947 okunma
··
2,034 views
Semih okurunun profil resmi
"2. Dünya savaşı döneminde amerikadaki sakatat tüketim oranı protein yetersizliğinden dolayı bilinçli olarak(tiksinti ile bakılmasının önüne geçilerek) artırılmış ve bunun sonucu olarak toplumun tüketim alışkanlıkları ve damak zevki değişmiş. Kültürümüzdeki damak zevki de acaba bir dönem açlıkla mücadele edilmeye çalışıldığı için mi çok çeşitli? Yaşlılarda gözlemlediğim kadarıyla sakat at tüketimi fazla, ayrıca hiçbir şey ziyan olmasın, çöpe gitmesin vs diye uğraşları da fazla, bunun islamiyetten gelen veya eskiden gelen bir kültür olduğu söylenebilir ancak bu kültürün nasıl oluştuğu ve günümüze nasıl geldiği önemli. Genç neslin çoğu sakatattan tiksinir bu durumun sebebi belki de içerisinde bulunduğumuz bolluk olabilir. Hala açlık ve yoksulluk çeken insanların varlığını inkar etmiyorum ancak kabul edelim ki savaş zamanlarında da değiliz." Okurken not almışım eklemeyi unutmuşum, toplum alışkanlıkları ile ilgili etkileyici kısımlardan birisi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.