Engizisyon; Ortaçağ'da Katolik Hristiyan kilisesinin, sapkın ilan ettiği din ve bilim insanlarını yargılamak ve cezalandırmak için kurduğu kilise mahkemesidir.
Verdiği doğmatik kararlar, ölüme mahkum edilen insanlar ve uyguladığı işkenceler, Hristiyanlık tarihine birer kara leke olarak geçmiştir.
Peki ya bizde... Biz de durum nedir?
Tarihimizin herhangi bir yerinde benzeri bir yapılanmaya gidilmiş midir?
Ya da farklı fikirleri yüzünden insanlar soruşturmaya, kavuşturmaya ve ölüm cezasına maruz kalmış mıdır?
Maalesef ki evet!
"Suçla, mürted ilan et ve katlet!" denklemiyle nice ilim ve irfan sahibi insan, kifayetsiz muhterislerin kurbanı olmuştur, ne yazık ki.
Kimler yok ki aralarında...
Ebu Zer el-Gıfari
Abdullah bin Mesud
Ebu Hanife
Buhari
Hallac-ı Mansur
Taberi
Sühreverdi el-Maktul
İbni Rüşd
Fahreddin Razi
Necmeddin-i Kübra
Feridüddin Attar
Ahi Evren
İbni Teymiyye
Seyid Nesimi
Şeyh Bedreddin
Molla Lütfi
...
Bunlar bir çırpıda sayabildiklerim... Ve daha niceleri... Acı olan ise; bugün birçoğunun eserlerinden ve fikirlerinden istifade ettiğimiz bu insanların din adına dindarlar(!) tarafından katledilmeleri. Daha acısı ise; bugün hâlâ bu tekfir geleneğinin işletilmesi...
Ali Şeriati diyor ki; "Komşumuzun bir horozu vardı. Sabah erkenden ötüyordu. Bir süre sonra sesi kesildi. Komşumuza horoz nerede dedim? Dedi ki: 'Sabahları bizi uyandırdığı için kestim.' Yıllar sonra anladım ki; kim insanları uyandırıyorsa, kesilmeye mahkumdur."