Gönderi

248 syf.
·
Puan vermedi
“Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı biri duysun.” Birhan Keskin Anlatsam roman olur. Klişe gelecektir. Hangimiz kurmadık ki bu cümleyi. Herkesin derdi kendi yükü kadar. Hatta bazen bazıları dert diye doğar. Öyle bir dünya, öyle bir yaşamak. Ne çok acı var. Yarım yamalak hayatlar, derme evler, tok kalkınmayan sofralar, yamalı elbiseler, dar sokaklar, puslu havalar, güzel kadınlar, dertli anneler, çocuk olamamış yetişkinler, sevenler, kavuşanlar ve ayrılanlar, sevgisi uğruna delirenler, evlat acısı çekenler, güzelliğinin bedelini ödeyenler, çirkin diye red edilenler, fabrikalar, minibüsler, meyhaneler, artistlik hayalleri kuranlar, şarkıcı imamlar, lakabı ciddiye alınanlar, mahallenin; abileri, ablaları... Yarım hayatlara şahit olabilecek her şey. Töre diyen de var, karımı çalıştırmam diyip aylak gezende var. Namussuz olup namuslu naraları atanlar da var. Gavur lakabı olup herkese imanlı olmayı anlatan da var.... Kimse göründüğü gibi değil. Kimse içiyle bir değil. Bir aşk var yolları kesiştiren. Aşk uğruna terk edilen mahalleye dönüşler... İstanbul’un çokça şahit olduğumuz Yeşilçam sahnelerinden bolca hikayelerle bir kitap. Hepsinde yaşıyorsunuz. İki günde okudum. İki günde kasvetli bir hava bir iç sıkıntısı. Hani derler ya içime öküz oturdu. Aynen öyle. Yutkunamadığım cümleler oldu. Kadın cinayetlerinde.. Aşk için delirenlerde.. Kaybedilen evlatlarda.. Kuşlara aldı konan evlatlarda. Üç güvercin vardı. Adı Murat. Birinin değil, hepsinin Murat. Sonra çoğaldı Muratlar. Onlar çoğaldı baba eksildi. Baba eksildi, aile dağıldı. Bir evlat gitti, geriye kalan evlat yaşarken ölü sayıldı... İnsan olarak Yeşilçam sevdamız drama meyilli olmamızdan. Eski Türk filimlerinde bağırır ya biletçi “mendilleri hazırlayın” ağlamaya buyurun. Tıklım tıklım dolar salonlar. Gelsin Ferdi baba gitsin Orhan baba... Müslüm Gürsel’le kanasın yaralar. Sözlerde herkes kendini bulur. Kimse onlara ağlamaz. Herkes yarasına ağlar. Yazarın üçüncü sayfa haberlerini bu kadar akıcı anlatması ben bunu tahmin etmiştim diyemiyorsun. Devam ediyorsun ısrarla. Bir tane de ben anlatayım. İki erkek beş kız çocuğu olan bir aile. Baba fırıncı, anne ev hanımı. Hem okuyup hem çalışan çocuklar. Kızların öyle bir şansı bile yok. Oldu mu talibi evlendiriliyorlar. Malum bir boğaz eksiliyor. Başka ev o boğazın iş yüküne, bakımına, sevgisine, sevişmesine ihtiyaç duyarken bir başka aile kurtulduk telaşında. İstenmeyen kız çocuğu sonları. Erkeklerden bir okudu. Daha doğrusu okutturuldu. Cemal. Su sattı ama hep kitabıyla. Ahmet ise öyle değildi. Sanayide çalıştı gücü yetmiyordu. Babası yanına aldı. Birlikte yol aldılar. Allah işlerini rast getirdi ve bir ev yaptılar. O derme çatma ev yerine 2 katlı ev. Cemal okudu sağlıkçı oldu. Ahmet aşık oldu ve aşkı ile evlendi. Babaları kendinden genç bir kadınla olmaya başladı. Gel zaman git zaman hazır parayı yer oldu. Sonra mal satışları başladı. Aileye ilk yıldırım düştü. Sonra aldı kadını gitti başka bir şehre. Giderken tefecilerden borç alıp çocuklarının adresini vermiş. Ahmet’in 2 kızı var. Gözlerinin içine bakıyor. Bir gün tefeciler gelip borcu istedi. Evi verdi. Yetmez dediler. Tüm aile ne var ne yok serdi yetmedi. Bir gün tefecilerden biri ya karını ya kız kardeşini dedi. Kıyamet koptu. Kaldıramadı bunu. Kızının doğum gününde karısını bu olaylardan uzaklaştırmak için baba evine yolladı. Akşam bir de pasta. İyi ki doğdun kızım. Gece yarısı abla, kardeş ve eşine bir de mesaj. Hakkınızı helal edin artık taşıyamıyorum. Cemal’e ekstra uzunlukta bir mesaja ilaveten “Beni son görüşün cesedim”. Öyle oldu feryat figan cenaze kalktı. Eşi paramparça çocuklar yarım. Aile dağılmış. Baba sevgilisi ile başka ülkeye kaçtı. Bu yakın zamanda ülkemizin herhangi bir şehrinde haberlerde kısa geçen toplumsal eşitlik platformlarında ayrıntı geçilen haberlerinden biri. Sonuna kadar doğru. Her şehrin bir rezidans yüzü bir de arka sokakları vardır. O arka sokaklardan kadın için çıkan adamlar ya kendilerine kıyar ya geride bıraktıklarına. Senaryo hiç şaşamaz. Bir de bunlara şahit olan anlatıcalar var. Sözlü edebiyatı tüm sanatları kullanarak çoğu zaman ah vah ile çoğu zaman kınama ile yayanlar. “Dedikodu bu, demir kafese tıksan kafesi eritip çıkar. Çeliğe sarsan çeliği deler geçer.” Tarık Tufan İstanbul’un arka sokaklarında bir mahallede birbiriyle bağlantılı herkesin hayatındaki roman niteliği hayatlarına bir perspektiften ayna tutuyor. Bizleri de konuk ediyor. Mendilleri hazırlayın gerçek hayatlara kısa süreli de olsa konuk oluyoruz. Keyifli okumalar!
Beni Onlara Verme
Beni Onlara VermeTarık Tufan · Profil Yayıncılık · 20174,792 okunma
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.