Gönderi

Kişisel bir kimliği ifade eden gerçekliğe dair öznel bir duygunun garip yasaları, soyut düşsel stilistik bir evrenin yardımıyla ortaya çıkarılan insan doğasının benzersiz ruhsal yasalarını keşfetmeye dair klasik gerçeküstücü fikirle açıkça uyumludur. Fassbinder’in ‘gerçeklik,’ ‘hakikat’ ve ‘kimlikten’ bahsetmesi onun modernist niyetlerini kanıtlar, ki bu şekilde gerçekliğin, mitsel olsa bile, tutarlı bir derin yapısı homojen bir estetik yüzeyle ifade edilir. Modern sanatta film stilinin teatralliği postmodern dönemdekinden temel olarak farklı bir kaynağa sahipti. Genelde geç modern sinema için tiyatronun her zaman güvenilir bir soyutlama kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle modern sinema 1960’lardan 1970’lere geçerken krize girdiğinde tiyatro çok önemli hale geldi. Pascal Bonitzer’in 1971’de belirttiği gibi: “Tiyatronun modernitenin filmleri üzerindeki (Oshima, Straub, Godard...) etkisi mizansenin, uzamsal düzenlemenin ve bu nedenle de ideolojik temelin krizinin belirtisidir. Sinemada tiyatro, gösterenin (signifier) yeniden ortaya çıkma şansı anlamına gelir"
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.