Gönderi

AZİZ NESIN'IN KALEMİNDEN SİVAS KATLİAMI
Tarihler 1 Temmuz 1993 idi. 4. Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivast'taydık. Daha şehre gelmeden, özellikle benim hakkımda bildiriler yayımlanmaya başlanmış, hedef gösterilmiştim. İlk günlerden itibaren gerginlik had safhadaydı. 2 Temmuz günü ise yerel gazetelerde kullanılan sözler, binevi olacakların habercisiydi. " Röportaj yapmaya gelen İhlas Haber Ajansı muhabiri, aslında o grubun içinden geçenleri anlatmaya, cevap almaya gelmişti." Sürekli camianın tahriklere kapıldığını söylüyordu. Tahrik olabilirler, bunda sıkıntı yoktu. Ancak tahrik olan dövmez, öldürmezdi. Duyarlılık öldürmek değildir arkadaş. Bu tartışmadan sonra apar topar otele geçtim. Zaten gün içerisinde gerginlik şehrin belli yerlerinde iyiden iyiye tırmanmıştı. Akşam saat 5 sularında ise gözü dönmüş kalabalık Madımak Oteli'nin önündeydi. Dışarıyla iletişimimizi sağlayan tek araç telefondu artık. Erdal Inönö arandı " Erdal Bey sanırım dışarıdaki sloganları ve camlarda patlayan taş sesleri size kadar ulaşıyor olmalı " dedim. Gereken önlemlerin alınacağı söylenip azalan umutlarımızı biraz olsun tazelemişti. "Laiklere Ölüm " Ancak kalabalığın öfkesi dinmiyor, gruhu sakinleştirmek adına konuşan belediye başkanı ne kadar reddetsede " gazamiz mübarek olsun " sözüyle adeta çığırtkanlık yapıyordu. Bundan sonra olacaklar kitle psikolojisinin sonuçlanlarıydı. "Cumhuriyet Sivasta kuruldu, Sivasta yıkılacak" , "Laiklere Ölüm" , "Yaşasın Şerait " , " Sivas Azize mezar olacak " sloganları aslında hedefin sadece ben olmadığını anlatmaya çalışıyor gibiydi. " Ölüme En Yakın Olduğum An " Önce yağmalama sonra ise " yakın ulan yakın " sesleri tebriklerle çevredeki araçlar ateşe verilmişti. Odam da Lütfi Kaleli ile birlikte çaresiz bir bekleyiş içerisindeyken, aşağı taraftan korkunç çığlıklar gelmeye başladı. Bağrıldı, yardım istendi ve sonra sesler sustu. Artık sıra bendeydi. Kesin olarak ölüme hazırdım. Hatta Lütfi Kaleli birkaç kez "ölüyoruz abi" dedi. Dedim ölüyoruz, öleceğiz. Başka çare yok. Sonra dönüp Lütfiye " sayın Kaleli beni şu yatağa yatır, bu gruha kötü bir ceset vermek istemiyorum. Korkarak ölen bir adam gibi görünmeyeyim. Köşeye büzülmüş bir adam gibi ölmeyeyim. " dedim. Sonra Lütfinin önerisiyle camlara doğru koştuk ve yardım istemeye başladık. O sırada otelin önüne yaklaşan itfaiye bizi kurtarmak için yeltendi. " Asıl Öldürülecek Hayvan Burada " İtfaiye merdivenlerinden inerken, sonrasında Refah Partisi Meclis üyesi olduğunu öğrendiğim Cafer Özcakmak " Asıl Öldürülecek hayvan burda " dedi. Ve tam kurtuluyorum derken artık sırat köprüsünde gibiydim. Devam etsem linç, geri dönsem cehennem vardı. Merdivenlerden inerken görevlilerden biri beni bilegimdem çekerek kalabalığın ortasına attı. Yere düştüm, tekme ve yumruklarla vurmaya başladılar. Sonrasında polis arabasına kadar sürüklendim. Yaralı olarak kurtulmuştum. Ancak 35 can, 33 ü aydın 35 insan, yıllar sonra bile yeri doldurulamayacak onlarca can katledilmişti. Metin Altıok, Asım Bezirci, Behçet Aysan, Asaf Koçak, Nezimi Çimen , Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin ile 35 canı sevgiyle ve özlemle anıyoruz.
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.