Gönderi

AŞKIN MERKEZİ NERESİDİR? MERKEZ KALP DEĞİL, BEYİNDİR... AŞKIN MERKEZİ KALP DEĞİL BEYİNDİR... AŞK duygusu kalbimizde değil, beynimizdeki korteks ve limbik merkezde oluşur. Beynimizin emriyle salgılanan kimyasallar kalbimizin etrafında hissedildiği için, aşık olduğumuz kişinin kalbimizde olduğu yanılgısına kapılırız. Düşüncelerimiz duygularımızı oluşturur. Duygularımız da beynimizde oluşur. Aşk bir beyin fonksiyonudur. Beynimiz çalışırken, yaklaşık 20 wattlık bir elektrik enerjisi üretiyor. Etkilendiğiniz birine karşı “Senden elektrik aldım” demek beynin lisanını dile getiriyor. Aşık olduğumuzda iştahımız azalır, ellerimiz terler, sık yutkunuruz, heyecandan nabız atışımız artar, çarpıntı, terleme, titreme yaşarız. Bağırsak hareketlerimiz değişir. Aslında aşk duygusu beyinde yaşanır. Ancak vücutta yansıması kalpte oluyor. Özellikle alın lobu bölgesi çalışması azalıyor. Alın lobu beyin bölgesi, insanlar için mantık, niyet etme, edep, ahlak, saygı, sosyal kurallara uyma ve karar verme merkezidir. Aşıklarda alın bölgesindeki işlevler azalır. Bir anlamda aşk gelir ve akıl gider. Aşkın insanlık üzerindeki etkilerini yıllardır inceleyen antrolopolog Prof. Helen Fisher, insan beyninin zaman içinde evrim geçirdiğini belirtiyor. Başlarda sadece cinsel güdü ile uyarılan insan beyninin, zamanla tek bir eşe konsantre olmak amacıyla aşık olacak biçimde geliştiğini, en son olarak da aşıkların birlikte çocuk yetiştirecek kadar uzun süre birbirlerine toleranslı olabilmeleri için beyinde bağlılık bölümünün ortaya çıktığını vurguluyor. Fisher, aşkın etkisini incelemek üzere aşıkların beyinlerini bir MR tarayıcısında incelemiş. Kişiler sevgililerinin resmine baktıklarında, beyinlerinde aktif olan bölgelerden birinin kokain alındığında aktif olan bölgeyle aynı olduğu ortaya çıkmış! Fisher, aşkın beynin şiddetle arzulayan kısmında oluştuğunu belirtiyor. O parça çikolatayı mutlaka istemek, işinde illa o pozisyona terfi etmekte tutturmak gibi bir şey aşk. Bilim adamları bu aşamada aşıkları bir arada tutan özel bir şey olduğunu keşfetmişler. Berkeley’de Kişilik ve Sosyal Bilimler Araştırma Bölümü’nde profesör olan Robert W. Levenson bu özel şeyin empati, yani diğer kişinin ne hissettiğini ve düşündüğünü bilebilme yeteneği olduğunu belirtiyor. Empati bir kişinin ne hissettiğini anlamaya çalıştığınızda sadece zihninizde gerçekleşmiyor. Bazı insanlar başkalarının duygularıyla aynı frekansa girebiliyor ve bedenleri empati kurdukları kişiyle aynı tepkiyi vermeye başlıyor. Aynı şekilde terliyorlar, nabızları aynı şekilde atıyor ve bedenleriyle aynı şekilde hareket ediyorlar. Levenson’ın araştırmaları bu duygusal ve fiziksel senkronizasyonun en çok aşıklar arasında görüldüğünü gösteriyor. Anlaşılan, beyin kimyası ve feromonlarla başlayan aşk alevini körüklemede en önemli rolü empati oynuyor. Aşkın yıllarca süren derin bir bağlılığa nasıl dönüştüğünü Fisher şöyle açıklıyor: “Şans, biraz kararlılık ve sizinle aynı değerleri ve hedefleri paylaşan doğru kişiyi bulmanız. Aşk kendiliğinden olur, ilişkiler inşa edilir.” Kaliforniya’da yapılan bir araştırmaya göre sevgiye dayalı bir ilişkide olmamak insan sağlığı için kilolu olmak, egzersiz yapmamak, kötü beslenmek ve hatta sigara içmekten bile daha zararlı. Yaşayan en yaşlı çiftlerden biri Joseph ve Anna Bendoritis’e göre ise 74 yıllık evliliklerinin sırrı Sevgi, Saygı, yola çıkarken verdikleri sözlere Bağlılık, Empati ve her konuda açıkça İletişim Kurmaktır. Mutlu, dengeli ve sağlıklı aşk’ı uzun süre ilişkinizde yaşamak istiyorsanız artık sırrı çözdünüz.
··
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.