Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 days
Ertelenen İnceleme!
Bir süredir ertelediğim incelemeyi yazmaya karar verdim. Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde serisi. Genel bir incelemenin daha doğru olacağını düşünüyorum zira kendimde her bir kitaba inceleme yazacak yetiyi görmüyorum. bu yüzden serinin son kitabı üzerinden yazmayı uygun gördüm. Daha fazla benimle yaşamasına izin veremeyeceğim bu duyguları, serbest bırakmak istiyorum. Sonuçta bu 7 kitaptan oluşan bir seri ve haliyle insanın dimağında büyük bir iz bırakıyor. Seriye altyapı oluştursun diye yazarın gençlik döneminde kaleme aldığı Hazlar ve Günler adlı kitabından başladım nitekim yardımı oldu da nedense bu kitabının akışını hala net bir şekilde hatırlıyorum. Çoğu insan gibi uzun soluklu kitaplara bir miktar (miktarı kestiremiyorum) ön yargım vardı. Ta ki bu seri ile tanışana kadar. Bir diğer nedense bu kitabı okumamda büyük etkisi olan bir dosta kitabı bitireceğime dair güvence verdim, onunda yönlendirmesi ile kitaplar arasında çok ara vermeyerek aldığım o tadı kaybetmeden bitirebildim. Geriye tek bir şey kalmıştı zihnimdeki izlenimleri kaleme dökebilmek. Bu izlenimleri yazarken sadece düşüncelerimi değil somut olan makalelerden ve birkaç araştırmadan da yararlandım. Böylesinin daha doyurucu bir bilgi şöleni olması adına, hem okuyucu için hem de kaleme alan şahsım için. En nihayetinde kitabın hakkını vermiş gibi hissediyorum. Hissetmek önemli zira bu seride farklı duygular hissetmeye her an hazır olmak gerekiyor. Öncelikle bahsetmem gerekir ki seri de bolca aile isimleri, birçok karakter (beş yüze yakın gözünüz korkmasın.Tek tek saymadım) ile karşılaşacak ve bazen kim kimdi diye ikileme bile düşeceksiniz. Anlatılan dönem; elit ailelerin, mutlak monarşinin, burjuvazinin gücünün, kapitalist çıkarların, birbirini çekemeyen ama yine de beraber vakit geçiren insanların varolduğu sırların ve ikircikli hayatların yaşandığı bir dönemdir. Şehir hayatında tüm ihtişamı ile baş gösteren kapitalizm; her insanın zamanını çalmış ortak bir zamansızlık paydasında onları köklü bir kriz içerisine çekmiştir. Kaybedilen zamanı bulmak lazımdı aksi takdirde varoluşumuzu mümkün kılan her şey elimizden kayacaktır. Ve insan yaşadığı an’ı idrak edemeyecek iki dalga arasında bocalayan bir yelkenli gibi kalacaktır. İlk kitap çocukluğundan başlar anlatıma, kitaplar ilerledikçe yaşlılığına kadar devam eder, bu durum romanın kurgu ve olay yükünü arttırır. Romanda onlarca eve girilir, birçok insanla konuşulur. Ancak bu karmaşık gibi görünen yapı zamanla bir bütün halini alır. Her kitapla birlikte biraz daha büyür kahramanımız çevreye olan kendine olan düşünceleri zamanla değişir bu değişim birbiriyle bağlantılı, birbirini tamamlayan, kurgusal bütünlüğü olan bir anlatı oluşturarak okuyucunun dimağında tat bırakır. Proust’un son kitabında; bu zamana kadar yaşadığı hayatın yaptığı tercihlerin, onu nerelere sürüklediği ve onun bu tercihlere verdiği tepkileri, pişmanlıkları, sevinçleri zamanı nasıl değerlendirdiği anlatılır neden son kitaptan bahsettim çünkü zaman akışkandır, tutamazsın geriye dönmek için elindeki zamanı iyi kullanman gerekir ki son kitapta kahramanımız zamanı yakalamaya çalışır. Bu seri aslında bir insanın serüveni, baştan sona ya da sondan başa. O yüzden anlama açısından ve kurguyu görebilmek için ilk kitap ve son kitap büyük önem arz ediyor. Bu durum anlatım diline de yansımıştır yazar ‘’ben‘’ dilini kullanır kitaplarında, bu dili kullanması hem okuyucu için büyük kolaylık sağlar hem de romandaki karmaşık olaylarla örülü yapıyı çözümlemede yardımcı olur. Bazı karakterler zaman içerisinde değişikliğe uğrarlar bu durum anlatıcının olaylara bakışıyla paralellik arz eder. Ben dili romanın içerisinde yazarın hayatına ilişkin ipucular da sunar bize nitekim anlatıcının ismiyle yazarın ismi paralellik arz eder. Sanki yazarla birebir düşüncelerinin içinde yumak olabilmeyi, onunla hoplayıp zıplamayı, yüksek bir ağaçtan düşüşün verdiği o acıyı hissedebilmeye imkan tanır. Bunun yanında olumsuz etkiler de vardır. Metinden kopuşlara anlatıcıdan uzaklaşmaya da neden olabilmektedir. Bu kitap ne bir aşk romanı ne de bir denemedir. Bütün edebi anlatıların özelliklerini muhafaza eder. Mahpus'u okurken aşkın kollarında gezinirken Albertine Kayıp'ta hüznün ve pişmanlığın yarattığı ruhsal çöküntüyü sayfalar boyu hissedebilmeyi, hiçbir olay kırıntısı ile karşılaşmayıp sadece o duyguda kalmanızı sağlayan bir eser. Kayıp zamanın izinde serisi hislerin, bu hisleri anlamaya yardımcı olacak algıların eseridir. Yazar kitaba yeni karakterler, yeni olaylar ekleyerek zamanın genişliğini bir o kadar da elimizden hızla uçuşunu, hafızamızın bize yaptığı küçük oyunları bazen olay dışı kalıp gözlemleyebilmeyi sunar. Çünkü gün geçtikçe insanlar ve mekanlar değişmekte ve bizi yöneten hislerimizde, hissizleşmektedir. ‘’Zaman, nice anın yan yana gelmesiyle oluşan hep durgun hep etrafıyla ilgilenen bir kavramdır. Kayıp Zamanın İzinde döngüsellik, değişim, sürekli akan ırmak gibi daima yenilenme, bireyin bilincine göre farklılık gösteren ‘zaman’ın eseridir.’’ Bu roman, Türk edebiyatında Oğuz Atay, Ahmet Hamdi Tanpınar olmak üzere pek çok yazarı etkilemiştir. Zaman anlayışı, mekan ve zaman ilişkisine getirdiği yeni yaklaşımlarla ölümsüz bir başyapıt olarak varlığını sürdürmektedir. iyi okumalar dilerim :)
Yakalanan Zaman
Yakalanan ZamanMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,081 okunma
·
35 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.