Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Bu kitabı incelemeye layık değilim..
Gördüğüm herkes tarafından şişirilerek anlatılan, çoğu yerinde kendime rastlayacağımı iddia ettikleri, inceleme, alıntı ve yorumlarını çok severek takip ettiğim @_aristo_ ‘ın bile “İster bir günde ister bir ayda bitir. Kitap bittiğinde Martin Eden heryerine nüfuz etmiş olacak. Her sayfada onunla birlikte sen de tükeneceksin. Huzursuzluğu huzurunu sevmenin acı ironisine bürünüyorsun. Bir Martin Eden bir de Dostoyevski bunu başaranlardan” diye yorumladığı şaheser kitap. Martin Eden. Kitap hakkında konuşmadan önce, başta “Bitirdiğimde size haklı olduğunuzu söylemenizi çok isterim.” dediğim Anıl’a haklı olduğunu söylemek isterim. En sevdiğim kitap Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’idir. Sanırım en sevdiğim ikinci kitabı Martin Eden sayesinde belirlemiş oldum. Neyse, çok uzatmadan kitaba geleyim. Kitabı bitireli 2-3 saat oldu, biraz sakinleşeyim öyle yazayım dedim. Sakinleştim fakat yine yazamıyor, konuyu nereden başlayacağımı bilemiyorum. Oğuz Atay’ın “sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim” sözünün bittiği yerde, ben de Martin Eden’a “sana iyi bir inceleme yapabilmek için en az senin kadar okumuş olmayı dilerdim.” diyorum kendi kendime. Pek inceleyebileceğimi, kendimi buna müstahak gördüğümü ve hakkını verebileceğimi zannetmiyorum burjuva sınıfındaki bir kıza olan aşkı uğruna kendi kendine üç yıllık sıkı bir eğitim rafine bir yazara dönüşen bu yabani denizciyi. Onu çok sevdim, ondan çok etkilendim ve ister bireycilik konusunda, Nietzche ve Spencer’da olsun, ister de sosyalizm konusunda ondan çok yararlandım. Başta kitabı kısa bir özet geçmem gerekiyor sanırım; alt tabakadan denizci bir gencin, aristokrat bir ailenin kızına aşık olmasıyla başlar her şey. bu kadının bulunduğu ortamlarda, ailesi ile saygı-sevgi ilişkilerinde, aldığı eğitime hayran olan bu yabani denizci, yani Martin Eden aşık olduğu kadının seviyesine çıkabilmek için kendini geliştirmeye başlar. Aşık olduğu kadının da ona destek olmasıyla birlikte sınıf atlamaya çalışır, sürekli kütüphaneye gider, gördüğü her entellektüel konuşmayı hayran hayran dinleyip bir şeyler kazanmak ister. Bu süre zarfında, konuşması değişir, diksiyonu değişir, bol bol kitap okur, bir şey kapmak için gördüğü her konuşmayı dikkatle dinler. Yine bu günlerden bir gün parktaki sosyalistlerden birinin “bilinmezlik tanrıdır ve Spencer onun peygamberidir.” dediğini işitir ve Spencer’ı okumaya başlar. Ondan sonra hayatı değişmeye, kendini tanımaya, at sırtındaki bir atlı gibi bireyciliğe doğru koşar.. Bir zamanlar özendiği aristokrat aileyi cebine koyacak kadar çok şey öğrenir, bir zamanlar tanrı gibi baktığı onların üniversite diplomalı boş kafalı insanlar olduğunu fark ederek onlardan hızla uzaklaşır. Onlardan soğur ama sevgilisine olan aşkı yüzünden ilişkisini kesmek istemediği için bu süre zarfında evlenmek için de yazmaya başlar ama bırakın evlenecek parayı denkleştirmeyi, reddedilen mektupların idareleri, mektup pulları, daktilo kirası, çalışmadığı için çektiği parasızlık derken hayatı sefalet içerisine girer. Az yer, az içer, az uyur ama yine de bir gün başarılı olacağım diyerek gece gündüz yazmaya başlar ama bir türlü yazdığı hikayeleri, romanları, denemeleri satacak yayıncı bulamaz. Sevgilisinin kendisine inancı git gide düşer, ailesinin de rızası olmadığı için eninde sonunda sefalet çeken bu genç ile ayrılırlar. Neyse işte kısa kesmem gerekirse, sonunda günün birinde bir yayınevi tarafından yazdıkları beğenilir ve Martin Eden çok para kazanmaya başlar. para kazanmaya başladıkça ünü artar ünü arttıkça yüzüne bakmayan insanlar onu baloya, yemeklere davet ederler. Sevdiği kadının ailesi önceleri Martin’in yüzüne bakmazken sonraları yemeğe davet ederler hatta kızıyla evlenebileceğini bile söylerler. Martin’in gururu, Ruth’a karşı sönmüş olan aşkına galip gelmiştir Martin bunu reddeder. Yazmayı bırakır. Denizlere açılacağını söyler. Martin’in çok fazla parası ama bu ün, şöhret onun yaşama sevincini almıştır. Gemide iken kendisini okyanusların serin ve derin sularına bırakır ve herkesten uzaklaşır. Evet Martin Eden. İtiraf etmeliyim ki, her şey biter bitmez katılmak istedim sana, öldürmek istedim kendimi. Bir denizin kenarında olsam, sen gibi bırakırdım bedenimi, sonra da yaşama içgüdüsüyle alay eder, derine iterdim ellerimi. Utandım yaşam dediğim kisveden, utandım göğsümü şişirip indiren bu görünmez bu renksiz, tatsız, bu kokusuz, bu kahpelerin ve oyuncuların soluduğu ve belki onlardan birinin daha önce ciğerlerinde gezinmiş olan havayı içimde dolaştırmaktan. Kötülükten başka ne yaptık? hayatta yılmadan verdikleri tek mücadele, renkleri soldurmak -en parlakları bile- birini gri yapana kadar sömürmek olan insanlar, başka ne yaptılar? Bir hiçken bir tam yaptıktan sonra kendini, kişinin tamlığını, yalnızca aptal unvanlar ve toplumca kabul ile ölçen, hiçbirinin gerçek değeri ne anlayıp ne özümsediği, birinden bakıp diğerine kopya ettiği, aristokrat havasında görünüp içi bomboş bir tınısızlık dolu o aptal sosyete, o aptal kalabalık, o aptal övgüler, o aptal yergiler, yerin dibine batsın. Oysa Martin, tüm o alkışladığınız eserleri, bir saman alevi gibi parlayan ilginiz yücelmeden önce de yazmıştı, onları size tek tek okumuştu. Açlıktan ölürken yazmıştı, açlıktan ölürken günlerce yemek yemeyip, rehin verdiği tek takım elbisesinin parasıyla pullar alıp size yollamıştı. Siz onlarca kere reddetmiştiniz. Kabulunüz, neden ne yazılanlar, ne Martin, ne olanlar değiştiği halde -tek değişen bir parlama- çok sonradan geldi? Neden o açken, sadece açlığını izleyip, açlığı "boş" işlerle uğraşma şamarı olarak atfedip, reva gördünüz, bir öğün dahi paylaşmadınız da, artık buna ihtiyacı kalmadığında her sofrada arandı Martin? Oysa insanların ona bu gösterdiği ilginin sebebi olan her şeyi, o açlıkta yazmıştı. Tüm görünüşte büyük, akılca lümpen bedenler; bir komedyada, duyduklarını tekrar eden papağanlarsınız, sizinle paylaşmaya değer değil içten gelen tek bir kelime bile. yavan bir sarılık ve ahestelikte midem bulanıyor. "Siz o zaman yazılmış eserlerim yüzünden karnımı şimdi doyuruyorsunuz. çünkü karnımı doyurmak bir şeref payesi haline gelmiş. Karnımı şimdi doyuruyorsunuz, çünkü siz sürü hayvanısınız; çünkü güruha siz de dahilsiniz ve çünkü şu anda güruh zihniyetinin kör ve otomatik düşüncesi, benim karnımı doyurmak." Evet @_aristo_ , itiraf etmeliyim ki kitap bittiğinde Martin Eden her yerime nüfus etmişti. Jack London bu yarı otobiyografik eseri ile her sayfada beni Martin Eden’la birlikte tüketti. Onunla ruhunun içine baktım, gücünü ve güçsüzlüğünü gördüm, başına gelenlere üzüldüm, salaklıklarına güldüm, ateşli nutuklarında heyecanlandım, “asıl pislikler”i dinlerken onun gibi kıpır kıpır hissettim, aşkını hissedişine gıpta ettim, yaşadığı aydınlanma sonucunda içyüzünü fark ettiği burjuva toplumuna uyum sağlamayınca yürüdüğü sona kahroldum. Kitapla birlikte bittim.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202393.3k okunma
··
239 views
zeynepbetül okurunun profil resmi
incelemeyi okurken kitabı tekrar okumuş ve o duyguları tekrar yaşamış gibi oldum. ciddi anlamda elinize emeğinize sağlık.
yasır okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Bir şey hissettirdiysem, ne mutlu bana. :)
Melike okurunun profil resmi
"Kitapla birlikte bittim." cümlenizi çok kıskandım. Ben de öyle hissetmiştim. Layık değilim demişsiniz ama liyakatınızı kanıtlamışsınız bu güzel incelemeyle. Bu kitap okunmaya layık müthiş bir kitap. İncelemeniz de teşvik ediciliği ile görevini yerine getirmiş. Kaleminize sağlık.
yasır okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Kitabın hissettirdikleri konusunda yalnız olmamak, Martin’in benimki dışında hayatlara dokunduğunu bilmek, benim gibi beğenenlerin olması güzel hissettiriyor. İncelemeyi sadece 2 kişi okuyacak diyordum, normalde uzun olunca alıntının bile üstünden atlıyorlar incelemeyi kim ne etsin diyordum. Okuduğunuz için de ayrı olarak teşekkür ederim :)
1 next answer
Kübra☽ okurunun profil resmi
İnceleme çok güzel olmuş elinize sağlık. 😊
yasır okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. :)
Anıl okurunun profil resmi
Sinema ve edebiyat alanında olsun, etkileyici eserler çoğunlukla dram üzerinden değerleniyor. İnsanse mutlu tablo hayali kurar, sürekli sürekli sürekli. Fakat gerçekler acıdır, gerçekler insanı bitirir. Yaşadığımız dünyanın gerçeklerini yüzümüze vurur.. İnceleme oldukça güzel eline emeğine sağlık
yasır okurunun profil resmi
İnsanlar, en azından ben hayattan kaçmak için değil de hayatı daha iyi kavramak için okurum. Bu yüzden acıyı daha çok severim. Yorumunuz için teşekkür ederim, benim için fikirleriniz çok önemli :)
Göktürk okurunun profil resmi
Benim de 1 numaram Karamazov Kardeşler 2 numaram Martin Eden. 3. olarak Gorki'nin Çocukluğum eseri diyorum.
yasır okurunun profil resmi
Gorki’nin çocukluğum eseri çok güzeldi. Ona dair okuduğum ilk eserdi, ana karakter adı “Alyoşa” olduğu için Karamazovlar’ın etkisinden kurtulamadığım için hemen sonrasında onu okumuştum. 1-2 sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ etkisindeyim diyebilirim. Üçe koyacak harika bir eser bulmuşsunuz :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.