Gönderi

118 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 3 days
"İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdur" Nasıl olur bir idam mahkumunun son günü? Hiç hayalinizde canlandırdınız mı? Şükrü Erbaş'ın çok sevdiğim bir sözü var. Diyor ki "Ölenler ölümü bilmez, ölüm kalanlar içindir" Fakat bu romanı okuduğumda anladım ki bir idam mahkumu,doğduğumuzdan beri ensemizde olan ölümü bütün hücreleri ile hissedermiş. Romantizm akımının önemli temsilcilerinden Victor Hugo bu romanı 26 yaşındayken ünlü Greve Meydanında gerçekleşen bir idam sahnesini seyrettikten sonra yazmış. Kitabın mesajı çok açık... Victor Hugo bize idam cezasının yanlışlığını, olumlu bir getirisi olmadığını anlatmak istemiş. İdam cezasını savunanların her zaman kullandığı gerekçenin ''İnsanlara örnek olsun" olmasının ve bunun aslında suç oranlarını azaltmadığının altını çizmiş. Üstelik, bir idam sahnesinin, bir insanın kafasının vücudundan ayrılmasının, sanki bir eğlenceymiş gibi izlenmesinin insanlarda merhamet gibi güzel duyguları körelterek aslında onları suçlara daha çok meyilli hale getirdiğini belirtmiş. Kitapta verilen önemli mesajlardan bir diğeri de idam cezasının sadece mahkumu öldürmekle kalmadığı , birçok masum insanı, annesini, babasını, eşini, çocuğunu da öldürdüğü, ömürleri boyunca hayatlarını, ruhlarını lekelediği.. Romanın içeriğine gelirsek, adam öldürmek suçundan hüküm giymiş ve idam cezasına mahkum edilmiş bir adamın son haftaları kendi ağzından anlatılıyor. Fakat, yazar mahkumun suçundan detaylı bir şekilde bahsetmiyor, neden öldürdü, kimi öldürdü bilmiyoruz. Zaten kitabın önsözünde de bahsedildiği gibi, bu roman herhangi bir suçlunun idam kararı üzerine yazılmış, hırsızlık, cinayet, suçun içeriği fark etmiyor. Mahkumun suçunu düşünürken Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sındaki Raskolnikov karakterini düşünmeden edemedim. Belki de bu mahkumla benzer sebeplerden suç işlemişlerdir... Mahkumun odada bir süre yalnız kaldığı usta bir cepçinin oğlu olan ihtiyarın hikayesi de atlanılmaması gereken bir nokta. Aslında işlenen suçlarda sandığımızdan, gördüğümüzden çok daha derin nedenler var. Bazen insanın elinde olmayan sebepler. Biz iyi bir ailede doğduğumuz için şanslıysak bu bizi iyi bir insan ve bir başkası suç işlemeye çok daha elverişli bir ortamda çok daha ağır şartlar içine doğmuşsa bu onu kötü bir insan yapar mı? Bir düşünmek lazım... Biz hiç açlıkla baş ettik mi, susuzluk nedir yaşadık mı? Evlatlarına ekmek götürememek nasıl bir acı, hiç deneyimledik mi? Belki şu ana kadar cevabımız hayır. Fakat bir gün bu zorluklarla mücadele etmeye mecbur kalmayacağımızın garantisi var mı? Aslında birçok insan açlıktan, susuzluktan, soğuktan, bu kadar temel ihtiyaçların yoksunluğundan suçlar işliyorsa tek suçlu onlar mı? Bizde, elimizden geleni yapmayan, bütün bu acılara seyirci kalan, bilen ama artık kanıksayan bizde de suç yok mu? Kitabın önsözünden upuzuuun ve çok haklı, sarsıcı bir cümle : "Ölüm cezasının kaldırılması hakkındaki bu önemli teklif Tuileries'den Vincennas'a düşen dört bakan için değil, ama anayolların önümüze çıkan ilk hırsızı için, sokakta yanınızdan geçerken bakmaya tenezzül bile etmediğiniz, isimlerini ağzınıza bile almadığınız, tozlu dirseklerinin ceketlerinize değmesinden kaçındığınız, çocukluğunda çamurlu kavşaklarda çıplak ayaklarıyla koşan, kışın rıhtımlarda titreşen, akşam yemeği yediğiniz M. Vefour'un mutfağının havalandırma deliklerinde ısınan, çöplükten çıkardığı bir ekmek kabuğunu yemeden önce kurutan, bir metelik bulmak için bütün gün bir çiviyle çamur birikintilerini karıştıran, kralın şenliklerini ve onun gibi ücretsiz olan Greve'deki infazları izlemekten başka bir eğlencesi olmayan, açlıkla hırsızlığa, hırsızlıkla ölüm cezazına sürüklenen, üvey analık eden bir toplumun öksüz çocuğu olarak on iki yaşında cezaevine giren, on sekiz yaşında küreğe, kırkında giyotine mahkum edilen, iyi yürekli, ahlaklı, yararlı olmaları için bir okulun ve bir atölyenin yeteceği, ama sizin tıpkı gereksiz bir yükmüş gibi kah Toulon'un kırmızı karınca yuvasına, kah Clamart'ın ıssız zindanına gönderdiğiniz, özgürlüklerinden sonra hayatlarını da ellerinden aldığınız o sefillerden biri için getirilseydi, o zaman bu oturumunuz yüce, kutsal, soylu, saygıdeğer olarak anılacaktı. " Her ne kadar bazı zamanlar masum insanlara çeşitli eziyetler eden, öldüren, döven tecavüz eden insanlar için idam cezasını istesek de, bana çok farklı bakış açıları kazandıran bir kitap oldu. Son olarak; "Merak ediyorum, giyotinle olmasa da insanların canını vahşice alan ve buna seyirci kalan milyonlar neden hala kana doymuyor?"
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023121.1k okunma
··
25 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.