Gönderi

224 syf.
·
Not rated
Bu Ne Sevgi Ah Bu Ne Istırap
İçinde Leyla geçen neşeli bir şarkı duydunuz mu hiç? Ya kavuşmayla biten aşk hikayesi? Aşktan bahseden bir eserde hüzün, hicran, hafakan, depresyon, obsesyon, ihanet, nedamet, cinayet, keder, muamma, dilemma, vicdan azabı, korku, kaygı ve daha neler neler görürsünüz de saadet göremezsiniz. Oradaki kasvet size de sirayet eder. Bu konuda Genç Werther’in Acıları’nın Avrupa’yı sarsışı meşhurdur. Kendisini Werther’le özdeşleştiren birçok genç onun gibi giyinip onun gibi intihar etmiştir. İntihar oranlarının artmasıyla kitap pek çok ülkede yasaklanmıştır. Yine Osmanlı Döneminde genç aşıkları intihara meylettirdiği için Kerem ile Aslı hikayesinin, sonunda Kerem’in ölmediği, aşıkların kavuştuğu şekilde anlatılmasını emir buyuran bir fermandan bahsedilir. Vadideki Zambak da mutsuz aşıkların romanı. Karakterlerimizin aşka karşı takındıkları tavırlara değinerek görüşlerimi paylaşmayı düşünüyorum. HENRIETTE: Henriette’nin en büyük ikilemi sadakat üzerinedir. Aldatma öncesi ve sonrası itibariyle hem zihin hem vicdanı yoran, ciddi olarak tartışılması gereken bir insani soru. Toplumun bir ferdi olarak yaşadığım toplumu gözlemlediğimde izlenimlerim aldatma oranlarının çok yüksek olduğu yönündeydi. Mesleğe başladığımda bu izlenimlerimin iyimser bile kaldığı gerçeğiyle fark ettim. Çiftler birbirlerini müthiş bir rahatlıkla aldatıyordu. Hatta bu iş öyle sıradanlaşmıştı ki tek gecelik kaçamaklar (o da ne demekse!) aldatma bile sayılmıyordu. Kitapla uyum gösterdiği için kişisel bir gözlemimi de paylaşayım. Kadınlar genelde mutsuz bir evlilikleri varsa aldatıyorlardı. Erkekler ise aldatıyorlardı. Herhangi bir gerekçeye ihtiyaçları da yoktu. Sadakatin çekingenlik olarak görülüp yerildiği bir zamanda yaşamayı acı verici buluyorum. Umarım bu duruma şaşıranlar olarak azınlıkta değilizdir. İşte Henriette de artık ‘onur’ un sadece bir erkek, ‘iffet ’in kadın ismi, ‘vefa’nın da bir boza markası olarak kaldığı bir devirde demode olmuş bir ahlaki çizgiyi devam ettirir. Kadınlığını yaşayamadığı, bir eş olarak değil sadece bir anne olarak var olduğu problemli bir evlilik yaşamaktadır. Yani toplumun aldatma için ‘caiz’ gördüğü haller mevcuttur. Ama o çileciliği öven samimi bir Hristiyan’dır. Acıyı bu kadar rahat kabullenmiş olması bizi rahatsız eder belki ama heveslerinin kendisini yanlışa götürmesine müsaade etmez. İlk defa duyguların yaşayacak bir ilişki fırsatı çıkmıştır karşısına. Yalnız çocukları için bitiremediği evliliğine bile sadakatsizlik edemeyecek kadar değerlerine bağlıdır. Nihayetinde onun da arzuları vardır, Felix’i tamamen de çıkaramaz hayatından. ‘Asilin yükü ağırdır’ der. Şöyle düşünür sanki Felix için eşine ihanet ettiğinde aslında değerlerine ihanet edecektir ve o zaman ne Felix’i sevmeye ne de onun sevgisine layık olacaktır. Arzu değerden daha güçlüdür. Değer de arzudan itibarlı. O yüzden arzularına rağmen ilkelerinden taviz vermeyen insan güç bir iş başarmıştır ve takdire şayandır. Ben de saygıyla Henriette’nin mezarına beyaz zambaklar bırakarak ayrılıyorum. LADY DUDLEY: Lady, içinde yoğun miktar şehvet barındıran aşkını her şeyden daha değerli görür. İnsanlarca kınanmayı, ‘ahlaksız kadın’ yaftası yemeyi umursamaz. Kendini tüm tabulardan sıyırarak bırakır aşığına. Felix ’in Madama olan aşkını bilmesine rağmen aşıktır ona. Madamın değerlerine ve kocasına rağmen ihanet edemeyişini “Demek kendini seni sevdiğinden daha çok seviyor.” Diye küçümser. Bu tavır bana Eşkıya (1996) filminde Berfo’nun manifestosunu hatırlattı: “Ahlaksızlık mı evet yaptım. Sen yapabilir miydin benim yaptıklarımı? En sevgili arkadaşına ihanet edebilir miydin? Onu jandarmaya ihbar edebilir miydin? Arkadaşının altınlarını çalabilir miydin? O altınlarla arkadaşının sevdiği kadını babasından satın alabilir miydin? Arkadaşını ölüme gönderebilir miydin?” diye sonunda ‘Allah belanı versin senin’ diyeceğimiz şeyleri anlatır ve şöyle der: “Hangimizin aşkı daha büyük? Hangimiz Keje için bu kadar günahı göze alabildi? Ben bu aşk için cehennemde yanmaya hazırım.” Berfo’nun da Lady’nin de tavırları edebi olarak çok etkileyici. Ama değer mi bunlara? Aşk her günaha dayanak olabilir mi? Bence hayır. Aşk da açlık uykusuzluk gibi tatmini gereken bir şey. Ona olduğundan fazla mana yüklemek problemli.” Aşk için ‘bana annenin kalbini getir’ diyen kadına ‘olur’ diyen adamın hikayesine özeneceğimizi zannetmiyorum. Şeytanın Avukatı ’nda geçtiği gibi “Aşkı abartıyorlar. Biyokimyasal olarak yüksek miktarda çikolata yemekten hiçbir farkı yok.” O yüzden şu yalan dünyada her hazzı yaşayacağız, her zevkin tadına bakacağız diye bir şey yok. FELIX: Vadideki Zambak, Felix ile Henriette’nin aşkı olarak özetlenir. Ben buna katılmıyorum ve bu aşkın samimiyetini Felix ’in bozduğunu düşünüyorum. Freudyen bir yorumla Felix, annesinden görmediği sevgiyi annesi yerine koyacağı bir kadında arar. Ona olan aşkı devam ederken ilk şehvet deneyiminde kendisini başka bir aşkın kollarına bırakır. Felix, Lady ile Madamı kıyasladığı bir yerde sayfalarca maddi ve ruhsal aşk ayrımını açıklar. Lady’nin ona maddi olarak iyi geldiğini, madamın ruhuna hitap ettiğini anlatır. Ben Felix’ in edebiyat paraladığı pişmanlığını samimi bulmadım. Ki kadınlara tövbe ediyorum dediği anda da Natalie’nin peşine düşmesi de bunu doğrular. Felix, madde-ruh bir şeyler anlatır ama temelde anlattıkları bu aralar yaygın kullanılan ‘evlenilecek-eğlenilecek kadın’ ayrımına benziyor bana kalırsa. Şu ayrımın çirkinliğine bir parantez açmak istiyorum. Birlikte eğlendiği, hoş vakit geçirdiği kadını evlenilmeyecek kadar hafif(!) buluyor, evlendiği, ‘evimin kadını çocuklarımın anası olacaksın’ payesini verdiği kadına da eğlenmeyi haram ediyor. Eğlenenin evlenmeye evlenenin de eğlenmeye hakkı olmadığını düşünüyor. Felix’ in, yaşadıkları her insanın içinde yaşayabileceği çelişkiler. Ama onun bunları samimi bir aşkla yaşadığına ikna olmadım ben. Velhasıl Balzac’ın kadın karakterlerindeki sahiciliği Felix’ de bulamadım. Onun yolunun saadete çıkmaması anormal değil. Hadi bu kadar karamsar olmayalım. Her seven derbeder değil. Sanat eserlerinde mutlu aşka denk gelmeme sebebimiz mutlu aşkın olmadığı değil Anna Karanina ilkesi sebebiyle olabilir. Mutlu bir aşkın anlatılacak tarafı yoktur. Sanatçı ilhamını mutsuzluğun çeşitliliğinden alır. Vadideki Zambak için de geçerli bu. Ama kitabın asıl mesajının finalde Natalie’nin mektubunda verildiğini düşünüyorum. Natalie, Felix’e hitaben yazdığı mektupta “Bu işte en çok kime acıdım? Seveceğiniz dördüncü kadına.” tespitini yapar. Felix’ in durumunu iyice analiz etmiştir. Nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu fark etmiştir. Felix’ den hoşlanıyor olmasına rağmen duygularının esiri olmadan mantıklı bir hareketle onu reddeder: “Ben sizi sevmek gibi yorucu bir şereften vazgeçiyorum.” Realiteden uzaklaşmak hayal kırıklığı ve kederi artıracaktır. Aşkın ayağımızı yerden kesen hazlarından mahrum kalmadan da ayakları yere basan bir ilişki yaşamak mümkün. Tahminimce Natalie şu an mutludur. (Bence Balzac da öyle düşündüğü için romanı onun mektubuyla bitirdi.). Evet sevmek, insana ikinci bir yaşam bahşedecek kadar güzel bir duygu. Ama yaşam da umutsuz ve vefasız bir aşka için heba edilemeyecek kadar güzel.
Vadideki Zambak
Vadideki ZambakHonore de Balzac · Alkım Yayınevi · 200842.7k okunma
··
202 views
Sultannn okurunun profil resmi
Dediğiniz gibi yaşam, umutsuz ve vefasız bir aşk için heba edilemeyecek kadar güzel ama, siz gelin görün ki gönül ferman dinlemiyor ve insan hep o ikinci yaşamı istiyor. İncelemenizi zevkle okudum. Emeğinize sağlık.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Doğru gönül ferman dinlemiyor ama akıp giden zaman da ferman dinlemiyor:) çok teşekkür ediyorum hocam.
Fatih Taş okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş Çetin Bey. Kaleminize sağlık.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Vakit ayırıp okuduğunuz ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum
1 next answer
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Natalie ‘gerçeklik duygusu‘nu göğsünün ortasında ayaklarını yerden kesecek bir haz gibi hisseden bir kadınmış ve ne dişil ne de eril olmayı seçmiş, karşısında yücelik değeri hissettirmeyen biri karşısında nefsî duygularını kontrol altına almayı başarmış. Natalie’ye affeein hatun kişi diyorum:) Felix’i reddettiği için değil gerçeklik duygusunu yakaladığı için.. Aldatmak,aldatmaktır. İster mutsuz bir evlilik gerekçesi ile yapılsın isterse carpediem için yapılsın sonuçta aldatılana kendini değersiz hissettirip bir insana güvenme duygusu ve ihtiyacını yaralayan çirkin bir eylem..Hikayenin kimin bakış açısıyla anlatıldığı yargımızı ve tarafımızı belirliyor nihayetinde.. Ama hayat bu çelişkiler içinde yaşanıyor..
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Natalie’nin gerçeklik duygusu bende de takdir hissi uyandırdı:) aldatma konusunda sizinle hemfikirim. Herhangi bir haklı bahanesi olamayacağını düşünüyorum. Değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum.
nihal okurunun profil resmi
okurken Felix beni çıldırtmıştı 😒
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Kendisi beni de rahatsız etti:)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.