Güzel bir felsefi tartışma konusu çıkar buradan.
Kadınlar kültür yaratmıyorlar, çünkü onlar aşkla meşguller.
··
22 görüntüleme
Bir kere kadın, kültürü yaşatan ve taşıyandır. Kültürün en önemli besleyicisi olan ana dil, başlangıçta kadının çocukla kurduğu ilişkiyle edinilir.
Bu yorum görüntülenemiyor
Aslında erkeklerin para kazanıp güçlü olmakla övülmesi, kadınların da ev işleriyle ilgilenip erkeğe güzel görünmesini ve kendini beğendirmesini gerektirdiğine dair bir yazı okumuştum ama nerede okuduğumu hatırlayamadığım için yazamadım. Ama nihayetinde bu mesele toplumsal roller ve mesleklerle alakalı olduğu için onlar üzerinden cevaplayacağım. Öncelikle: #74985224
Kültür sözcüğünün kökeni Roma'ya dayanır ve insanın yaşayabilmesine uygun olana kadar doğanın işlenmesi demektir. Doğa Roma'da kutsal olduğu için de modern toplumlardaki gibi fütursuzca değil, aynı zamanda doğayı da koruyup gözetecek şekilde işlenmesi demektir. Zira culture'a evrilen colere; gözetmek, korumak gibi anlamlara da gelir. Tıpkı ataerkil toplumlarda kadına çocuğu koruyup gözetme ( #59154463 ) ve erkeğe de haneyi koruyup gözetme rolünün biçilmesinde olduğu gibi... Bu yüzden "evcilik" kadına, "askerlik" erkeğe ait görülüyor. Ancak bu ev ile ülke arasındaki hiyerarşi, kadınla erkek arasında da bir hiyerarşiye yol açıyor. Burada da 2 şey devreye giriyor: 1) #40939456
2) #55180162
Eğer kültür, toplumsal alışkanlıklar anlamında ele alınacak olursa, bir cinsiyetin, herhangi bir alanla özel olarak ilgileniyor olması, sadece o toplumun alışkanlıklarından ve cinsiyetlere biçtikleri rollerden kaynaklanıyor olabilir. Belki de bir anlamda kadınların kültür yaratamadıkları söylenebilir; #74987241 kadınlar, her türlü imkandan yoksun bırakılarak bir kültür yaratmaktan çok, kendileri için yaratılmış bir kültürün parçası olmaya zorlanmaktadırlar. #75298695
Gerçek anlamda çağdaş ve modern bir toplum, içerisinde neredeyse hiçbir alanın ve mesleğin herhangi bir cinsiyete özel olarak ayrılamayacağı bir toplumdur. #75041437
Belirli mesleklerin ya da alanların, belirli cinsiyetlere göre ayrılıp tanımlanması, ancak toplumsal "roller" çerçevesinde gerçekleşebilir. Sonuç olarak şu tez aynı zamanda aşk için de pekâlâ geçerli olabilir: #75012626
Bu çok güzel bir yaklaşım oldu. Aslında buradaki aşk kavramı üzerine düşünmek gerek. Bugün anladığımız aşk mıdır kadınların kültür oluşturmasının önünde duran engel yoksa yaşayış şekilleri (sistem içi üretilmiş hayatlar) mi? işte bu noktada çok değerli bir yorum getirdiniz. Teşekkür ederim.
Kesinlikle katılmam böyle bir söyleme
Kadınlar kültür yaratmıyorlar çünkü kültürün kendisi onlar :) Kadın doğadır. Varoluşu simgeleyendir. Aşkla elbette meşgul olacaktır. En nihayetinde ruhu besleyen sevme , sevilme değil midir ?
Bu yorum görüntülenemiyor
Öncesinde ve sonrasında ne diyor onu da okumak lazım ama benim fikrim. Kadın; insalığın ilk yerleşime geçtiği zamandan beri erkeğin belirlediği kültürün taşıyıcısıdır. Kendisi -özellik ortaçağ da- kapalı toplumun içinde belirlenmiş kalıplar içinde varolmaya çalışmış, yaşamını yaratmıştır. yalnız bunlardan belli bir kesimi kendi bireyselliğini eril topluma kanıtlamıştır ve onlardan bağımsız bir yol izlemeye çalışmışlar. Belki de bu kazanılan bağımsızlıklarını aşk olayıyla meşgul ediyordur. Kendileri erk egemenlik kültürünü kırıp yerine yeni bir kültür yaratmaya çalışıyorlardır. Aşk kültürü!
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.