MADAM BOVARY ÜZERİNEKendisini bizlere XIX.yüzyılda tanıtan, gerek yazıldığı dönemde gerek yaşadığımız dönemde sürekli tepkiler almış ve devamında da almaya devam edeceği öngörülen bir kitap Madam Bovary.. Çünkü bu kitapta toplumun hiçbir zaman üstlenmeyeceği, karşılaştığı zaman da hemen üzerini örttükleri konular ele alınmaktadır. Bu konuları anlamak için karakterleri tanımaya ihtiyaç vardır.
UYARI:İNCELEMEMİN DEVAMI SPOİLER İÇERMEKTEDİR.
Hikayemiz aile sınırları içerisinde yetişmiş, yegane davası çevresindekilerin beklentilerini karşılamak olan bir doktor ile bir çiftlikte yetişmiş bulunduğu ortamı beğenmeyerek hep daha iyisini arzulayan, yaşamı boyunca sürekli aşk kitapları okuyarak tabiri mümkünse beyaz atlı prensinin gelmesiyle renkli bir hayata kapı aralayacağına inanan lükse, şatafata düşkün bir genç kızın evliliği ile başlıyor. Sonrasında ise iflaslar, yasak aşklar, ortada kalan bir çocuk ve nihayetinde Madam Bovary'i de içine sürükleyen koca bir boşluk...
Karakterler harika bir biçimde kurgulanmış. Başlarda betimlemeler bir nebze yoğun olsa da bu karakterleri yaşatmak için çok önemli. Birazcık sabır ile devamı hemen gelmekte zaten. Eserde yoğun bir natüralizm akımı işlenmiş. Yazarın yaşadığı yüzyıl ve o dönemin Fransasına baktığımızda bunu tahmin etmek de kolaydır.
Bu kitap neticesiyle edindiğim en önemli çıkarımlar ise hiç şüphesiz yaşantımızda kendimize itiraf edemediğimiz davranışlar üzerine oldu. Evet biz böyleyiz diyemiyoruz çoğu zaman. Hep kendimizi üst makamlarda, kaliteli denilen insanların yanında, lükse düşkün ve her istediği tamamlanmış olarak görmeye meyil gösteriyoruz. Bu da içinde bulunduğumuz ortamı beğenmememize yol açıyor. Oradan kaçmak istiyoruz. Ama ne kadar kaçmak istesek de kaderimizden kurtulmamız imkansız.
Bu nedenle bizler aza kanaat ederek, kendimizi ve içinde bulunduğumuz ortamı kabul ederek bu şekilde güzelleştirmeye çalışmalıyız. Gerçekliği mümkün olmayan hülyalar bize asla ulaşamaz. Ulaşsa da tatmin etmeye yeterli olmaz. Zira bu hayat hep "daha"larla mevcuttur ve "en"leri bünyesinde barındırmamaktadır. Bu nedenle kendi "en"lerimizi oluşturmalıyız ki "daha"ların seline kapılıp kendimizi yok etmeyelim. Ve en önemlisi kendimize baktığımızda sahici olalım. Ayna karşısına geçtiğimizde doğrularımızı söylediğimiz gibi yanlışlarımızı da kendimize itiraf edelim. Hatta diğer insanların kusurlarını da örtbas etmememiz gerektiğini kitap bizlere doktor Charles Bovary ile hatırlatıyor. Son olarak da istemediğimiz şeyleri yapmamamız gerektiğini vurguluyor. Aksi halde hayatı yasaklarla yanlışlarla dolduruyoruz. Bu yanlışlardan arınmak için de birçoğumuz yoğun ibadetlere yöneliyor. Fakat bilinmelidir ki düşüncelerimizi değiştirmeden ibadetler de bizi ne yazık ki tatmin etmemektedir.. Bu nedenle önce işe düşüncelerden başlamak gerek..
Sonuç olarak kitabı kadın/erkek herkesin okumasını tavsiye ederim. Hatırlatmak gerekirse bu kitap İlber Ortaylı'nın da mutlaka okunulması gereken kitaplar listesinde yer almaktadır. Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar dilerim
