Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

243 syf.
9/10 puan verdi
Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- lığa.. 835 Satır kitabında geçen ve Kerem Gibi adlı şiire ait bu dizeler Nazım'ın mücadelesini, davasını en iyi anlatan dizeler değil midir? Karanlıklar.. karanlıklarımız.. Karanlıklarımız.. çünkü her ne kadar çağa uygun veya çağın ilerisinde olduğunuzu düşünseniz de karanlıklar yine bizimdir. Her ne kadar insan haklarına saygılı olsanız da karanlıklar yine bizimdir. Her ne kadar Cumhuriyet'inize sahip çıksanız da ona karşıt olan karanlıklar yine bizimdir. Söküp atamadıkça o karanlıklar bizim kalacaktır. Birileri yanıp ortalık aydınlanmadıkça karanlığın gölgesi daima peşimizden gelecektir. 1930 yılında yazdı Nazım bu dizeleri üzerinden 90 yıl geçti. Etrafınızdaki karanlığın azaldığını düşünüyor musunuz? Nasıl azalabilir ki.. aydınlığa sahip çıkanlar bir avuç olduğu sürece o karanlık gelir sizi bulur boğazınıza sarılır. Eşinize, çocuğunuza, yakınınıza, toplumsal yaşamınıza, giyiminize kuşamınıza, karışır.. Cumhuriyetinize, Atatürk'ünüze, hukuki haklarınıza, siyasi haklarınıza saldırır.. ekonomik haklarınızı, düşüncelerinizi, iş hayatınızı gasp eder... Karanlık öyle bir sarar ki etrafı göz gözü görmez şaşırıp kalırsınız öylece bir mucize bekler durursunuz.. her zaman derinlerden bir sesin kulaklarımızda yankı yapmasını mı bekleyeceğiz "ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa" diyen Nazım'ı mı bekliyoruz? Nazım Hikmet 3 Haziran 1963'e kadar bir yılda yağan yağmur tanelerince şiir yazdı. Nazım Hikmet'i anlayamamış olmak ne acı? Nazım Hikmet'i anmak mı mesele? Anlayamamışken ne önemi kalır anmanın!... Son zamanlarda şahit olduğum bir durum var: Bazı Siyasal İslamcı arkadaşlar Nazım'a aşk hayatı üzerinden yükleniyor. Bir ömür süren mücadeleyi, sürgünleri, yarım ömür süren hapishane zamanlarını bir tarafa bırakıp işin magazin kısmına gelmek istiyorlar. Peki siz yolunuza devam edin. Nazım'ı anlatmak ve Nazım'ı daha iyi anlamak adına Adam Yayınları'nın toplu eserler dizisini ele alacağım. Muhtemelen birkaç ay ya da bir yıl sürecek bilemiyorum lakin Nazım üzerinde durmamız gereken ve milli olmayı aşıp evrensele yükselen bir değerdir. Her ne kadar onu vatansız kılan bir toplumda yaşıyor olsak da Nazım Hikmet'i her çağda anlamaya çalışanlar olacaktır. Çünkü çıkar odakları hep yerli olacaktır. Çıkar odaklarının yardakçıları olan sanatçı ve şairler hep yerli kalacaktır. Ama Nazım daima güncelliğini koruyan daima kendini yenileyen evrensel bir değer olarak 20. Yüzyılın en büyük şairlerinden biri olarak hem ülkemizde hem dünyada anılmaya devam edecektir. 835 Satır 1929 yılında basılan ve Nazım'ın ilk kitabıdır. 1920-1930 yıllarında yazdığı şiirleri içeren bu kitabın içinde çok yakından bildiğimiz birçok şiir var. Biraz şiir, biraz kendi sesinden, biraz da bestelenen şiirlerinden. Bir Nazım Hikmet seçkisi yapalım... Nazım Hikmet 11 Eylül 1961'de kaleme aldığı otobiyografisinin bir kısmında şunları söyler: "kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin" Nazım'ın yürüttüğü davanının sonucunu bu iki cümle ve bu iki cümlenin sonundaki iki kelime oluşturur: Ayrılıklar-Hasretler 19 yaşındayken Tiflis - Moskava arasında bir tren yolculuğu gerçekleştirir. 1917 Ekim devriminin ilk yıllarında halkın içinde bulunduğu trajik yoksulluk durumu onu adeta şoka uğratır. Açların gözbebekleri bu yolculuğun tesiriyle yazılır. Bu şiir Fazıl Say'ın Nazım Hikmet Oratoryosu'nda da ele alınır işte karşınıza "Açların Gözbebekleri" " Kimi kemik dizlerine vurarak yuvarlak bir karın taşıyor! Kimi deri... deri! Yalnız yaşıyor gözleri! Uzaktan simsiyah sivriliği nokta nokta uzayıp damara batan kocaman balı bir nalın çivisi gibi deli gözbebekleri, gözbebekleri! Hele bunlar hele bunlarda öyle bir ağrı var ki, bunlar öyle bakarlar ki!... Ağrımız büyük! büyük! büyük! Fakat artık imanımıza inemez tokat! Demirleşti bağrımız, çünkü ağrımız 30.000.000 deli gözbebekleri! Gözbebekleri!" Fazıl Say'ın Nazım Hikmet oratoryosu; youtu.be/FJ4O1wNfQc0 Ama adını duyurduğu ilk şiirlerden değildir bu muhteşem şiir... Geniş ve çevrelere adını duyaran ilk şiirleri Salkımsöğüt ve Bahri Hazer şiirleridir. Nazım Hikmet kendi sesinden Salkımsöğüt: youtu.be/G0DyvpjJU6c Fuat Saka'nın Bahri Hazer bestesi; youtu.be/RyS0uIsvAoE Nazım Hikmet'in künye kısmına şu ifadeler iliştirilir: "Romantik komünist" ve "Romantik Devrimci" elimden gelse bu ifadelerin yer aldığı her yeri yırtar artardım. İki yıl önce tanıdığım ve erken sayılabilecek bir yaşta Esenboğa'daki uçak kazasında hayatını kaybeden şair Ergün Günçe için de biyografi kısmında şöyle ifadeler yer alır:  "siyasal lirizim" veyahut "Lirik bir siyasi şair" bu ifadeleri kim nereden uyduruyor bilmiyorum ama bu iki şaire yapışıp kaldı bu ifadeler... Böyle bir şey yok aklınızdan çıkarın... Romantiklik ve Devrimcilik ayrı ayrı ele alınan konulardır. Hem Nazım Hem Ergin Günçe devrimci söylemlerinde sert ve sarsıcıdırlar. Romantik olan kısmı da her şaire has söylemleri içerir. İkisini bir araya getirip şairlerin etkisini kırmaya çalışan uyanık beyinlere şaşıp kalıyorum sadece çünkü bu söylemlere inanan gençler var ne yazık ki.. neyse dağıttık Ergin Günçe'nin Nazım Hikmet hakkında dediklerine bakalım: "Nazım Hikmet, bütün çağlar boyunca, gelmiş geçmiş ve gelecek en büyük Türk şairlerinden biridir. Bunu böyle "net olarak" söylemek gerekir. Oysa Türkiye'de çok kişi, Nâzım Hikmet konusunda "brüt olarak" konuşmaktadır. Nâzım üstüne net olarak konuşmak, şiirimiz için bir onur borcudur, ulusumuz için, kültürümüz için..." O zaman sormak gerekir gelmiş geçmiş ve gelecek en büyük Türk şairlerinden biri olduğu konusunda "net miyiz" net olmayanların Nazım'ı anlama konusunda yol alması gerekmektedir. Selam verir sonrasında yoldaşlarına romantik kısmı olmadan ama.. "24 saatta 24 saat Lenin 24 saat Marks, 24 saat Engels, yüz dirhem kara ekmek, 20 ton kitap ve yirmi dakika şey!.. Ne günlerdi heheheeeeey onlar ne günlerdi ahbap!!....." Devam eder romantik olmayan bir tutumla: "Şairim şiirden anlarım, en sevdiğim gazel Anti Düringidir Engelsin.. Şairim bir yıl yağan yağmur kadar şiir yazdım.. Fakat asıl şaheserime başlamak için Hafızı Kapital olmayı bekliyorum." Ve en romantik haliyle çıkar karşımıza! "Yazık, yazık bize ki asırlarca aldandık!… Karanlıkta çizilen izleri görmek için, Görüp yüz sürmek için, Yazık,yazık bize ki bir çırağ gibi yandık… Ne gökten necat geldi, ne bir parça merhamet. Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammet Sade bir satır dua, bir tütsü, buhur verdi Masal cennetlerinin yollarını gösterdi. Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları Zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları Yine biz köleleriz, efendilerimiz var, Yine her mel’un taşı yosunlanmış bir duvar, Esir – efendi diye koymuş da adlarını, İki bahta ayırmış arzın evlâtlarını. Efendi işletiyor, esir işliyor gene Yine efendilerin gümüşlü sofrasından, Kar gibi ekmeğinden, şarap dolu tasından, Kırıntı, artık bile düşmüyor işleyene. Yine biz esir geçen her günün akşamında Eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz." Bu kadar romantik bir komünizm öngörüde bulunmasına da katkı sağlayacaktır: "Ve bu gece değilse yarın gece gireceğim kodese…İçimde yaprak kımıldamıyor.. Ellerimi başımın altına koyuyorum..Denizi duyuyorum..Uyuyorum.." 1930 yılında yazdığı bu dizelerle Nazım hapishane hayatının devamını beklediğini işaret ediyor aslında onu nelerin beklediğini önceden bilen bir insandı.. 1928 Hopa Cezaevinde başlayan tutukluluk hallerine daha sonraki kitaplarında sıkça denk geleceğimiz için cezaevi yıllarına ara verip meşhur bir şiiriyle daha devam edelim... Sonradan ayrı bir kitap olarak basılan lakin ilk bablarını 835 Satır kitabında okuduğumuz "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" adlı şiirde geçen bir bölüme gelelim... Giriş şöyledir: "Bir genç adama.. Hakim Heraklite.. Yıldızlara ve aşka dair..." Biz genç adam ve yıldızları ele alalım.. "Delikanlım!. İyi bak yıldızlara, onları belki bir daha göremezsin. Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.. Delikanlım!. Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel, korkunç, kudretli ve iyidir. Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir. Delikanlım!. Sen ki, ya bir köşe başında kan sızarak kaşından gebereceksin, ya da bir darağacında can vereceksin. İyi bak yıldızlara onları göremezsin belki bir daha... Delikanlım!. Belki beni anladın, belki anlamadın. Ke sözümü. Ben, romanın muharriri diyorum ki genç adama: — Delikanlım!. İyi bak yıldızlara, onları belki bir daha göremezsin. Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.. Delikanlım!. Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel, korkunç, kudretli ve iyidir. Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir. Delikanlım!. Sen ki, ya bir köşe başında kan sızarak kaşından gebereceksin, ya da bir darağacında can vereceksin. İyi bak yıldızlara onları göremezsin belki bir daha..." Nazım'ın Denizler'e devrettiği şiirdir bu şiir.. Sürekli kulaklarımda yankılanan Tuncel Kurtiz'in de seslendirdiği şiirdir. Tuncel Kurtiz denince aklıma iki tane şiir gelir bir bu bir de "Geçit Yok" ... Bu şiirle analım.. youtu.be/WM5rVHpDEdQ 835 Satır kitabında önemli bir yeri kaplayan bir şiir vardır: "Jakond ile Si-Ya-U" Esprili bir dil, şiirsel bir hikâye... Jokond: Mona Lisa ya da La Gioconda.. 1920'li yıllar. Yer Fransa'da Louvre Müzesi. Şiir Jokond'un hatıra defterinden parçalar ile başlar. "Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor. Can sıkıntısından çok çabuk bıkılıyor. Bıktım artık canım sıkıntısından. İçimdeki ruh yıkıntısından..." Bu hikayenin oluşumu Si-Ya-U sayesinde dir. Si-Ya-U Nâzım'ın Çinli arkadaşıdır. O da devrimcidir. Eğitim için gittiği Fransa'da sürekli Louvre Müzesine gidip Jokond'u izlediğini söylerdi Nâzım'a.. Nazım Hikmet şöyle anlatırdı Si-Ya-U'nun ince kişiliğini: "Kağıttan yaptığı minicik gül yaprağının üzerine uğur böceği çizmiş Si-Ya-U.." Vala Nureddin'de Nazım'la ilgili anılarının bir kısmında Si-Ya-U için şunları diyecekti: " Çin medeniyeti ile Avrupa sosyetesi el birliği edip terbiyeli, nazik, mükemmel bir insan tipi yoğurmaya çalışsalar, m meydana gelirdi" der. Nazım Hikmet bahsi geçen bu arkadaşına ithafen yazdığı bu şiirde Mona Lisa'ya hayran olan arkadaşı için Jokond'un ona aşık olmasını sağlar.. "Bugün bir Çinli gördüm. Başı perçemli Çinlilere benzer yeri yok! Ne de çok baktı bana!" Bu şiirin içinde hem sürrealist bir izlenim, hem Çin halkının devrim mücadelesine övgü, hem emperyalistlere yergi hem de ince ruha sahip Sİ-YA-U için kurgulanan bir aşk hikayesi yer alıyor... Nazım 1911 yılında müzeden çalınan tablonun hikayesini de duymuştur. Şiirinin başında buna da değinir. Hatta Si-Ya-U Çin'e dönünce artık onu göremeyen Jokond'un bu hasreti dindirmek için Çin'e kaçtığını okuyacağız 1911 deki çalınma hikyesini bir yolculuğa bağlamış olabilir Nazım.. Çok güzel bir şiirdir. Devamını okuyabilir ve Sİ-YA-U'nun hikayesini araştırabilirsiniz. Nazım'ın evrensel olmasının göstergelerinden biri de bu şiirdir. Tabii biz ne yaptık 1931'de bu şiiri yazdığı için Nâzım'a soruşturma açıldı. Davadan beraat eden Nazım Cumhuriyet gazetesine şunları diyecekti: "Burada mevzu bahis 'Jokond ile Si-Ya-U' isimli kitabımdır. Ben bu eserimde Çin'deki muazzam kurtuluş hareketine karşı duyduğum derin sempatiyi tasvir ettim. İngiliz ve Fransız emperyalizmine hücum ettim. Bu kitap için beni, onların mahkemeye vermeleri icap ederdi.." Benim büyüdüğüm çevrede büyükler de bilir Nazım'ı küçüklerde... İlk olarak üniversiteye gittiğim vakit bazı insanların Nâzım hakkında en ufak bir şey bilmediklerini öğrenip epey şaşırmıştım. Nazım'ın şiirleri, şiirlerinden oluşan besteler her yerdeydi. Grup Yorum'un Haziran'da Ölmek Zor adlı bestesi 3 Haziran'ın sembol şarkılarından biridir. Melodi duyulunca sözler ağızdan dökülürdü. Herkesin Nâzım'ı bildiği konusunda olan masumluğa dönüp bakınca tebessüm ediyorum. Evet herkes Nazım Hikmet'i biliyormuş eksik söyledim. Ama o herkesin "yarısı" düşman olarak belliyormuş onu bilemedik zamanında. İdeolojilerin ötesinde bir şairdir Nazım. İnsanın olduğu her yerde o vardır. İlk kitabına yazacaklarım bu kadar ilerleyen kitaplarında hayatına, cezaevi yıllarına sürgünlerine de yavaş yavaş değineceğim. Şimdi 835 Satır kitabının "umut" şiiri ile bitirelim. Edebiyatla kalın... "Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göre- -ceğiz... Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı maviliklere süre- -ceğiz..." youtu.be/hMYNPr2kVSs Ekler: Grup Yorum; Haziran'da Ölmek Zor youtu.be/0H-FG8ob9Yg Fazıl Say'ın Nazım Hikmet Oratoryosu: youtu.be/Wmg9zmmwrSg youtu.be/e32iN2rmUXs Nazım Hikmet kendi sesinden şiirler: youtu.be/bFupWJD2HGQ Mavi Gözlü Dev (Film) youtu.be/_DYS-ErBzEc Bir Yudum İnsan -Nazım Hikmet (Belgesel) youtu.be/cIjq78ikJWY Nâzım'ın Kamerası youtu.be/p6DaqcgCcF0 Nazım Hikmet Hopa'da (BBC belgesel) youtu.be/8g9gwTKT7fM Nazım Hikmet Şarkıları: youtu.be/tZnoGl1SsNo
835 Satır
835 SatırNazım Hikmet Ran · Adam Yayınları · 20012,993 okunma
··
638 görüntüleme
Demet okurunun profil resmi
Eline sağlık, Ergin Günçe ne güzel söylemiş Nazım için.. romantik devrimcilik konusunda da çok haklısın özellikle dikkatimi çeken o oldu. İncelemeni kaydetmiştim sabah okumak için. Linkleri de sabah işlerini hallederken dinleyeyim dedim çok güzel oldu. Ve günaydın :)
Adem okurunun profil resmi
Günaydın. Yani her komünist yazara "Romantik" sıfatını yapıştıran heyet kim ben onları merak ediyorum. Çok güzel bir taktik :) Teşekkür ederim. O linklerin bazıları benim vazgeçilmezlerimdir. İyi dinlemeler..
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.