Gönderi

Değer konusunda yaptığım mantık hatası, çoğu zaman kendimi değersiz hissetmeme neden olduğunu fark ettim. elde edemediğim şeyler, fiziki görünüşüm gibi sebeplerden dolayı beğenilmeyeceğimi düşünmüşüm. ve hep bana haksızlık yapıldığını düşünmüşüm. belki aileme kızdım ya da hocalarıma, arkadaşlarıma; çoğu zaman onların yaptıkları şeylerden dolayı bu durumdayım diye herşeyden sorumlu tuttum. ayrıca belki farkında olarak belki olmayarak Allah'a da kızdım; neden burdayım veya bu haldeyim veya bir zaman öyle oldu falan diye. ve şimdi şöyle düşünüyorum; ben hepsini yanlış değer anlayışım olduğu için yaptım. zengin olan benden daha değerli, renkli gözlü olan benden daha değerli, dersleri çok iyi olan benden daha değerli, o zaman ben de bunlarda iyi olmaya çalışmalıyım falan diye düşündüm. ve ben de başardığım şeylerden dolayı, kendimi diğer bazı insanlardan değerli olduğuma ikna ederek ayakta durmaya çalıştım. ve zaten bu mantıkla hiçbir zaman en değerli olunamayacağı için her zaman mutsuz olmak zorundaydım. her zaman benden iyi olanları kıskanıyordum. benimle biraz bişeyler paylaşan biraz bana değer veren insan gördüm mü onları her an kaybetme korkusu ve elimde tutma tutkusu ile yaşıyordum. arkadaşlarım başka kişilerle de aynı şeyleri paylaşınca kıskanıyordum, beni aramayınca kızıyordum. bunun gibi bir sürü örnek verilebilir. temelde değerli olduğumla ilgili şüphelerim bana her yaşadığım şeyde travmalar yaşattı. şimdi şöyle düşünmeye başladım; aslında kimse kimseden değerli değil. herkes zaten bir değer; kötü birşey yapsa da değer, iyi birşey yapsa da değer, en zengin en fakir en yaşlı en çirkin en sinirli en mutlu hepsi bir değer ve hepsi birbiriyle aynı. sadece yaptıkları hareketler ya da görünüşleri farklı ama bu onları birbirinden değerli yapmıyor. bu mantıkla düşününce zaten değerinin hiçbir zaman değişmeyeceğini düşününce aman hata yaparım aman beni sevmezler veya neden şunları değerlendiremedim ben buna layık mıyım gibi düşünceleri düşünmem gerekmiyor. mesela okulu bitirmesen de değersin, bitirsen de değersin. şimdiye kadar şu kadar çalışsaydım şöyle olurdu demeye gerek yok. öyle oldu ve şimdi bu durumdayım ve bu beni daha değerli veya değersiz yapmıyor. aynı şekilde öfkelenmem de gerekmiyor; çünkü öfkelenmek bana bunlar nasıl yapılabilir ben özelim demek bir manada. yine bazı şeyleri yapabilenleri yapamayanlardan üstün gördüğüm için ben de yapamayanlar gibi olduğuma kızıyorum. bu mantığı oturttuğum zaman kimseye kızmam gerekmeyecek diye düşünüyorum. ve o an elimde neler varsa onu değerlendirmek dışında geçmiş ya da gelecekle ilgili hiçbir şikayetim olmayacak. Hiçbirşey öfkelendirmeyecek belki de, sadece kızmak eğer yapmak istediğim şeyi yapmakta işe yarayacaksa kızacağım ama bilinçli olarak. çünkü bazı şeyler öyle çalışıyor. ama hiçbir zaman öfkelenmemeye çalışacağım. çünkü bu aslında kibir, bana nasıl yapılır? demek bir noktada. ve kibir büyük günah belki de bundan dolayı büyük günah. mesela kötülük meselesine bakalım. birileri zarar gördüğü zaman bu kötü birşey olarak düşünüyoruz. ve hiç adil gelmiyor. bir manada isyan ediyoruz Allah'a. neden? diyoruz farkında olmadan. ama dünyada yaşadığımız şeyler sadece dünyanın sistemi ile alakalı ve bu sistemin içinde farklı farklı senaryolar var. bunlardan bazısı bazısından iyi, acı, çok kötü diye bakarsak hiçbir zaman işin içinden çıkamayız ve bazıları gereksiz zulüm görüyormuş gibi düşünürüz. Ama bununla ilgili şöyle düşünüyorum; bizden milyon milyon katlarca geniş sistemde galaksiler dönüyor, bişeyler oluyor, daha sonu nerde bitiyor bilmiyoruz ama hepsi birbiriyle fiziğin bazı formülleri ile keşfedilmeye çalışıldığı gibi bir düzenle bağlı. bir şekilde birbiri etrafında dönüyor falan, dünya da bu dengede duruyor. sonra dünyanın içinde bir denge var, insanda bir denge var, hücrelerde bir denge var. onu oluşturan atomlarda ve atomun altındaki elektron çekirdek kuark vs. hepsinde bir denge var. kuarkın altında ne var o da gözlemlenemiyor ama sonuç olarak öyle bir formül var ki o en özdeki şeydeki özellik farklı farklı atomlar olmayı ve hücre, insan, gezegen olmayı ve bir dengede bulunmayı sağlıyor. yani en üstte ve en altta da geçerli olacak bir şey var ve o herşeyin olmasını sağlıyor. yani Allah Ol! demiş ve hepsi olmuş. Bu muhteşem bişey! şimdi ben tüm anlattığım bu şeyi Allah'ın Ol! emri olarak ifade edeyim. Ol! emri ile herşey oluyor ve Allah Kuran'ı gönderiyor ve diyor ki sistem böyle tefekkür edin. kurana inanan veya inanmayanlar da tefekkür edince yani üzerinde düşünüp araştırınca, sistemi biraz da olsa çözüyor. İnanlar bu noktada kuranda nasıl anlatıldığına hayran oluyor. ve yukarıda bahsettiğim değer meselesinin mantığını da çözdüğümüz zaman yapmamız gereken tek şey bu sistemin ne kadar tutarlı çalıştığını tefekkür etmek ve sonra rahatlayıp tevekkül etmek. tefekkür ve tevekkülü bu sayede başarmış oluyoruz ve aynı zamanda kibir de kalmıyor. sanki hakikat buralarda gibi düşünmeye başladım. Allah bir sistem yaratmış ve o sistem her zaman tutarlı çalışacak, ve eğer bize birşeyler oluyorsa Allah'ın yarattığı sisteme uygun davranamadığımız içindir. “Andolsun ki biz insanı en güzel şekilde yarattık” “Arabın acem olandan bir farkı yoktur, üstünlük takvadadır.“
·
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.