a) HAYATI: (1899 -1961 )
Türk edebiyatında psikolojik roman tarzının üstadı olan Peyami Safa, 2
Nisan 1899'da İstanbul'da doğmuştur. Babası, İsmail Safa , annesi Server Bedîa Hanım'dır. Peyami Safa babasını iki
yaşında kaybetti. Annesi Server Bedia Hanım, kocasının ölümünden sonra İstanbul'a
taşındı. Büyük maddi sıkıntılar içinde yaşamaya çalıştılar. Tüm bu sıkıntılara, Peyami
Safa'nın 9 yaşındayken yakalandığı ve bütün ömrünce etkilerini gördüğü kemik hastalığı
da eklendi. Doktorlar tarafından kolunun kesilmesine karar verilmesine rağmen, Safa
buna izin vermedi. 17 yaşına kadar hastane koridorlarında zor bir hayat geçirdi. Çocukluk da yaşadığı zorlukları ise " Dokuzuncu Hariciye Koğuşunda " anlatmaya çalıştı .
b) Romandaki Kişiler :
Aslî Kişiler: Hasta Çocuk, Nüzhet
Talî Kişiler: Doktor Ragıp, Paşa, Hasta Çocuk'un Annesi, Yenge
Epizotik Figürler: Nurefşan, Doktor Mithat Bey
c) Olay Örgüsü :
Dokuzuncu hariciye koğuşu romanı hatıra defteri niteliğindedir. Roman genel
olarak düz bir çizgide ilerlemekle beraber yer yer geriye dönüşler görünmektedir. Hasta gencin bu hastalıkla ne zamandan beri mücadele ettiğini ve paşanın kimliğini geriye
dönüşlerle öğreniyoruz.
Roman numaralandırılmış altı bölümden ve yine numaralandırılarak birbirinden ayrılmış 44 kısımdan oluşur. I, II, IV, V ve VI. bölümler 7; III. bölüm ise 9 kısımdan
oluşur. Yazar her bölüme bir başlık koymuştur başlık ile metin arasındaki epigraflar tema ile başlık arasındaki irtibatı sağlar. Bu epigraflar ; sayfanın sağ cephesinde yer alır. Çoğunlukla metnin içinden seçilen bu epigraflar hem metnin başlığı ile metin arasında bir
ilişki sağlar hem de okuyucunun ilgisini metne çeker. Bundan sonra olaylar 15 yaşında olduğu tahmin edilen çocuğun küçüklükten beri çektiği hastalıkla mücadelesi ve Nüzhet adında kendisinden dört yaş büyük bir kıza duyduğu sevgi anlatılır .
Kitapta üzerinde durulan 3 konu vardır : Hastalık , aşk ve kozmopolitik ( kısaca doğu - batı çatışması ) ... Peyami Safa'nın çoğu romanında olduğu gibi bu eserde de sembolik unsurlarla doğu batı çatışması ele alınmıştır . Paşa denilen karekter ve Doktor Ragıp batıya karşı hoşgörülü ve özentilik yaparken ; Hasta çocuk , tamamen Türk âdetleri üzerine olmayı savunur . Nüzhet ise Doğu ve Batı arasında kalmış genç bir hanımı sembolize eder .
d) ZAMAN VE MEKAN
Romanda anlatılanlar 1915 yılında geçer. Çocuğun, romanın sonunda defterine
kaydettiği "5 Teşrinievvel 1915 tarihinden bunu açıkça görüyoruz. Ayrıca,
Doktor Mithat'ın, çocuğa "Harp bitince güzel bir takma bacak yaptırırsınız" sözü
ile romanın vak'a zamanının eksenini 1915 senesi teşkil etmektedir. 1915 senesi, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı'nın en acılı ve en buhranlı dönemi olarak
bilinir. Ancak, romanda bu dönemin karakteristik hadiselerine pek yer verilmemiştir.
Romanda vak'a üç ayrı mekanda cereyan eder. Bunlardan biri hastahane, diğerleri çocuğun kenar mahallerin birinde bulunan evi ile, Erenköy'deki köşktür. Her üç mekan da çocuğun bakış açısından anlatılır. Bu anlatımlarda mekanlar, çocuğun içinde bulunduğu ruh durumuna göre mana ve önem kazanır. Temelde, izlenimci karakter taşıyan bu yöntemle, dış tasvir
den ziyade dış çevreyi vasıta kılıp çocuğun ruh hali
verilmek istenir .
e) BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, otobiyografik bir romandır. Dolayısıyla eserde, "ben anlatıcı" yani "1. kişi ağzından anlatıcı" görülür.
Romanın başkahramanı 15 yaşında isimsiz bir çocuktur. Kahraman-anlatıcı olarak da adlandırabileceğimiz bu çocuk, eserdeki fonksiyonu gereği hem "anlatıcı" (gözleyen)
hem de "anlatılan" (gözlenen) durumundadır. Onun görmediğini, bilmediğini, okuyucu da görmez, bilmez. Bu özelliklerinden dolayı dar bir çerçevede kalmış otobiyografik
romanlarda, romancının yaratma hürriyeti de büyük ölçüde kısıtlanır.
KİTAP ŞUURU İNSANLIK ŞUURUDUR
@kitapşuuru