Gönderi

Eğitim sisteminin nasıl teşekkül edeceğinin de ötesinde, tüm toplumun nasıl topyekun bir şekilde kontrol edilebileceği Atsız için en önemli mesele olmuştur. Atsız, Türkçülüğün "disiplinli millet" taraftarı olduğunu söyler ve disiplinli milleti, "milletin ahlak, gelenek, şeref ve isteklerine aykırı" hiçbir şeyin yapılamadığı ve "hayat telakkisi, mukaddesatı, zevki, bayramı, kederi ve hatta kılığı ve takvimi belli" ) diye tanımlar. Bunun nasıl gerçekleştirileceği ile ilgili olarak ise, daha 1930'ların başında, bir faşizm programına benzeyen 9 maddelik şu listeyi hazırlamıştır: " 1 - Bütün Türkler bir devlet halinde bir bayrak altında toplanacaklardır. 2- Türk türesine, ilme, tekamüle mugayir hiçbir müessese Türkeli sınırları içerisinde yaşayamayacaktır. 3- Terbiye ilminin müsaade ettiği en küçük yaştan itibaren bütün Türk çocukları Türkelinin yatılı mekteplerine girerek milli-askeri terbiyeyi alacaklar. 4- Sinema ve tiyatrolar halk mektepleri olduğundan mektepler gibi konturola tabi olacaklardır. 5- Türklüğün milliyet, hars ve ahlakına zararlı neşriyat men edilecektir. 6- Büyük işler ve büyük sermayeler devletin elinde olacaktır. 7- İlmin milli gayeleri olacak ancak Türklük için çalışan ilimler Türk ilmi olacaktır. 8- Serbest doktorluk ve avukatlık kalkacak, bunlar ancak devlet memuriyeti halini alacaktır. 9- Mirasa cemiyet de iştirak edecektir." (Atsız, 1932: 73) Atsız, sonraları Alman Nasyonal Sosyalizminden etkilenmediğini ve Türkçülüğün özgün bir fikir akımı olduğu iddiasını kanıtlayabilmek için yukarıdaki programı henüz Almanya' da Naziler iktidara gelmemişken hazırladığını söyleyecektir. Oysa Almanca bildiği için, büyük ihtimalle henüz Naziler iktidara gelmeden önce Nazi yayınlarını takip etmiş ve Nazizmden etkilenmiştir.
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.