Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
"Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor! Ortada hiçbir şey yokken, mahkeme bir suç yaratıyor." "One minute "yani bir dakika, adalet arayışındaymış gibi bizlere farklı ifadeler, farklı olaylar yaşatıp bir kapının önünde, bir ahlak arayışında ne kadar zaman harcadığımızı sayıp, ödeyebilecek biri var mı? One minute, herkes hatırlasın bu ifadeyi.Okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar?" demiş Kafka. Bu kitabı okuyup da içinde bulunduğu hukuk boyutundan sonra yaptığımız seçimlerin bile bize bağlı olmadığını aksine bir tanrıya da değil belirli güçleri elde etmiş kişilerin keyfine göre ilerlediğini görmemiz pek mümkün. Yani sen bir mahkemede avukatsan onların isteğiyle, sanıksan yine onların isteğiyle mümkün. Kafka'nın en iyi eseri bu, onu ne kadar iyi anladım okurken bilmiyorum ama onu anlamış bir yönetmenin üstüne kendi anlamlarını da koyarak çektiği 1962 yapımlı bu filmi herkes izlemeli, çekim açılarıyla insanın yapılar, isimler ve ünvanlar karşısında hatta kitle psikolojisi karşısında geldiği hali kameranın aşağıdan ve yukarıdan kullanılarak oluşturulduğu bu sanat eserinin insanı tıpkı bir Joseph K. Sanık, haline getiriyor. Eserde, tıpkı "Dönüşüm" kitabında bir sabah böceğe dönüşen karakterimiz gibi bir sabah sanık olan bir karakterimiz var. Kitabın en başında anlatılan öykü için bile her okuyan farklı anlamlar yüklerken, bir tiyatro salonundan apar topar alınıp, üst katında üst üste oturan bir grup insanın önünde mahkemenin gerçekleşmesi, soruların anlamsızlığı ve defterlerin boşluğu ( Anayasa), üstüne gizli odalar ve anlamsız işkence odalarının bizlere bu sistemin sadece oyun olduğunu söylemekte. Herkes yeteri kadar iyi oynarsa, en iyi koltuk onun oluyor işte... Mahkeme salonundan sonra, kendisine hiçbir haber ve bilgi gelmediği için diğer hafta tekrar mahkeme salonuna geldiğinde salonu boş bulur ve salondaki hukuk kitaplarına bakar, ve içlerinde çocukların çizdiği resimler vardır. Bir davada ressam karakteri, yargıçları hep aynı çizmesiyle oldukça dikkat çekiciydi, sanat dünyasının da git gide sanattan uzaklaşıp başka boyutlara geldiğini göstermeye çalışan bir yazar var ki, bazı alıntıları okurken günümüz dünyasını, günümüz siyasi ve olaylarını düşünmemek elde değil. Sanığın suçu bilinmemekle birlikte, avukat rolünde olan yönetmen Orson Welles, avukatın hiçbir iş yapmaması, hatta başka insanların işini yapması için köpeği olacak hale gelmesi, hukuksuzluğun, yargılanmanın kökeninde ki yabancılaşma ile köpekleşme yahut sürüleşme eyleminin vuku bulunma halini sunuyor. 31.yaş gününde 2 adamın yine onu evinden apar topar alıp bir taş üstüne yatırarak, idam etmeleriyle biter eser. Filmde ki son ile kitapta ki son biraz farklı. Bana sorarsanız hem kitabı hem filmi bir değil 2-3 kere okumak, izlemek isteyeceksiniz. Labirentler içinde, çıkmayan ve büyüklüğü ölçülemeyen kapılar içinde otorite sahiplerini izlediğimiz kimi zamanda otorite sahibi olmak için sisteme dahil olduğumuz, varoluşumuzu sorgulamak yerine her yaptığımızı sistemden düşmemek adına devam ettirdiğimiz bu düzen için bu kitabın her okuyanın kafasına balyozu indirip kaldıramayacağı ağrılar bırakacaktır. Kaçımız adaleti ne kadar sorguladı şimdiye kadar, kendine yapılan adaletsizliklerde bile kimi zaman susmuş, başkaları için zaten konuşmamış bizler, kaç kere adalet yok dediğimiz halde adalet için bu sistemde bir katkımız oldu? Ben kitabın sonunda kendime şu notu bıraktım, "adalet olsaydı avukata ihtiyacımız olmazdı." Sizlere filmden mahkeme sahnesini, ve geçen sene öğrendiğim Mehmet Civelek adlı abinin suçsuz yere 33 sene yattığı hikayeyi ve de Pink Floyd - The Trial şarkısını bırakıyorum. Umarım adaleti ertelemekten vazgeçeriz, umarım en azından kendimiz için her zaman köpek olmayı değil, kendi davasını yaşayanlardan oluruz...
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,7bin okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.