Bir Türk Doktorun Korona Güncesi "Uzun süre susuz ve aç güneşin altında özellikle tropikal ülkelerde tarla işçilerinde görülen böbrek rahatsızlığı. Nedeni konusunda halihazırda devam eden birçok araştırma var. Orta Amerika'da ölümle sonuçlanan 20 bine yakın özellikle erkek ve genç hastaları tutan bir durum daha derinine bakıldığında hastaların çoğu tarla işçisi ve gündelik düşük yevmiyelerle uzun süre çalıştırıyorlar. Dinlenebilecekleri barakaları ve vardiyaları yok. Sürekli böbrek hasarına maruz kalan genç hastalar hasat zamanı aralıkları da dinlenmeleri de yeterli olmayınca diyalize kadar ilerleyen böbrek rahatsızlıkları çekiyor. Yeni dünya bu duruma patolojik yeni isimler ararken bir de tarlada kullanılan haşere kovucu maddelerin doğal kaynaklara sızması eklenince zaten kötü şartlarda çalışan tarla işçilerinin temiz su kaynakları onlar için ikinci bir zehirlenme kapısı oluyor. Eski dünyanın zevklerini üretiyor olması ve yine de eski dünya tarafından zarar görüyor olması. Değişmeyen bir yazgı gibi.
....Öyle ki şu ağzımdaki çikolatanın bu kadar tatlı ve zevkli bir şey olduğunu bulan o eski ırkın bir salgınla yok olması kader miydi ?
....işverenlerinden iş kaybetme korkusu izin alamadıkları için hâlihazırda hastalıkları kötüleşiyor.
...Benim odadan kaçmak için paniğimin gözülüğümün altından hissediliyor olması onu da etkilemiş olsa gerek...
"Doktor, ben ölecek miyim bu virüsle?" demesine yol açtı.
"Ölmeyeceksin! dedim. "Gençsin ve yaşaman gerek."
...Ağzıma aldığım o tatlı çikolata için canlarını kaybeden tarla işçilerinden düzene karşı çağlarda karşı gelemeyen insanlığın zavallılığı beni utandırıyordu."
Kakaosunda ter kokusu yerine kan kokusu aldığınızda artık yediğiniz en tatlı çikolata bile size acı gelir.
Doğanın dengesine insanın hırsı girdiğinde ise mide bulandırıcı. İnsanın aymazlığı ve bitmek bilmez uyumsuzluğu ise iştah kapatıcı...
