Gönderi

Sefiller'i Aldığım Gece
Zaman: Beşiktaş'ın şampiyon olduğu gece. Mekan: Kadıköy Rıhtım. Muhteva: Hayattan kısacık bir kesit. ** Yoldan birbiri ardına geçen arabaların farları gökten düşen minik yağmur damlalarını aydınlatıyor. Bunlar birazdan boşalacak sağanak yağmurun ilk habercileri. ** Karşı kaldırımda bir kolunda üç beş şemsiye takılı, diğer elinde karton bardakta çay ve omzuna yasladığı bir şemsiye bulunan bir adam peyda oldu. "Şemsiye 5 lira, 5 lira, 5 liraa! Şemsiye..." diye kendini tekrar eden söylevinin arasında çayından bir kaç yudum çekiyor. Yağmuru farketmekte meteorolojiden hızlı mübarek. ** Her gördüğüne "Bana 20 lira versene." diye Rıhtım'da gün dolduran teyze şimdi ortalarda yok. ** Hafiften serpiştiren yağmura aldırmadan komşumuz kitapçıya uğruyorum. Selam aleyküm, Aleyküm selâmdan sonra bir kaç gün önce gördüğüm İş Bankası Yayınlarının 5 ciltlik Sefiller'ini nihayet alıyorum. Okuduğum ilk Hugo bu kitap olacak. ** Trafik lambasının direğinden gelen "Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçeb. 10, 9, 8, 7..." metalik sesiyle karşıya geçiyorum. ** Durakta pek kimse yok. Vapur iskelesi tarafından futbol taraftarı oldukları anlaşılan bir grup insanın sesleri geliyor. Bu gece Beşiktaş'ın şampiyon olduğunu hatırlıyorum. ** Hemen arkamda başörtülü kız ve kirli sakallı sevgilisi ağaca sarılan sarmaşık gibi birbirlerini sarmış yiyişiyorlar. Onların bu hali beni değişik düşüncelere sevkediyor. AKP ilk iktidara geldiğinde bir kısım solcu ve laik kesimin "İran olacağız! Şeriat gelecek!" korkularının ne kadar yersiz olduğunun işte en büyük ispatı. Bence AKP böyle kardeşlerimizin sayısının artmasını teşvik etmeli ki ne kadar özgürlükçü bir parti olduğunu kanıtlasın. ** Sıra kalabalıklaşıyor. Işıklarla aydınlanan yerdeki su birikintilerinin üzerine dakikada düşen yağmur tanesi sayısı katlanarak artıyor. ** Ellerinde Beşiktaş flamaları olan bir kaç delikanlı bağırarak sıranın sonuna doğru ilerliyor. Az gerilerinden son ateşini de tüketmekte olan bir mum gibi gittikçe sönükleşen sesiyle "Şampiyon Beşiktaş. Kurezma." diyen beli bükük, 1.50 boylarında bir amca gidiyor. "Beşiktaş senin neyine mübarek." diye içimden geçiriyorum. Diğer insanlar gülüşüyorlar. ** Sarı saçlı bir kız geldi. Sıradaki arkadaşlarının yanına, durağa sokuldu. "Yeni fön çektirdim, param boşa gitmesin." deyip şemsiyeyi açıyor. ** Otobüs ortalarda yok. 30 kişilik sıra 300 oldu. Yağmur iyice coştu. Açıktaki herkes durağa sığındı. Otobüsün neden bu kadar geç kaldığına dair açık oturum başladı. Saçına fön çektiren kız "Beşiktaş şampuan olmuş, o yüzden." diyor, arkadaşları şampuan lafına gülüyor. ** Durağın bir ucundan bir erkek sesi: "Aykuut! Nerdesin?" diye bağırıyor. Durağın diğer ucundan cevaben gelen "Bırdayıım." sesi ise Aykut'tan çok Kadriye'yi andırıyor. Durakta gülüşmeler. ** Genç kardeşlerimiz yarım saattir süren yiyişmelerini istikrarla devam ettiriyor. ** Yağmur hızını alamadı. Otobüs hiç geleceğe benzemiyor. Şemsiyeciler yağmura meydan okumaktan çoktan vazgeçti. Ama ilginçlikler bitmiyor. Sıcaklar bastırdığından beri duraklarda "Soğuk su! Soğuk su!" diye dolaşanlara alışkınız da elinde bir kaç şişe su, "Sıcak su, sıcak su!" diye dolaşan teyze durakta yine gülüşmelere neden oluyor. ** Durağa sıkışan 300 Spartalı eksiliyor. Parası olan otobüsten ümidini kesip taksiye gidiyor. Fönlü sarışın kız da kayıplarımız arasında. ** Artık yiyişmekten mi, yoksa otobüsü beklemekten mi sıkıldıkları bilinmez, genç ve sevgi dolu kardeşlerimiz de yağmur damlalarının altında ufukta gözden kayboluyor. ** Bir saat oldu. Otobüs zorlu bir maratondan çıkan yorgun maraton koşucusu gibi yaklaşıyor. Buraya gelene kadar kim bilir ne badireler atlattı. ** Amerikan felaket filmlerinde kurtarma araçlarına hücum eden kalabalık gibi otobüse hücum ediyoruz. Ben bugün şanslı olanlar arasındayım, boş bulduğum ilk koltuğa kapağı atıyorum. ** Otobüs içi balık dolu plastik bir kasa misali insanla dolu. Hareket ediyoruz. Arkalardan gittikçe şiddetlenen tonda bir kaç kez "Kaptaan! Klimayı kapaat!" sesi duyuluyor. Klima kapanıyor. Az sonra "Kardeşim camı açar mısın?" sesleri duyuluyor. ** Tüm bu hengamede yanımda olan Sefiller şimdi bacaklarımın arasında yerde. ** Saat gece yarısına yaklaşıyor. Avrupa istikametinde trafik buz tutmuş nehir gibi dolu ama hareketsiz. Camdan dışarı bakan bir amca "Bu ne trafik a.. koyim." diyor. Biraz sonra "La ilahe illallah" diyerek esniyor. ** Otobüsten iniyorum. Sefiller yanımda. Bir müddet bana arkadaşlık edecek yeni dostlarıma kavuştuğum için mutluyum. Islak sokakta bir başıma yürüyorum. Yağmuru seviyorum.
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.