Gönderi

Bir biz var değişmeyen bizden içeri...
Afyon ilinin Sandıklı ilçesinde "Sandıklı Postası” adlı haftalik bir gazete yayımlanmaktadır. Bu küçük ilçemizin küçük gazetesinden dünyanın da, bütünüyle Türkiye'nin de haberi yoktur. Sandıklı Postası'nın 15 Aralık 1986 günlü sayısında Özdek Işık imzalı "Korku” başlıklı bir yazı yayımlandı. Bence bu yazı kapitalizmin ürünü olan korkudan korkuyu halkça ve en yetkin biçimde anlatıyor. Bu yazı başka birşey daha anlatıyor: İşkence gibi korkudan korkunun da Türkiye'nin en güncel önemde, ama sürekli bir sorunu olduğunu. Özdek Işık'ın "Korku” başlıklı yazısından kimi bölümlerini buraya aktarmak gereğini duyuyorum: İnsan bu... Kimi cinden, kimi periden, kimi açlıktan, kimi Tanrıdan, kimi de zenginliğini kaybetmekten korkar. Dünyada korkmayan insan yoktur ya, hiç kimse de "korkuyorum” demez. Ortadirek de çok korkar. Ya da özellikle korkutulur. Korkutulur ki, düzene sıkı sıkıya sarılsın. Tehlikeli mehlikeli işlerle uğraşmasın. Feodal toplumlarda, köylülerin kendi kolgüçlerini, yani emeklerini özgürce satabilme hakları yoktu. Kapitalist üretim araçları gelişip, tarım alanlarına girdikçe büyük bir işsizlik doğdu. Ve köylülerin de mücadelesiyle, kendi emeklerini satabilecek başka alanlar bulmaya başladılar. Toprak ağaları, köylülerin mücadelesi sonucu (işsizliğin de artmasıyla) egemenliklerini giderek yitirdiler. Böylece "özgür emek" doğdu. Kişi kendi emeğini pazarlama hakkını elde etti. Kapitalistler, bu özgür emeği satın almaya başladılar. Ancak çalışanların tam hakkını verseler kendilerine birşey kalmayacaktı. Onun için bir kısmını verip, bir kısmını kendilerine alıkoydular. Böylece büyük sermayeler doğdu. Aslında semaye ödenmemiş emekten başka bir şey değildir. İşçinin alın terinin birikimidir. Bunun adı da kârdır, kazançtır. Köylüler toprak ağalarına artı ürün sağlıyorlardı. Oya kapitalist üretim biçimine geçtikten sonra artı kâr sağlamaya başladılar. Feodalizmden, kapitalizme geçilmiş, düzen değişikliği olmuş, ama, insanın insanı sömürmesi devam etmiştir. Yani sömürü biraz daha çağdaşlaşmıştır. Ya emeğini başkalarına satarak geçineceksin ya da başkalarının emeğini sömüreceksin. Ya sömürecek ya da sömürüleceksin. Ya başkalanna kul olacaksınyada başkalarını kendine kul edeceksin. Yani, ya sen başkalarını kazıklayacaksın ya da başkaları seni kazıklayacak. İşte bu kazıklama işi olduğu için, küçük burjuvazinin adı değiştirilmiş, orta kazığa çıkmıştır. Feodal toprak ağalarına ve kapitalistlere hakkını arayan, karşı çıkan adam değil, korkak, her haline şükreden adam gereklidir. Korkak insan hakkını arayamaz. Onun için de, ortadireğin sürekli olarak korkutulması gereklidir. Bunu bilen toprak ağaları ve kompradorlar her türlü aracı kullanarak, tüm kitleleri korkutmaya çalışırlar. Bu işte de o kadar başarılı olmuşlardır ki, artık kendilerinin bile korkutmaya gereksinimi yoktur. Ortadirek kendi içinde yarattığı korkuyla, sürekli korkarak yaşamaktadır. Bu arada din, Tanrı ve ölüm korkusu ihmal edilmez. Cehennemin ne kadar kötü bir yer olduğu, sırat köprüsü, kaynar kazanlar, kızgın saclar, yanıp kül olan ve yeniden dirilerek yananlar, ortadireğin kafasına bir güzel yerleştirilir. Evde, okulda, camide Tanrı sevgisi yerine, Tanrı korkusu verilir. Oysa, insan kendisine zarar veren şeylerden, kaygı duyduğu şeylerden korkar. Ortadireğin yüreği her yönüyle kaygılarla, korkularla doldurulur. Ortadirek kadere inanır. Yaşamının her döneminde ölümden korkmasına rağmen, yaşlandıkça bu korkusu artar. Dinsel inançlara daha fazla bağlanır. Gençliğinde inanmadığı öbür dünya için "Ya varsa?” diye düşünerek, kumar oynar gibi oruca, namaza, niyaza başlar. Bir taraftan kadere inanırken, ölümün Tanrı buyruğu olduğunu ileri sürerken, diğer taraftan maddeci davranır. Ölmemek için her çareye başvurur. Ölmemek için Tanrı buyruğuna karşı direnir. Ortadirek rahatına çok düşkündür. Onu birtakım küçük mülkler yaşama bağlamıştır. En büyük korkusu elindekileri kaybetme korkusudur. İşini kaybetme ve mülksüzleşme korkusu, onu her şeye boyun eğen bir tip haline getirmiştir. O, çok yemek az çalışmak isteyen, tembelliği baş tacı etmiş bir tiptir. İçinde bir hapishane yaratmış ve o hapishanede yaşamaktadır. Korkak insan, kendi arzularının ve bencilliğinin tutsağı olan kişidin. Bu nedenle özgür değildir. Çıkarları için boyun eğen, yalan söyleyen, en yakınını kazıklamaya çalışan, şükürcü ve evet efendimci bir yapıya sahiptir. Çok zorda kaldığında en yakınlarına bile ihanet etmekten çekinmez. Her hatasına kılıf uydurmakta ustadır. Gerekçe bulmakta üstüne yoktur. Korku, ortadireği pasif ve yılgın bir hale getirmiştir. Geleceğinden emin olmadığı için karamsardır. Yine de düşleriyle ve umutlarıyla yaşama sıkı sıkıya sarılmıştır. Korku bir tek şeyle yenilir: Bilgi ve mücadele.
··
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.