Gönderi

206 syf.
·
Puan vermedi
İSA BU KÖYE UĞRAMADI İsa bu köye uğramadı, İsa Eboli’de durdu. Köylülerin yoksulluğu dışlanmışlıklarından mı gelir diye düşündüm, sefaletlerinin sebebi köylü oluşları mıdır? İsa’nın uğramadığı köyler Avrupa köyleriydi, yani İsa, Avrupa’nın güney kesimindeki yoksul köylere uğramamış varsayılmış orada yaşayan insanlar kendi savaşlarını vermediklerinden Kuzey’in savaşları ve zenginliği için savaştıklarından, dahası köylerde işe yarayan tek doktorun tesadüfen oraya sürülmüş bir siyasi sürgün olmasından, sıtmaları elzem sayılmaz fakat savaş zamanı askere alınırlardı, Levi iyi bir gözlemci, faşist İtalya’nın Habeşistan savaşının köylüleri ilgilendirmediğini biliyor, fakat Levi’yi iyi bir gözlemci yapan unsur bundan fazlası. Bunu sürgün yeri olarak bulunduğu köyün yaşantısına yeni dahil olduğu zamanlarda Roma’dan fazla Amerika’nın, Roosevelt’in dillerden düşmemesinden anlıyor, hem de Roosevelt’i yarık duvarlarına çerçeve ettiren İtalyan Amerikalıların sıla hasretinden döndüklerini belirtmelerine rağmen. Burada, tüm bir anlatı boyunca sılanın ne olduğunu soruyoruz kendimize, sılanın ve ulusun, bu ikisinin aynı anlama gelip gelmediğinin. Buralarda da benzer köylüler birbirlerine, Amerika uzaktır İtalyan köylüleriyle Türkiye köylülerini mukayese ettiğimizde; bizler genelde Almanya’ya gideriz sıkı sağlık muayenelerinden geçirildikten sonra. Küçükken sık sık kiraz vişne tarlalarının sıcağında ağaç gölgelerini takip ederek yevmiye üzerinden çalışan mevsimlik işçilere su dağıtırdım, bazen bu işçilerin dillerini bilmezdik, kendi aralarında güler şakalaşır, akşamları kâğıt oynarlardı. Romanı okurken o insanlar geldi aklıma, yüzleri silik, anıları silik, fakat belli ki anımsama sebebim oldukça aşikârdı, bu insanlar bizlerle çok konuşmaz mümkün mertebe çok çalışmaya bakarlardı dayıbaşına iyi gözükmek, yevmiyeyi ‘’hak edebilmek’’ için. Levi’nin köylüleri gibiydi anımsadığım o yüzler sabahın erken saatlerinde tarlanın yolunu tutar güneş batınca geçici olarak kaldıkları odalara dönerlerdi. İtalya’da bu ayrım güney-kuzey ekseninde gösteriyor kendisini, Türkiye’de ise doğu-batı ekseni oluyor turnusol bir anda: ‘’medeni ve ehil’’ olanın yoğunlaştığı bölgelerdir bunlar, davranışlar, günlük pratikler, sevdanın sözleri, ve kendinden menkul bütün tanımlar kendini farklı bir surette gösterirler bu iki ayrı dünyada. Her iki farklı coğrafyada da benzer kahramanlar yaratırlar kendilerine, Levi bunu ince ince işlemiş satırlarına, Yaşar Kemal’i, Fakir Baykurt’u biraz da Makal’ı anımsar gibi oluyoruz böylece, eşkiyaların hikayelerini dinlerken köylü anlatısından ve kaçınılmaz olarak abartısından. Abartılan hep eşkıya anlatısı olmuştur da mesela, hiç ulusal kurtuluş mücadeleleri olmamıştır, hak ettikleri değerler biçilir bu ‘’yüce’’ mücadelelere, fakat bir toprak ağasına başkaldıran bir eşkıya aynı zamanda jandarma ve kolluk kuvvetlerine başkaldıran, ve Levi’nin de aktarımıyla, mülk sahibi zenginlerin kulaklarını, burun ve dillerini kesen haydutlardan başka bir şey olarak nitelendirilmez. Belki de bu yüzden dört elle sarılır köylüler bu hikayelere, bu hikayelerde kendilerinden olanı göremedikleri kadar cesur, zengin ve atılgan olarak yaratabildiklerinden nesilden nesile aktarılır korkusuz eşkıyaların öyküleri, onlardan haraç kesmesi çok da mühim değildir bu noktada, o kesmese vergi tahsildarı kesecek zaten, diye düşünür, hem de küçümseyici bakışlarla, hiç dokunmadığı hatta bundan bilerek kaçındığı, tiksindiği hayatların küçük bir anına tanık olacak; yalnızca vergi götürebilmek için köylünün hiç göremediği o devlet aygıtına. Savaşa bütçe ayırır bu devlet de diyor Levi, köylülerin ağzından aktararak, ağaç dikmez bu çorak topraklara, köylüler de ellerindeki iki üç ağaçla kuraklık ve sele karşı mücadele etmek adına vaftiz ettirmeye gerek duymadıkları çocuklarıyla beraber kiliseye yağmur duası için giderler böylelikle. Dağın başındaki bir mezrada oturan anneannem bir gün yoğun bir köpek havlamasına geldi gene komünistler demişti, ben de hakikaten komünistler geldi zannetmiştim, daha sonra anneannemin köpekleri tanımlamak adına komünist kelimesini çok uygun bulduğunu fark ettim, Levi’nin anlatısını okurken sık sık gözümün önüne geldi bunların hepsi batıl inanç ve karmaşıklıktan olabildiğince uzak algılamalar bütünü içerisindeki günlük pratikler.. geceden sabaha kadar meleklerin evleri gözeteceğini düşündüğü için çöpü süpürmeyen Giulia anneannemden başkası değildi sanki. Dağdaki evin tuvaleti dışarıda olduğundan geceleri dışarıya çıkma cinler gelir derdi, cinlerin hep bizim boş anlarımızı gözetlediğini karanlıkta oturarak beni bekledikleri zannederken korkuyla karışık tuvalete çıkma hissiyatı içerisinde uykuya dalar sabah aydınlığında nereye gittiklerini hiç düşünmezdim, birinin gözünde arpacık çıktığı vakit gözünün üzerine bir örtü serilir üstüne bir ekmek konur ve yavru bir köpeğin ekmeği yemesi beklenirdi, arpacığa iyi gelirmiş… şimdi anlıyorum da tüm bunlar güney İtalya köylerinde, Ege’de İç Anadolu’da birçok karmaşık algılayıştan kurtarmış köylülüğü ve köyleri; ateşi çıkanın alnına sikke konulması doktorsuzluktan ve kendini çarenin bu olduğuna inandırmaktan geçiyormuş. Roman İkinci Dünya Savaşında yazıldı fakat çok bir şey değişti mi? Zannetmiyorum, İtalya’da ya da Türkiye’de ya da herhangi bir köyünde taşrasında dünyanın. Artık vergi tahsildarları çok daha kurumsallar ve mümkün mertebe elinizden gelip zorla keçinizi almıyorlar fakat hala erk olanın kendini temsil ettiğine inanmayan ve inanmamak için de oldukça geçerli sebepleri olan birçok ‘’köylü’’ var dünya üzerinde ‘’aydınları’’ ile aynı dili konuşmayan. Aydın dediğimizde ne olsa ki, o da apayrı bir tartışmanın konusu. Carlo Levi’nin İsa’sı bizim köylere de uğramamış anlaşılan, Eboli’de durmuş hoş bizim köylere uğrasa memuriyetten tanıdığı var mı, diye sorarlardı İsa’ya, köylüye de kızmıyorum, ne haddimeyse zaten, hepimiz güvenceler aramıyor muyuz hayatta? İsa’ya sormayacak da kime soracak?! Bizler gene de okumuş ukalalar olarak sıtmaya karşı önlem almalı ve arada bir toprağa basmalıyız şehir hayatlarımızdan duyduğumuz tiksintiyi dile getirip günler sonra kokuşmuş şehirlerimize dönme hasretleri içerisinde. Ne desem boş, İsa Eboli’de durmuşken. youtube.com/watch?v=P3fkaU9...
İsa Bu Köye Uğramadı
İsa Bu Köye UğramadıCarlo Levi · Remzi Kitabevi · 1961201 okunma
·
162 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.