Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Günümüzdeki uluslararası para sisteminin dört ana niteliği bulunmaktadır: Sistemin ilk özelliği, döviz kurlarının piyasada arz ve talebe göre belirlendiği “serbest dalgalı” döviz kurları olarak belirtilmektedir. Ancak uygulamada farklı düzenlemeler de yer almaktadır. (...) 1970’lerde Bretton Woods sisteminin çökmesinden bu yana, tüm sanayileşmiş ülkeler, kendi paralarını korumak için döviz piyasalarına yoğun bir biçimde müdahale etmişlerdir. Zaman zaman da bu müdahaleleri birlikte gerçekleştirmişlerdir. Ancak, günlük 3 trilyon dolar işlem hacmine ulaşan uluslararası döviz kuru piyasaIarı, reel ekonominin küçülmesine neden olmuştur. Spekülatörler de bu durumu kâr elde edebilmek için kullanmakta, zayıf parayı devalüasyona zorlamaktadırlar. Pek çok ülke hala döviz kurlarını dolara ya da para sepetine bağlı olarak sürdürmektedir. Euro, Avrupa ülkelerinin tek bir paraya geçişi ile ilgili önemli bir para birimidir. Ancak, euro da tek örnek değildir. Örneğin, Batı Afrika’daki sekiz ülke CFA Frank’ının (Batı Afrika para birimi) bir parçasıdır. En yoksul ülkeler de, paralarını dalgalanmaya bırakmakta ve yeni döviz piyasalarının oluşması için Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu tarafından yönlendirilmektedir. Yeni sistemin ikinci bir özelliği, doların rezerv para olarak konumunu sürdürmesidir. Doların merkezi rolünün iki önemli sonucu bulunmaktadır. İlki, ABD’nin çok düşük maliyetle borçlanabilmesine ve sınırsız bir şekilde borçlanmayı sürdürebilmesine yol açmasıdır. Cari ekonomik sıkıntının sebebi, ABD hükümetinin yüksek miktardaki borçlanmasıydı. Çin ve diğer yükselen ekonomiler, ABD menkul kıymetlerini satın alarak bu borçlanmayı finanse etmişler, bu şekilde kendi rezervlerini de oluşturmuşlardır. Dolara bağlı menkul kıymet talebi, ABD hükümetinin düşük faiz oranlarını sürdürmesini sağlayarak, özel sektör borçlarında köpüklerin oluşmasına neden olmuştur. Sistemin üçüncü bir niteliği, uluslararası para sistemi üzerindeki kontrol ve gözetimin azalmasıdır. IMF, bu rol için yaratılan bir kurumdur. Bununla birlikte, Bretton Woods’un çöküşünden bu yana, IMF’in zengin ülkelerin politikaları üzerindeki etkisi yetersizdir. Zengin ülkeler IMF’in kontrolünden çıkmıştır. Bu durum olağanüstü etkinsizliğin en önemli kanıtıdır. Bunun diğer sebepleri de, zengin ülkelerin IMF’teki oy hakları ve gücüdür. Önemli kararlar üzerinde ABD veto hakkını sürdürebiliyordu. Bu da kurumların bağımsızlığını zayıflatmaktaydı. Bu demokratik açık, 1990’ların sonlarında Asya’daki finansal krizlerdeki reçetelerin zengin ülkeleri yararlandırdığı olgusu ile birleşince, IMF ’in meşruluğunu azalttı. Bu gerçekler altında, uluslararası parasal düzenlemelerde IMF'e daha büyük bir rol vermek çok zor ve hiç de arzulanabilir bir durum olmayacaktır. Uluslararası para sisteminin dördüncü ana niteliği, belli bir ideoloji ve ekonomik model ile oluşturulan kurallar, normlar ve kurumlarıdır. Bu model Washington Konsensus’u olarak bilinmekte ve Dünya Bankası ve IMF tarafından uygulanmaktadır. Bu modelin ana niteliği, serbest piyasanın etkin olacağına ilişkin inanç ve piyasayı geliştirme konusunda hükümetin kabiliyeti hakkındaki şüphelerdir. Bu ekonomik liberalizm ve ekonomide devletin müdahalesinin azalması, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini de içeren bir vurguya yol açmaktadır. Bu aynı zamanda ihracata yönelik bir ekonomik model yaratır. Bu model Asya ülkelerinin ihracat fazlası yaratarak döviz birikimi sağlamasının, ABD’nin de ithalata bağlı kalmasının nedenlerindendir.
Sayfa 105Kitabı okudu
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.