Gönderi

310 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 8 days
İlk basımı 2014 yılında yapılan roman Alfa yayıncılık tarafından basılmıştır. Kitabın yazarı aynı zamanda gazeteci, fotoğraf sanatçısı ve köşe yazarıdır. İncir kuşları romanı yazarın çok okunan romanlarındandır. Roman gerçek olaylara dayanarak kaleme alınmıştır. Belki okuyucuyu bu denli etkilemesinin sebeplerinden biri de romanın gerçek hayatla olan ilişkisidir. Roman kitabın sonlarına doğru karşımıza tekrar çıkacak olan bir bölümle başlar. ‘’Kaçış’’ bölümüyle. Kitabın ilk bölümlerinde Suada ve Tarık’ın aşk hikayesi ağır basmaktadır. Bunun dışında Suada’nın ailesini ve Tarık’ın annesini de bu ilk bölümlerde tanıyoruz. Konservatuar bölümü öğrencileri ve sıradan bir okul hayatıyla başlayan hikaye savaşla bambaşka yerlere gelecektir. Ancak bu hikayede asıl şaşırtıcı kısım Suada’nın sakin okul hayatında başına gelen üzücü bir anısının savaşta kabusu haline gelmesi olacaktır. Aşkına karşılık vermediği sınıf arkadaşının savaşta kendisine böylesine zulmedebileceği kimsenin aklına gelmezdi muhtemelen. Ailesini, halkını ve genç bedenini esir eden bu arkadaşı bir Sırp genci olan Vukadin’dir. Komşusu olarak gördükleri Sırpların bu savaşa gireceklerini ve böylesine düşman olacaklarını çoğu Boşnak tahmin etmemişti. Hele Suada teyzesinin sözlerine rağmen yine de ihtimal vermiyordu buna. Ama olmuştu işte. Üstelik Suada’nın tek düşmanı Sırplar değildi. Vukadin de reddedilişinin acısını çıkarmak için bekliyordu. Çok genç yaşta tanışmışlardı savaşla. Üstelik sadece savaş değildi bu zulümdü. Özellikle de Boşnak kadınları için büyük bir zulüm ve utanç dönemiydi savaş yılları. Evet erkekler savaşıyordu. Birileri direnmeye çalışıyordu. Ama düşmanın eline geçen kadınlar için savaş dayanılmaz bir esir hayatı demekti aynı zamanda. Bedenleri esirdi o kadınların. Düşmanın aşağılık arzularına kurban giden bedenleri ve her gün biraz daha silikleşen ruhlarıyla bu savaşta en çok kadınlar yaralanmıştı. Üstelik kendilerine bunca zulmeden düşmanlarının çocuklarına hamile olan Boşnak kadınları babalarını bile tanımayan çocuklar dünyaya getirdiler. Annelik böylesine kutsalken çok az evlat annesine bu denli acı verebilir. Üstelik hiçbir şey yapmadığı halde sadece varlığıyla annesine acıyı ve ızdırabı hatırlatan bu çocuklar da şüphesiz savaşın zavallı kurbanlarındandır. Belki bu yüzden bu yıllar bize bir savaştan çok soykırımı ve zulmü hatırlatıyor. Savaş yıllarında Boşnak halkınının acısına karşılık dünyanın tutumu gözlerini kapayıp kulaklarını tıkayıp hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmaktan öteye gitmemiştir. Pek çok millet bu savaşı görmezden gelmiş bazılarıysa Sırplara yardım göndererek savaştaki taraflarını daha savaş başlamadan seçmiştir. Çok az dış yardımla savaşmaya çalışan Boşnaklar için savaş çok zorlu olmuştur. BM’nin de yardım için gittiği Bosna’da pek işe yarar şeyler yapamadığını ve yanlı tutumunu kitabı okuyanlar çok net görecektir. Savaş mücadele gerektirir. Güç gerektirir. Savaşmak için gücünü göstermen ve kanıtlaman gerekir. Efor ister. Acıyı da beraberinde getirir. Oysa barış için sağlanması gereken şartlar çok daha az yıpratır insanı. Ama biz yine her seferinde sorunları savaşarak çözmeyi yeğleriz. Nedense savaş her zaman tercih edilen seçenek olur. Onca yıkımı getirir peşi sıra ve insanoğlu yine de savaşmadan barışı sağlamak gibi bir ihtimali değerlendirmez. Belki de gerçekten yoktur öyle bir ihtimal. Acıdan zevk alan ve bunu marifet sayan bunca insanla beraber yaşamanın kötü bir getirisidir belki de savaş. Hikayenin sonunda yaşama arzusunu kaybetmiş bir genç kız ve bacaklarını kaybetmiş bir genç adam görürüz. Savaştan önce hiçbir şeylerini yitirmeden önce birbirine aşık olan bu iki genç şimdi onca kayıp arasında hala aşka sarılabilmektedirler. Birbirlerini her halleriyle kabul etmişlerdir. Savaş Boşnaklardan çok şey almıştır. Suada ve Tarık da tüm Boşnak halkı gibi pek çok kayıp yaşamıştır. Ancak birbirlerine olan sevgilerini ve inançlarını kaybetmemişlerdir. Beni ve belki de pek çok okuyucuyu da çok etkilediğini düşündüğüm bu son hiç kuşkusuz mutlu bir sondur. Savaşın ve zulmün içinde gerçekleşebilecek en mutlu son da böyle olur heralde. Buruk, kırgın ama umutlu.
İncir Kuşları 
İncir Kuşları Sinan Akyüz · Alfa Yayınları · 201726.4k okunma
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.