Gönderi

264 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Kız kardeşlerime ithafen :)
Birgun kadınlar günü etkinliğine katılmıştım. Katılmak derken de öyle okul yolu üzerinde olduğundan ötürü ordan geçmek durumunda kalmıştım. Ama katıldım. Çünkü baya bekledim o alanda. Neyse etrafı izlemeye gözlemlemeye başladim. Kötü bir huy mu desem bilmiyorum ama etraftakilerin konuşmalarına bazen odaklanır baya dikkatlice dinlerim. O gün yine aynısını yaptım. Bazı kadın arkadaşların sloganları felan. Tuhaftır ki bazen aralarında erkeklere hakaret ediyorlardı. Duydum yani :) öylece kendi kendime demiştim bunlar ne yapıyor kimleri karşılarına alıyorlar diye. Erkeği mi karşılarına alıyorlar vs vs. O günlerde okuduğum bir kitaptan ötürü söyle bir not karalamıștim. " İlk kazıkla birlikte kadınların devri bir daha açılmamak üzere sonsuza dek kapanmıştır. Devir, erkeklerin devri.." Bu söylemim ataerkiye hizmet ediyor gibi lanse edildi. Halbuki benim yapmak istediğim bir tespitti. Olan bir şeyi dile getirmek. Bunu da kadınlar gününde duyduğum hakaretlerden ötürü dile getirmiştim (pek tabi yapılan hakaretler muhtemeldir ki haklı hakaretlerdir. Örneğin kadın kocasından şiddet görmüşse mesela). Kadınlar yalnız başlarına hareket ettikleri müddetçe tüm çabalarının beyhude olacağına kanaat getirmiştim. Hoş şimdi de aynı kanaatteyim. Kadın devrimi ile isimlendirilen olgu gerçekleşecekse bu erkeksiz olmaz. Çünkü karşılarında düşünen organizmalar plan yapan bilinçler var. Ve kadın asla ve asla tek başına başarıyı elde edemez..elde edeceği başarılar bile göz ardı edilip erk sistemi tarafından yok edilir. Kadın ne yapabilir ki. Sonuç itibariyle erkeklerin kol gücü var ve zoruna giden biseyler olduğu zaman şiddete başvurabilir.. Kadın çok güçsüz konumda erkek karşısında. Ve inanın fiziksel güç et etkili güçtür kadın ve erkek ayrımında. Dolayisiyla kadın tek başına yola çıkacaksa muhtemelen başarısız olacaktır. Muhakkak ama muhakkak kadının yanında erkeğin yer alması gerekir. Bu elzem bir durumdur. Niye mi? Erkekler olarak kendimizi dahi yok etmeye gidiyoruz. Ve buna dur diyecek birilerinin olması gerekir. O yüzden kadınların daha aktif olmasini, haklarına kavuşmasını, şiddetle baskilanmamasini içtenlikle dilerim. Bu arada erkekler derken esas itibariyle ataerkiyi kastediyorum. Ataerki bir sistemdir. Paradigmadir. Ve insana mahsus biseydir. Ataerkiyi kullanan kişiler genel genel olarak erkekler olduğu için erkek egemenliğini hedef alıyoruz. Pek tabii olarak güç kadının elinde olmuş olsaydı belki de aynı şeyi kadınlar da yapardı. A priori olduğu için kadıni ele almıyoruz bu konuda. Ama kadınlarin içinde de şiddet içeriğinin olduğunu kimse yadsiyamaz herhalde. Mesele ister kadın ister erkek olsun 'ataerkiye' ya da 'anaerkiye' başvurmadan güzelce yaşamak. Kitabin yazılma amacı zaten de bu. Feminizmde erkeklere yer var mı sorusuyla başlar. Ve erkekler bunda yer almak istiyor mu? İster miyiz acaba... Kabul etmek ve gerçekçi olmak gerekir ki pek içimizden gelmiyor. Ama mecburuz buna. Yoksa yok ediyoruz. Bu sınava çalışan öğrenci şeysi gibi sanki bence galiba. Sınava çalışmak hoş değil ama sınavı kazanmak ve yerleşmek zorunluluk. Bizim de öyle bir hikaye gibi. Belki içimizden gelmiyor ama buna zorunluyuz. Zamanla da içimizden gelmesi için çabalamak lazım.. Ha bu feminizm mi olsun? Feminizm olmasina gerek yok. Sadece eşitlik ve adalet temelli bir sistem Olsun yeter. İsmi lazım değil o kadar Feminizm kelimesi erkeklere tuhaf geliyor cidden. Ve korkutucu. Çünkü yaklaşık 10 bin yıldır erkekler tek başına at sürüyor dünyada. İstediklerini yapabiliyor ve kararları kendileri belirliyorlar daha çok. Elbette ki pat diye feminizm ortaya çıktığı zaman erkeklerin bu egemenliği sarsilacaktir. En azından erkek egemenliğini yok etme çabası var feminizmde. Dolayısıyla erkekler bu olguya peşinen karşı çikmaktadirlar. Lakin işin içeriğine dahil olduklarında durumun çok farklı olduğunu anlayabileceklerdir yazara göre. Önemli olan feminizmi erkeklere anlatabilmek ve erkekleri bu harekete dahil etmektir. Pek tabi doğru bi şekilde. Erkek düşmanlığı sergilemeyerekten, erkekleri anlayaraktan ve erkeklere yaklaşmada bu konu için dikkat ederekten. Bu şartlar olgunlaştiğında erkekler feminizmin kötü olmadığını anlayacaklardir. Feminizmin kadını on plana çıkarmaktan çok ortak bir yaşam uğruna çabalama olduğu anlaşılacaktir. Yazarimizin dikkat ettiği noktalardan biri de yasalardir. Siyaset kurumunun yürürlükteki yasaları malesef erkek kadın ayrımına dayanmakla birlikte bazı coğrafyalarda kadını tamamen yok etmektedir. Sadece kadınlar değil aslında. Bu yasalar LGBT bireyleri için de çok olumsuzluk teşkil etmektedir yazara göre. Kişi cinsel kimliğini saklamak durumunda kalmıştır. Cinsel kimlik yüzünden öldürülen insanlardan dem vurulup örnekler verilmiştir. Güney Afrika Pakistan vs vs gibi cograflar en belirgin cografkayalar arasında yer alıyor. Ayni şekilde farklı cografyalarda erkeklik yuceltiliyorken kadın kimliği utanç olarak da ele alınabiliyor. Ve bu durum uygulamalarda bile değişikliğe neden oluyor. Erkekse daha fazla dua alır kadında az dua alır. Kız çocukları eksiktir vs vs gibi davranışlar kültürel olarak baya yaygın konumda. Biz de bunu yapıyoruz. Belki farkındayiz belki değiliz. Erkek doğdugu zaman pipisinden ovuncle bahsederiz. Sünnet törenleri,mavi elbiseler vs vs. Bu durum erkek psikolojisinin gelişimi açısından çok önemli yere sahiptir. Bu şekilde gelişen ve büyüyen erkek değerli olduğunu iktidar olduğunu yaşamının ilk yıllarından beri öğrenir. Çünkü ona empoze ediyoruz. Biz yapıyoruz... Erkeklerin yuceltilmesi sadece yasalarla olmuyor. Bunu bazı din öğretileri de destekliyor. Hinduizmde İslam'da hristiynalikts ve İslam da kadına verilen değer tartışılmaya açılmıştır. Kitabın bu bölümleri ilgimi çekti. Çünkü bazı platformlar gerçekten de çok güzel argümanlarla bu olayı dile getirmiş ve meselenin din kaynaklı olmadığını dini kendince yorumlayan ataerki sistemi olduğundan dem vurulmuştur. Evet biz erkekler yasaları da kültürü de dini de kendi çıkarlarımiz doğrultusunda kullanıyoruz değiştiriyoruz bence de. Önemli gördüğüm durumlardan biri de erkeklerin kadınlara oranla neden daha çok öldügudur. Pek tabi yazar bunu çok güzel bir şekilde açıklamıştır. Ve okurken de baya kabulleniyoruz. Tehlikeli şeyleri severiz mesela. Ya da gururumuza dokunacagi için ben yapamam diyemeyiz. O madene erkek inmeyecek de kim inecek. En derine ancak ben inerim saksı değilim ben :) Erkek ölümlerinin başka nedenleri de var elbette ki. Aşırı alkol kullanımı. Bu durumdan ötürü de erkekler daha fazla ölüyor. Aşırı kendine güven hissiyatı erkekleri mahvediyor Malesef. Ölüm oranının fazla olmasının nedenlerinden biri de fazlaca cinsellik yaşama istekleri. Hem de kontrolsüz korunmasız bir şekilde. Bunun yanında hastanelere başvurma oranimiz da az. Bana bisey olmaz diyoruz. Kitabın bir yerinde bir kişi, gerçek bir erkek hasta olmaz diyor zaten :) Erkek intiharları da baya artmakta. Pek tabi bunların nedenlerini anlatmak çok sürer. Ama temel neden yine de yanlış yetiştirilmedir. Ekstra olarak duygusal bunalimlar, ekonomik sıkıntılar intiharları artmaktadır. Tüm bunların yanında erkekler erkekleri öldürüyor. Suç örgütleri, intikam, bizim toplumumuzda töre cinayetleri vs vs. Ve bunlar hiç de azımsanmayacak rakkamlar... Kadınların önündeki en büyük engellerden biri de seçme ve seçilme hakkının kısmen ya da tamamen gaspedilmesidir. Kadın düşüncesi hakir görülmekle birlikte yer yer kadının siyaset kurumunda ya da devlet erkanında bulunmasi ayiplanmis ve kadın reddedilmiştir. En demokratik diye niteleyebilecegimiz demokrasilerde bile kadının temsil durumu oldukça azdır. Her ne kadar kadın kotası gibi argümanlarla bu önlenmek istenmisse de malesef istenilen durum başarılamamistir. Kadının temsil durumu böyle iken çalışma hayatı da bundan nasibini almış görünmektedir. Nitekim kadınlar çoğu işleri yapmalarina rağmen düşük ücret almaktadır erkek çalışanlara göre. Birçok özel şirkette üst pozisyonlarda kadınları görememekteyiz. Elbette ki kadınların üst düzey yetkiyle yetkilendirildigi şirketler ya da özel teşebbüsler vardır.Lakin erkeklerle karşılaştırıldığında çok bariz bir şekilde yok denecek sayıdadirlar. Kadının iş hayatındaki bu konumu erkekleri daha da ataetkiye yönlendirmekte malesef. Ama ama... Durum gittikçe değişmekte ve kadın giderek daha fazla kazanmakta. Yıldan yıla her ne kadar az da olsa ilerlemeler kaydedilmektedir. Bu ilerleme beraberinde bazı sorunları da getirmektedir yazara göre. Sorunlar doğal olarak gelmektedir demiyor yazar ama.. Bu durum karşısında erkek, egemenliğinin sarsıldıginin gayet farkında. Ve bu durum onu şiddette de meyilli hale getiriyor. Getirmesi doğal bir durumdur demiyorum ve demiyor yazar. Yanlış anlaşılmasin. Peki erkek egemenliği niye sarsilsin ki bu durum karşısında.? Aslında cevabını hepimiz çok iyi biliyoruz. Geleneksel ataerkil sistem içerisinde erkeğe biçilen rol ve görevler belirlidir. Erkek babadır. Erkek kuvvetlidir. Erkek koruyucu ve kollayicidir. En iyi erkek ailesini en iyi gecindiren erkektir. Güçlü bir erkek akşam eve gelirken kızına ya da oğluna kornali bir bisiklet alabilen erkektir :) ( çocuklarına hediye almaktan çekinmeyen erkek ya da kadın farketmez güçlü karakterlidir). Erkeğin bu şekilde lanse edilmesi sadece erkekler tarafından dile getirilmiyor. Mülakatlara, röportajlara katılan birçok kadın da erkeği bu şekilde tanımlıyor. Hal böyle olunca erkek daha çok 'erkek' oluyor. E kadın ekonomik açıdan özgürlüğünü elde edince ya da elde etmeye başlayınca kadın da artık eve ekmek getirir hale geldi. Kadın da kornali bisiklet almaya başladı. Bu durumda erkeğe biçilen görev zamanla değişiyor ve erkek artık eskisi gibi tigidik tigidik son sürat at süremez hale geliyor. İçten içe insanimsi bir kabullenmeme durumu yaşıyor. Bunlardan ötürü bazı erkekler şiddete başvurabiliyor. Yazarın üzerinde çok fazla durduğu bir konu. Ve bunun çok iyi anlaşılmasi gerektiğini dile getiriyor. Bu aynı zamanda erkekleri de 'prangalari' ndan kurtarmak anlamına geldiğini de söylüyor. BM bünyesinde bir çok kuruluş kurulmuştur. Bunlardan bazılari aile ilişkileri üzerine konuludur. Bircok Afrika ülkesinde bunun verimini almaktayız. Daha önceleri eşiyle çocuklarıyla ilgilenmeyen erkekler bu programlar sayesinde değişikliğe gidiyor. Bu programa katılan erkekler hatırı sayılır cinsten olumlu yönde değiştiğini söyleyebiliriz. Artık şiddete başvurmamaktalar. Hatta ve hatta bazıları programın gidişatı için gönüllü olarak program için çalışmak istemektedirler. Önceki halleri ile şimdiki halleri arasında muhakeme yapan erkekler geçişlerinden pişmanlık duymakta ve bu pişmanlığı toplumun diğer kesimlerine de göstermeyi tercih etmektedirler. Bu programlar sonucunda elbise yikayanlar mi desem, bulaşık yikayanlar mi desem ohooo daha neler neler var. Çocukların altını temizleyen babalar çıkıyor.. Hem de bu babalar daha önceleri çok katı bir yaşam sürmelerine rağmen... Bu tür programların yani aile ilişkileri üzerine kurulan programların çoğaltılması dileğiyle... Daha da uzatmak isterdim açıkçası ama edemiyorum kusura bakmayın. Çok güzel bir kitap gerçekten. Okuması dileğiyle İyi okumalar Esenlikle...
Feminizm & Erkekler
Feminizm & ErkeklerNikki Van Der Gaag · Aram Yayınları · 201719 okunma
··
175 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.