"alemdağ'da var bir yılan
yirmisinde var mıydı, yok muydu
bilinmez...
bilinmezdi hangi düşte dolanır
kimi balık, kimi serçe
çipil çipil gözleri.
o geceydi,
aldılar götürdüler.
simitçiler ve şarapçılar şahittir
iki yanı iki polis,
yürüdü karanlık koridorlarda
önü rutubet, ardı sis.
bir köy düşünde
nohut yolan.
elleri nasırlı
yüreği ve ömrü nasırlı
bir adam vardır,
gözleri serçe gözleri.
gözyaşı döker belki,
bilinmez.
bilinmezdi saçındaki tel tel akların,
alnındaki
derin yarıkların sebebi.
bir çocuktu ki,
uykusu yarım kalmış,
huzursuz...
bir adamdı ki,
kavgasında kusursuz...
boynunda
bir isa ölüsü,
kimsenin aklına gelmezdi hani,
bu sondan başka türlüsü.
küfreder gibi,
kavgaya gider gibi,
yürüdü karanlık koridorlarda
iki yanı iki polis.
güldü işkence seslerine,
güldü kan ve ter kokusuna.
serçeler, balıklar, dağ kekikleri
selam ettiler o geçerken.
polisler ceplerini,
gardiyanlar saçlarını aradı.
"alemdağ'da var bir yılan"
kayda geçirildi:
doksan beş sayfa saman kağıdı.
ömrü üstüne soğuk damgayı bastılar.
bir gece vakti,
kadim baykuşlar güm güm öterken
yirmisinde bir genci astılar."