Gönderi

"Eynallah" Hadisi ve Ebu Hanife'nin Arşa Dair Sözüne Dâir
Ebû Hanîfe el-Fıkhu’l-ebsat'ta dedi ki: Mekân yok iken de Allah Teala vardı. O, varlıkları yaratmadan önce de vardı; mekân, yaratık ve şey olmadan da mevcuttu. O, her şeyi yaratandır. Yüce Allah'a eller aşağı değil, yukarı kaldırılarak dua edilir. Çünkü aşağılıkta rablığın ve ulûhiyetin niteliklerinden hiçbir şey yoktur. Nitekim hadiste de şöyle rivayet olunmuştur: Bir adam siyah cariyesini Hz. Peygamber'e getirerek şöyle demiştir: "Bir mü’mine cariyeyi azad etmek üzerime vacip oldu. Bunu bana yeterli görür müsün?" Hz. Peygamber cariyeye: "Sen mümin misin?" diye sormuş, o da "evet" deyince bu defa Hz. Peygamber: "Peki Allah nerede?" diye sormuş, o da göğü işaret etmiştir. Hz. Peygamber adama: "Onu azad et, çünkü o, mü’mine‘dir" buyurmuştur. Bir kimse: "Rabbimin gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum" derse kâfir olur. Ayrıca bir kimse; "Allah arşın üzerindedir fakat bilmiyorum arş gökte mi, yerde midir?" derse yine kâfir olur. Efendimizden gelen bir hadisi İmam Buhari üç şekilde aktarmıştır. 1) Allah vardı O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu. 2) Allah vardı O’ndan önce hiçbir şey yoktu. 3) Allah vardı O’ndan başka hiçbir şey yoktu. Buradaki lafızlarda farklılık var. Ravi sahabi aynı yani tek bir hadisin farklı lafızlarla aktarımı söz konusu. Demek ki burada mana ile rivayet vardır. İbn Teymiyye “Allah vardı O’ndan önce hiçbir şey yoktu” hadisini alıyor ve “Bu arşın Allah ile birlikte var olduğuna aykırı değildir. Biz “Allah’tan önce vardı” demiyoruz, “Allah ile birlikte vardı” diyoruz. (Allah vardı ondan önce hiçbir şey yoktu rivayetini kastederek) Efendimiz(s.a.s) böyle dedi diğer hadis bunun mana rivayetidir.” diyor. Bununla arşın kıdemine yol buluyor. Oysa bu rivayetler arşın kıdemine delalet etmez. Çünkü Allah’ın öncesi olmadığına göre O’ndan öncesinde de bir varlık olamaz. Bu üç rivayette ezelde Allah’ın tekliğine ve herhangi bir varlığın olmadığına delalet eder. Oysa bir şeyin kadim olduğunu söylemek için delil gerekir. İbn Teymiyye ve taraftarları Selef akidesini yaşayıp, anlattıklarını söylüyorlar ama İbn Teymiyye’den önce hiç kimse arşın kıdemi, nev’in kıdemi gibi şeyler söylememiştir. Ne ayette ne hadiste ne sahabede ne de seleften herhangi birinde böyle bir nakil yoktur. İmam-ı Azam(rh.a) “Allah yücelerden çağrılır” derken “âlâ” ifadesini kullanıyor. Aşağılardan değil derken “esfel” tabirini kullanıyor. Yani yukarı, bir şeye göre yüksekte olma olan “fevk”, bir şeyin altında olmak “taht” tabirini kullanmıyor. Yükseklik değil yücelik, aşağı değil aşağılık tabirini kullanması çok önemlidir. Kendine Selefi diyenler İmam-ı Azam’ında aktardığı “eyn’ Allah” hadisinden hareketle birinin Müslüman olup olmadığını anlamak için “Allah nerededir” sorusunu sormayı zorunlu görürler. Bu hadisin birbirinden çok farklı varyantları vardır. Bu rivayeti İmam Malik muvattada Kitabu’l Itk’ da (Bab 6) şöyle aktarmaktadır: “Ensar’dan bir adam siyahi bir caresini getirdi ve: “Ey Allah’ın Rasulü benim mü’min bir cariye özgürlüğüne kavuşturma adağım vardı. Eğer bu cariyenin mümin olduğunu söylersen ben onu özgürlüğüne kavuşturacağım.” dedi. Bunun üzerine Efendimiz o cariyeye “Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik eder misin?” diye sordu. Cariye “Evet” dedi. Efendimiz o cariyeye “Peki Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şahitlik eder misin?” dedi. Cariye “Evet” dedi. Tekrardan Efendimiz “Öldükten sonra dirilmeye yakini iman ettin mi? diye sordu. Cariye “Evet” dedi. Bunun üzerine Efendimiz o ensariye “Bunu azad et” dedi. İbn Abbas’tan gelen rivayette: Bir adam Efendimiz’e geldi ve şöyle dedi: “Annemin bir mü’min cariye azat etme nezri vardı. Benim de bir siyahi bir cariyem var.” dedi. Efendimiz(s.a.s) “Onu bana getir.” buyurdu. Cariye gelince ona “Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasulü olduğuma şahitlik eder misin?” diye sordu. Cariye “Evet” dedi. Efendimiz “Öldükten sonra dirilmeye İman ediyor musun?” diye sordu. Cariye “Evet” dedi. Bunun üzerine Efendimiz(s.a.s) o adama “Bunu azad edebilirsin” dedi. (Bu rivayeti İmam Ahmed, Darimi, İbn Ebi Şeybe, İbnu’l Carud, Bezzar, Teberani, Abdurrezzak rivayet etmektedir. İbni Kesir bu rivayeti İmam Ahmed’den nakil ettikten sonra “Bu sahih bir istisnadır” diyor.) Efendimiz(s.a.s)’ den gelen hadislerde bu hadis dışında “eyn’ Allah” sorusunun sorulduğu bir rivayet daha yoktur. Buna birkaç örnekle bakacak olursak; Efendimize bir kadın gelmiş ve yanında siyahi bir cariye varmış. Efendimiz cariyeye: “Rabbin kim, dinin ne, ben kimim, namaz kılıyor musun, benim Allah katından getirdiklerimi ikrar ediyor musun” diye sormuş. Cariye bunlara olumlu cevap verince Efendimiz(s.a.v) “Bu müslümandır” buyurmuş. Ramazan hilalini gördüğünü söyleyen bir adamın Mümin olup olmadığını tespit etmek için Efendimiz ona “Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de O’nun kulu olduğuna şahitlik eder misin?” deyince, adam “Evet” diyor. Bunun üzerine Efendimiz(s.a.s) “Oruç tutmaya başlayın” buyuruyor. Yahudi bir ailenin çocuğu ölüm hastalığındayken Efendimiz yanına gitmiş ve “Allah'tan başka ilah bulunmadığına şahitlik eder misin? diye sormuş. Çocuk “evet” deyince, “Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şahitlik eder misin?” diye sormuş. Çocuk “evet” demiş. Çocuk vefat edince Efendimiz Sahabe-i Kiram’a onu yıkayıp, defnedin emrini vermiş. Buhari ve Müslim de ve pek çok kaynakta geçen İbn Sayyad kıssası vardır. Bu Yahudi mahallesinde oturan kendisine bir takım tuhaf haller olduğundan Deccal zannedilen bir çocuktur. Efendimiz onun mümin olup olmadığını öğrenmek için ona “Benim Allah’ın Rasulü olduğuma şahitlik eder misin?” diye sormuş. Bu rivayetler açıkça gösteriyor ki Efendimiz birinin müslüman olup olmadığını anlamak için onlara soru soruyor ve cariye hadisi dışından “Allah nerede” dediği rivayet yok. Buradan da anlıyoruz ki bu rivayet mana ile nakledilmiştir. Diyelim ki mana ile nakledilmemiştir ve Efendimiz o cariye eyn’ Allah diye sormuş başka kimseye bu soruyu sormadığı, Sadece bu cariye sorduğuna göre bunun bir sebebi olmalıdır. Bu cariye çobanlık yapan muhtemelen yaşı küçük bir kız çocuğudur ve Medineli de değildir. Hangi dine mensup olduğunu öğrenmek için senin inandığın ilah nerede manasında sormuş olabilir. Bu kız çocuğunun ilahi inancı olmayabilir veya putperest olabilir. Böyle sorunca ya eliyle yukarıyı gösterdi, ya da başı ile gösterdi veyahutta “fis Sema” dedi. Bu cevaptan putperest olmadığını ve ilah inancına sahip olduğunu anlıyoruz. Hatta aşkın bir ilah inancına sahip olduğu o yüzden de yukarıyı gösterdiğini anlayabiliyoruz. Allah’ın gökte olduğunu söyleyen ne bir ayet ne de açık sarih, sahih bir hadis vardır. Üstünde bu kadar tartışma olan hadis üzerine akide kurulamaz. Allah’ın gökte olduğunu güya ayetlerden delil getiriyorlar. Oysa Allah’ın gökte olduğunu ayetlerde bildirilmesinden değil, ayetlere yaptıkları yorumlardan bunu çıkarıyorlar. Örneğin “Göktekinin sizi yere geçiri vermeyeceğinden emin mi oldunuz?” (Mülk 16). Ayetini delil getirerek “Bakın Allah göktedir.” diyorlar. Oysa gökten gelecek azabı ya da daha önceki kavimleri yere gömenin Cibril (Aleyhisselam) olduğunu anlayabiliriz. Nitekim Cibril(as)’ın meskeni göklerdedir. Bunun yanında “Rahman arşa istiva etti” ayetinden “Allah arşın üzerine yerleşmiştir” diyorlar. Sonra da cariye hadisinden “Allah göktedir” diyorlar. Oysa arş başka birşey sema başka bir şeydir. Semaların arşa nispeti çölün üstüne atılmış bir yüzük mesabesindeyken hem “Allah arşın üzerindedir” diyorlar hem de “semadadır” diyorlar Eğer “Rahman arşa istiva etti” gibi ayetleri zahiri mana da anlamak doğruysa şu ayetleri de zahiri manalarına göre anlamak gerekir; “Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim’e) iman etti. İbrahim, “Ben, Rabbime hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.(Ankebut 26) Lut (as) bunu derken Sema’ya mı gitti? (Haşa!). Buradan Lut(as)’ın mecaz kullandığı açıktır. Yani bu ayeti zahire mânâsına göre anlayamayız. “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”( Bakara 186) Zahiri manaya bakacak olursak Allah Teala’nın her birimizin zatıyla yanında olduğuna inanmanız gerekir. “Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.”(Alak 19). Namaz kılarken aşağılara eğiliyoruz. Bu ayetin zahini alırsak. Allah(cc)’ın aşağılarda olduğuna inanmamız gerekir. Sahih bir hadiste Efendimiz “Kulun Rabbi’ne en yakın olduğu an secdeye vardı andır” buyurmuştur. Yine sahih bir hadiste “Biriniz namazdayken önüne (kıble istikametine) tükürmesin. Zira Rabbi onunla kıblesi arasındadır.” buyrulmuştur. Bu hadisin zahiri manasını anlarsak bize “yer yüzünün her yerinde mü’min var ve kıbleye yöneliyor. Demek ki Allah yeryüzünde ve her yerdedir.” der. (Haşa!) Cehmiyye “Allah her yerde” deyince haklı olarak onları tekfir ediyorlar. Ama kendileri de onlardan farklı bir şey yapmıyorlar. Bazı nassların zahirine bakarak “Allah’ın arşa oturduğunu” söylüyorlar. Ancak diğer nassların zahirini almıyorlar. Görüyoruz ki ne yaparsak yapalım tevile gitmek zorundayız. “Şüphesiz Allah ve Rasûlüne eziyet edenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.”(Ahzab 57) Allah Teâlâ'ya hiç kimseye eziyet edemez. Bunu kabul ediyorlar ve bu ayeti tevil ediyorlar. Ancak ulemamızın teşbihe düşmemek için yaptığı tevilleri kabul etmiyorlar. Allah mekana ve zamana nispet edilmez. Mekan yokken de O vardı. Allah'ın arşı istivası oturmak olarak tavsif edilemez. Son olarak İmam- Azam “Rabbimin yerdemi, göktemi olduğunu bilmiyorum derse kafir olur?” sözünden maksadı Allah’a mekan izafesi yapanın kafir olacağındandır. “Allah arşın üzerindedir fakat bilmiyorum Aşk göktemi, yerde mi derse kafir olur” sözünden maksadı da arşın göktemi, yerde mi olduğunu bilmiyor olmasından değil, Allah’a mekan isnad ettiği için kafir olduğunu söylemesidir. Ebubekir Sifil Usûl el münîfe 23.Ders (Ruzem dersleri)
·
94 görüntüleme
Fâtih okurunun profil resmi
Arkadaşlar bu ileti ilgilisinedir, bazı neo selefi meşrep kardeşler Ebu Hanife hazretlerinin sözlerini istismar ediyor ve ona iftira ediyorlar. Bana curioustan bi kardeş sordu, o bu dersin kaydını sonuna kadar okusun lütfen. Ebu Hanife'yi kendi müteşabih anlayışınıza çekmek yok öyle efendim.
Fâtih okurunun profil resmi
"İbn Teymiyye ve taraftarları Selef akidesini yaşayıp, anlattıklarını söylüyorlar ama İbn Teymiyye’den önce hiç kimse arşın kıdemi, nev’in kıdemi gibi şeyler söylememiştir."
Fâtih okurunun profil resmi
"İmam- Azamın “Rabbimin yerdemi, göktemi olduğunu bilmiyorum derse kafir olur?” sözünden maksadı Allah’a mekan izafesi yapanın kafir olacağındandır. “Allah arşın üzerindedir fakat bilmiyorum Aşk göktemi, yerde mi derse kafir olur” sözünden maksadı da arşın göktemi, yerde mi olduğunu bilmiyor olmasından değil, Allah’a mekan isnad ettiği için kafir olduğunu söylemesidir. "
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.