Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

221 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 saatte okudu
Bu kadar küçük bir kitaba bu kadar büyük bir yazıyı nasıl sığdırabilirsiniz diyerek başladık. Toplam 14 bölümle karşılaşacağız. Sırayla ilerleyelim istiyorum. Çok düşündüm kısa bir inceleme mi olmalı yoksa uzun uzun mu yazmalıyız diye ve öyle düşünüyorum ki bu insanların her biri, ayrı ayrı incelemeleri hak eden insanlar. Elimden geldiğince hepsini araştırarak ben de bu incelemeye onları dahil etmek, en azından tanımasak da bu ülke için çabalamış insanların emeklerine saygı gösterip helallik almak isterim. Burhanettin Volkan’ın ölümü (cinayetlerin tamamına ölüm diyeceğim, karmaşa çıkıyor sonra, yazımı en baştan kontrol edip okurken fark ettim. Birine ölüm diğerine cinayet yazmışız, sanki birine inanıp diğerini hor görür gibi, olmamıştı) ile başlayan ölümler uzun zaman devam edecekti. Daha başlangıcı yapmadan ilk kısım buna ayrılmıştı. Sonra sırasıyla kitapta daha da geniş olarak yer verilen Hüseyin Başbilen, Ünsem Ünal, Evrim Yançeken, Zafer Oluk ve diğerleri. Ruhlarınız şad olsun. İlk isim Oramiral (sanırım) Güven Erkaya. Verdiği reportajda nasıl yanlış istihbarat ve milli savunma sanayisi başkalarına ait olan milletlerin nelerle karşılaştığını anlatıyor. Yunanlara zarar verdik diye açıkladıkları olayda kendi gemilerimizi vurup 56 askerimizin hayatını kaybettiğini (şehit olduğunu) açıklıyor. Bu meşhur Kocatepe Faciası diye adlandırılan olay aslında. Bunun yanında olan birçok olay neticesinde ASELSAN kuruluyor aslında ve bu da bize bir temel oluyor. Kendi ordunun yönetimini düşmanlarına bırakırsan neler olacağını görüyorsun. Ardından Rant Savaşı olarak isimlendirdiğimiz bölüme geçeceğiz. Özellikle bir “TATBİKATTA” Albay Vural Berkay’ın şehit edilmesi hadisesiyle devam eden bir süreç görüyoruz. Burada Çevik Bir Paşa ön plana oldukça çıksa da diğer dikkat çeken hadise bu olayın sorumluları olanların Gaffar Okkan suikastında da isimlerinin geçmesi. Bu kişiler daha sonradan CASA CN235 askeri uçağıyla havalandıktan 25 dk sonra düşüyor: 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 3 üsteğmen, 16 astsubay, 1 uzman çavuş ve 10 er şehit oluyorlar. Ayrıca Yeşil kod adlı, Dağ’ın karanlık yüzüne sempati duyanların nefret ettiği Mahmut Yıldırım’ın da bu uçakta olduğu söylenir ama ben bu bilgiye oldum olası inanmam. Bunun yanında ASELSAN ilk kurulduğunda nelerle karşılaştı, neleri başardı, hangi alanlarda çalıştı ve neden inatla yurt dışına muhtaç edilmeye çalışılan bir Türkiye vardı bu soruları soruyor ve bunlara da bir cevap arıyoruz aynı bölümde. Üçüncü bölüme geldiğimizde 2004 yılını ele alıyor ve Milli Savunma Stratejierini değerlendiriyoruz. Bu daha çok şuan ki hükumetin de devam ettiği, ilk başladıkları yeri anlatarak hazırlanmış bir bölüm. Diğerlerine göre neleri yaptılar, neleri başardılar ve amaçları neydi, bunları öğreneceğiz. Öncelikle şu bir gerçek ki milli projeler başladı. Bu kesin ve sabit. Ancak bunlar kadar kesin olan bir şey var ki siz başta Amerika ve İsrail gibi size kullanmadıklarını yeni silah olarak satanları bir anda ortaklıktan siler ve Milli olan projeler için yönelirseniz, sizi asla rahat bırakmazlar. Bir patron için çalışırken hakkınızı alamadığını düşünüp kendi işinizi kurarsanız, bu da aynı alandaysa, eski patronunuz mutlaka sizinle mücadele edip sizi yıpratacaktır. Bunu engelleyemezsiniz. Ve intihar projeleri başladı. Burada 4 intihar da dikkat çekecek cinsten tabi. Hüseyin Başbilen milli tank da dahil toplam 15 projede çalışırken, Ünsem Ünal savaş uçaklarının modernizasyonu, Evrim Yançeken ve Burhaneddin Volkan ise komuta kontrol sistemlerinin millileştirilmesinde çalışıyordu. Komuta Kontrol önemlidir. Karşınızda bir terörist grup var, bir abinizi şehit diğer abinizi gazi etmiş ama siz mermi atamıyorsunuz çünkü silahlarınız başka birileri tarafından kilitlenmiş. Berbat bir durum. Dördüncü bölümde ise Savunma Sanayiinde Seri Ölümler konusunu işliyoruz. 2004 yılında Yüzbaşı Yücel Knter ve Ercan Kuruoğlu ile Mustafa Aktekin’in şüpheli ölümleri ve köylülerin ifadelerinin kafa karıştırıcılığı ki üstelik bu isimlerin Kripto uzmanı olmaları ve tam önemli bir proje üzerinde çalışmaları da oldukça dikkat çekici. 5 Ağustos 2006’da ise Milli Tank Mühendisi Hüseyin Başbilen’in cesedine ulaşıldı. İşte bu noktadan sonra bu ölümler de dikkat çekmeye başladı. Beşinci bölümde ise Askeri Şantaj ve Casusluk Davası işleniyordu ki şantaj sanırım insanlık tarihinden beri birbirini çekemeyen iki insan ile başlayıp devletleri yıkılmaya kadar götüren büyük bir problemdir. Siyasette, devlette hatta eski sevgililere kadar indirgenecek bir düzeyde dahi şantaj ile karşılaşmak mümkündür. 2010’da yapılan bir ihbarla başlarında iki ordu mensubunun bulunduğu (albay + binbaşı) bir çete görülüyor. Aselsan çalışanlarına da fuhuş yoluyla şantaj yaptıklarını görüyoruz. Altıncı ve Yedinci bölümlerde ise Ergenekon Davası ve devamıyla ilgileniyoruz aslında. Neler yapıldı, kimlerden ne emir alındı, kimler olaylara karışıp saklandı. Bu sorulara cevap arıyoruz. Bunun yanında Sekizinci Bölüm ise en başta da bahsettiğim Burhanettin Volkan hakkında yazılmış. Burhanettin Volkan gerçekten de içimin ısındığı, anısını andığım bir isim oldu artık. Komuta Kontrol ve Haberleşme Yazılım Mühendisliği’nin Uçak Komuta Kontrol Merkezinde çalışıyor olması, yurtdışından gelen teklifleri direkt reddetmesi ve daha da mühim olanı dışarıdan aldığımız uçakların sistem ve kontrol kodlarının ithalatçı ülkede bulunması ve bu nedenle de istediğimiz gibi istifade edemediğimiz için kontrol sistemlerini millim hale getirecek projede çalışıyordu ve şehid edildi. Dokuzuncu bölüm ise en çok can alıcı yerlerden birisi. Asteğmen Zafer Oluk’un şehitliği. Şimdi ordudan olmayanlar ve olanlar arasında şöyle bir fark vardır. YEDEK SUBAY denilen grup maalesef taze üniversite mezunu, 24-25 yaşlarında gençlerdir. Muvazzaf olan grupsa genellikle bu işin içinde pişmiş, aynı yaş grubu veya üstünde bile olsa YEDEK SUBAY olanlara, rütbesi daha altta olsa bile Komutanım yahut Amirim demeyi kendine yediremez. Değişik bir ego kasar. Çünkü yedek olanlar bu ordunun üvey evladı gibi muamele görür ve asla onlara sahip çıkılmaz. Madem sahip çıkmayacaksınız, madem sevilmeyip hor görülecekler, bu insanları neden bu şekilde orduya alıp rencide edersiniz? Ben de bu durumdan çok çektim o yüzden bu durumdan çeken binlerce yedek çıkar. Bir sosyal medya mesajına bakar bu olay. Üzgünüm ama durum bu. Burada da aynısıyla karşılaşacağız. Bir Astsubay dururken bir Subay hiç bilmediği işi yapıyor. Hiyerarşide asla böyle bir şey yoktur. Emir en tepeden verilir, en ast kimse o işi o yapar. Bu her zaman böyle olmuştur çünkü hiyerarşi budur. Tek istisna, verilen işin gerçekten ama gerçekten bileni varsa o işi rütbesine bakmadan bilirkişi yapar. Bu da bazı durumların birkaç yılda nerelere geldiğinin en büyük kanıtı değil midir? Kötü niyetli değilim ama insanın kendini savunanı olmayınca kendinden olanı daha iyi anlıyor. Açın halinden aç anlar sözü yani. Onuncu bölüm ise İHA Cinayeti ve Bilim Kazası alanına yoğunlaşıyor. 2012’de vefat eden Mehmet Mert Bayraktar, Bayraktar projesinin mimarı, Selçuk Bayraktar gibi kıymetli bir vatanseverin de kuzeni olduğunu bildiğim bu güzel insan da vahşice katlediliyor. Sebep mi? İHA tabii ki. Aynı zamanda Duran Kumtepe de kaza süsü verilerek öldürülenlerden ama kim kendine av tüfeğiyle sıkıp sonra da her şey benim suçum yazar ki? Ucuz polisiye romanlarda 60’larda falan yapıyorlardı bunu. On birinci bölüm ise Şüpheli Kaza başlığıyla yayımlanmış. Özellikle hepimizce malum olan Susurluk Kazası (!) yaşanan durumlar ve kazaların gerçekten kaza olmadığı sonunda anlaşılabildi. Gerçi biliniyordu ama bu sefer daha fazla gizleyemediler bu durumları. 2013’te Hakan Öksüz’ün ölümüyle artık kazaların gerçekten de KAZA olmadığını gözler önüne seriyordu. O da bir ASELSAN mühendisiydi. On ikinci bölüm ise İntihar Yazılımı Devrede başlığıyla sunuluyor. Bu milli yazılımın olayını şöyle anlatalım. Bizlere önceden verilen silahlar ve yazılımlarında mesela İsrail her zaman dost ülke olarak gözüküyordu. Ancak aynı malzeme İsrail’de açık yazılımdı. Yani bizi vurabilir ve cihazları çalıştırabilirdi ancak biz bunu yapamazdık. Saddam’ın uçaklarının neden havalanmadığını araştırırsanız altında yatan nedenin bu olduğunu göreceksiniz. Hüseyin Başbilen işte bu milli yazılıma katkıda bulunacaktı ancak İntihar (!) etti. Ancak hayali olan Altay Projesi gerçekleştirildi. Altay adı ise Başkumandanlık Meydan Muharebesi sonrası Yunanlıları İzmir’e kovalayan, Kurtuluş Savaşımızda 5. Süvari Kolordusu’nu komuta eden Fahrettin Altay’a armağan edilmişti. On üçüncü bölümde artık Uluslararası Güçler ve Olağan Şüphe başlığı altında bazı derin şüphelerimizin toplu halde yazıya döküldüğünü görüyoruz. Misal: bağımsızlığımız, teknolojimiz ile bağlantılıdır. Biri size mermi sıkıyorsa karşılığında taş atamazsınız, ok atıyorsa sapanla karşılık veremezsiniz. Bunu yapan Kızılderililer artık tarih sahnesinden silindiler. Bu yüzden her şeye çiçek uzatamaz, gerektiğinde bağımsızlığını korumak için savaşmayı ve öldürmeyi göze almanız gerekir. Sadece Para da tek başına güç değildir. Çok paranız vardır ancak silah alamayabilirsiniz çünkü üretici ülkenin çıkarları, sizin çatıştığınız unsurlarla yakın ilişki içerisindeyse size silah satmazlar. Yahut başka savunma gereçleri. O yüzden üretici konumunda olmalısınız. En başta da söylediğimiz gibi: Teknolojiniz kadar bağımsızsınız. On dördüncü ve son bölüm ise Sonsöz başlığı altında yayımlanıyor. Bu bölümde ASELSAN üzerine derin incelemelerin ve kapatılan soruşturmaların son kez üzerinden geçiyor; ailelerin yaşadıkları dram, zamanlamalar, belgeler ve zihinse olarak yaşatılanlar son kez irdeleniyor. Sizlere bir şarkı armağan etmek istiyorum. youtube.com/watch?v=e7wMONm... Çok manalı ve anlamlı bir kitabı geride bıraktık. Siyasi görüşü ne olursa olsun tek düşüncesi VATAN, MİLLET, BAYRAK, DEVLET ve AİLE olan her yazarın her kitabını ve bilhassa böyle kitaplarını okumak bana gurur ve onur veriyor. Birileri daha rahat etsin diye hayatını ve yıllarını bu işe feda edenleri takdir etmemek mümkün mü? Bir yerde canlarını verenler, şehit olanlar varken 5-6 aylık askerliğinde bulaşık yıkamaktan, temizlik yapmaktan ve nöbet gibi onurlu bir işten gocunanlar ve üzerinde yaşadığı toprağa hakaret dolu konuşanlar var. Allah hidayet versin ne diyelim. Çok doğru, çok manalı, çok isabetli bir eser olmuş. Hepimize mutlu sabahlar, iyi okumalar dilerim. Kitapla kalın, esen kalın efendim..
Aselsan Cinayetleri
Aselsan CinayetleriMelik Duvaklı · Profil Yayıncılık · 2013157 okunma
··
252 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.