Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
1/10 puan verdi
·
18 günde okudu
*n’apalım ağlayalım mı*
‘Her olan mümkünlerin en iyisidir’e tepki olarak yazılmış fakat büsbütün kötücül bir kitap olmuş. Doğrusu çocuk kitabı şeklindeki basımlarını merak ettim zira hemen her bölümde taciz, cinayet, şiddet içeriği mevcut. Ve açıkçası her olanı iyimserlikle karşılamanın bir hastalık olduğunu düşünmeme karşın; kitaptaki görüşlerin çoğunu da akla ters buldum. Bu hiciv kitabında komiğime giden tek şey yazarın son sayfada u dönüşü yaparak hayat dersi vermesi oldu. Okurken not ettiklerim daha çok içerikteki sorunlar olsa da; vahşiliklere ve bağnazlıklara koyduğu tepki yerinde. Altını çizdiğim iki alıntı: “Oldukça neşeli geçen, hepimizi birleştiriyor gibi görünen yemek zamanları dışında zamanımız hep saçma sapan kavgalarla geçiyor.” Gerçekten çok şeyin yapamadığını yapar biraz uhuvvet. "Platon bundan çok zaman önce, en iyi midelerin her yemeği kabul edemeyen mideler olmadığını söylemişti." Bir şeyden alınan lezzet gerçekten de mal mülk bedenle ölçülmez, ruhla alakalıdır. Geleyim problemlere -spoiler- *Vikide ateist bir toplumun mümkün olmadığını düşündüğü yazan Voltaire, aslında tam da o pencereden bakıyormuş hissettirdi; belki çeviri kaynaklıdır bilemiyorum. Zalim, kötü niyetli ve üçkağıtçı kişileri Yahudi, Hristiyan, Müslüman veya papaz, imam kişilikleriyle öne çıkarması, diğer semavi dinler gibi İslamiyet ve Türkler hakkındaki kötü düşünceleri, Türkiye’yi sürekli halkını sürgün eden, kelle kesen, anlayışsız düşüncesiz dervişlerin ülkesi olarak ele alması gülünç mü. Camide göğsü açık kadın ve içoğlan hicivlemesi ecdadını lekelemeye çalışanlarla dolu bir ülkede nasıl izah edilir bilemesem de Hristiyan gören imamın imdat diye bağırması mıdır hiciv? *Voltaire karakterlerin “Kendimizi tanrıya emanet edelim” dedikten sonra başlarına gelmeyen bela kalmamasını komik mi bulmuş. Oysa tevekkülün bu olmadığını ilkokul çocukları da biliyor. Kimsenin sağsalim aşamadığı kayalıklı sulara fırtınalı havada gidiyorsunuz, tek parça karaya vardığınız halde geri dönmek istiyorsunuz, beş kuruşluk işe yüz kuruş ödeyerek paralarınızı çaldırıyorsunuz, ve tanrıya tevekkül etmiş olduğunuzu sanıyorsunuz?.. *Kötüyü tanrı cezalandırır, iyiyi şeytan boğar? Kiliselerde böyle söylüyorlarsa bilemeyiz ama Yaratıcı’nın iyilerin karşısına hep iyilikler çıkarmasını beklemek garip. Tanrı neden masumları korumuyor, artık çocukların bile sormayacağı bir soru. İmtihan için yaratıldığın halde; cevap anahtarını önden istiyorsun. Bakalım doğru yapanlar gerçekten sınıf geçecekler mi? Hani geçerlerse biz de zulmetmeyiz pazarlığı mı bu? Güvensizliğin kime? Kaldı ki insan var oldukça iyi de kötü de olacak. *Paranın yapamayacağı şey yoktur tarzında bir bakış mevcut. Çizdiği dünya rüşvetçilerle dolu. Elbette ahirzaman ama işini namusuyla yapanlar yok mu? *Candide ve Cacombo’nun, yazarın cennetvari şekilde tasvir ettiği Eldorado kralından altın isteyerek Avrupa’ya dönmek istemeleri, yığınla parayla Avrupa’ya dönünce karşılaştıkları gariban zenciye yardım etmemeleri “Şu Candide’nin neresi saf?” diye düşündürtüyor. Candide, arkadaşları ve o iyimser filozofu bir şeyleri düzeltmek için çabalamadıkça nereye varabilirler? “Bahçemizi yeşertmek gerek” cümlesi toparlıyor mu bunları? Tüm bunların sonucunda n’apalım ağlayalım mı? Karamsar mı olalım? Hayır, doğrulalım düzelelim düzeltelim. Ve evrendeki güzelliklere ve sanatlara da kör olmayalım.
Candide ya da İyimserlik
Candide ya da İyimserlikVoltaire · Adam Yayıncılık · 20005,1bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.