Gönderi

Charles Dickens Okumak Üzerine
Şuan "Müşterek Dostumuz" romanını okuyorum şimdiye kadar okuduğum kitaplarından faklı bir havası var. Kitap bolca mizah, ironi, dokundurma içermekte, hepsini anlayabilmek zor, %70 ini anlayabiliyorum diyebilirim. Her şeyi anlamak için iyi bir ingilizce bilip, kitabı ingilizce aslından okumak şart. Çevirmen her ne kadar anlamayı kolaylaştırmak için bazı yollara başvurmuş olsada bazen bunlar anlamayı zorlaştırabiliyor. Kitabı olabildiğince anlayabilmek için notlar alıyorum. Şuan 400. sayfalardayım ve 40 dan fazla kişi aktif bir kadar kişide pasif olarak (yani sadece ismi var kendisi yok) kitapta yer almakta. Bunların isimlerini yazıp karşılarına akılda kalıcı özellikleri yazmak gibi bir yola başvurdum en sonunda. (Bilmiyorum biraz takıntılı da olabilirim özellikle söz konusu Charles Dickens romanları olunca.) Çünkü çok fazla isim var ve karakterlere genelde soy isimleriyle hitap edilirken birden ismi kullanıldığında bu da kim diyebiliyorsunuz. Mesela Bay Veneering'in isminin Hamilton olduğunu çok sonraları dikkatli bir okumayla keşfettim. Aslında bu kitaba daha önce başlamıştım, 160 sayfa okuyup ara verdim. Tekrar okumaya başladığımda ise kaldığım yerden devam edip yaklaşık bir 60 sayfa okuduktan sonra 220. sayfalara geldiğimde şaşkın şaşkın ben ne okuyorum dedim ve kitaba en baştan başladım. Bu kitaba başlayan herkeste bir duraklama, yarım bırakma durumu olabileceğini söyleyebilirim ama isimler yerli yerine oturunca gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Son olarak iki şeyden bahsetmek istiyorum; birincisi Charles Dickens kitaplarını okumak kitapta hazineler aramak gibidir. O hazineleri buldukça bir aydınlanma yaşayabilirsin ya da hayrete düşebilirsin, satırları okurken biran durup işte bu diyebilirsin. (Bunu daha sonraki yazılarda açabilirim.) Ben sanırım bunun için okuyorum. İkincisi, gözlem gücü. Sherlock Holmes Charles Dickens'ın yanında halt etmiş. Sanki insanın ruhunu okuyup satırlara dönüştürmüş. Sadece insanı mı? Hayır! Eşyayı, doğada olup süregelen şeyleri de gözlemlemiş bunları karakterle, tiplerle kaynaştırıp onların doğasını açıklamakta kullanmış. Ne mütiş bir şey değil mi? Böyle yazınca pek kıymeti harbiyesi yok gibi ama örneklendirince daha iyi anlaşılıyor. "...Saçlarına çok erken aklar düşmüştü, tıpkı başıboş bırakılan ateşin küllenmesi gibi..." Söylenecek söz yok sanırım. Bir de bu var. ''Güneş hüzünlü hüzünlü yükseldi; güneşin üzerine vurduğu hiçbir şey, sahip olduğu yetenekleri ve güzel duyguları kullanma becerisinden yoksun, kendi yararı ve mutluluğu için  bir şeyler yapmayı beceremeyen, dahası bu feci halinin farkında olan ve bu feci halin onu tüketmesi pahasına kendinden vazgeçen bu adamdan daha hüzünlü değildi." Sydney Carton'un içinde bulunduğu durum bundan daha güzel anlatılamazdı sanırım, şiir gibi ama değil. Yakın zamanlarda bayağı bir Shakespeare tiyatrosu okudum ve Charles Dickens'ın Shakespeare'dan etkilenmiş olabileceğini farkettim. Bu da bize Dickens'daki şiirsel üslubun kaynağını gösteriyor sanırım.
Charles Dickens
Charles Dickens
Müşterek Dostumuz (2 Cilt Takım)
Müşterek Dostumuz (2 Cilt Takım)
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.