Kitabımı incir ağacı önünde
fotoğraflamamın özel bir nedeni elbette var.
.
1938 - Dersim olayları ardından,
Samsun'a göç eden bir ailede,
yıllar sonra babaanne torununa inciri anlatıyor;
.
"Farisi’ler dişledikleri herhangi bir meyveye
koyamadıkları adı ona koyuyorlar.
Özenli bir koparışla avuçlarına aldıkları incirleri
birbirlerini soyar gibi soyuyorlar çünkü.
Ortalık yerde incir yemek,
herkesin gözü önünde sevişmek kadar
utanç verici bir işe dönüşüyor sonra.
Bugün bile İran'dan Anadolu'ya nereye gitsen
manavdan uluorta incir isteyemezsin.
Ters ters suratına bakar, istediğini duymazdan gelirler.
En iyisi "yemiş" deyip incirin müstehcenliğini kabul etmek,
perdeler kapalıyken ev içinde yemek onu..."
.
Sema Kaygusuz'un okuduğum ilk kitabı idi.
Anadolu efsaneleri, söylenceleri içeren bu eser
bildiğimiz bir anlatımdan epey uzak.
Ancak içindeki mitlerle çok kısa sürede
içine çekiyor okuyucuyu.
.
Benim, belirli kitaplar için kullandığım bir tabir var;
“Bu kitabı seven çok sever,
sevmeyen de hiç sevmez,
orta derecede duygu besleyen
okuyucusu olamaz bu kitabın." diye.
.
İşte YÜZÜNDE BİR YER'de
tam olarak böyle nitelendirdiğim bir kitap.
.
Ben, çok sevenlerdenim.
Peki siz?
.
#110820