Marsilya limanından kalkıp Pire'ye gelinceye kadar geçen beş gün
zarfında tam bir arkadaşiılda bağlandığım küçük bir çocuğu, beş gün
sonra elem ve hüzünle terk ettim. Beş günde, iptidai tahsilini beraber
yapmışız gibi bin bir çocukça habra ile aynldım: Tesadüf bir gün bizi
karşı karşıya getirirse; onu çocukluk arkadaşlarımdan hiç ayırmadan:
- Sizinle, diyeceğim, hangi mektepte beraber okumuştuk?
Yine bu vapurda bir kız tanıdım. Bir delikanlı seviyordu, bana:
- Ne eşek şey o, diyordu. Ben onu o kadar sevdiğim halde bir sa-
bah gelip de ubonjur" demiyor, yanıma tesadüfen gelse bir kelime ko-
nuşmuyor.
Ben o kıza:
- Ben varım ya! diyordum.
- Ah, diyordu, sen çirkinsin.
Yıldızlı ve karanlık güvertede baş başa oturuyorduk. Elini tuttıyor-
d um. Gözlerini kapayıp delikaniıyı tahayyül ederek elimi sıkıyordu.
Yavaşça kulağının dibine:
- Hepsi bir değil mi? diyordum. Karanlık gecede hepsi, hepimiz
bir değil miyiz? Yalnız kadın ve erkek olsun. Gözlerini kapa, tahayyül et.
O, karanlıklar içinde güzel çocuğu tahayyül ederek ince duman
vücuduyla vücuduma yaslanıyordu.
Yine vapurda tanıdığım bir papaz; bir dostu bir !imanda bıraktı-
ğım ve perişan bir halde düşündüğüm zaman yanıma yaklaşıp bana:
-- Zevk, demişti., en uçucu şeydir. En hltrdebini delikten kaçan bir
gazdır. Onun için değil midir ki, zevki mü temadiyen değiştirmek lazım-
dır. Fakat her değiştirişin sonundaki bu melale, hüzne, ıstıraba taham-
mül edilir mi? Evladım, yegane saadet Allah' tır.
Sonra karanlıktan ve kimsesizlikten beklediğim teselliyi bir pa-
pazdan aldığım için kızardım.
Fakat geceydi. Kocaman gökler ve yıldızlar vardı. Seren mütema-
diyen parlak bir yıldızı gösteriyordu. Samanyolu berrak ve şeffaftı.
Gözlerimi göğe kaldırdım. Boşluğun içine saklanmış, düşüne düşiine
yaratbğım Allah'a güvenerek gözlerimi kapamış ve o gece, Tadla'nın
güvertesinde müsterih bir çocuk uykusuyla uyumuştum.
Sayfa 102