Gönderi

536 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 hours
“Bu kadar zaman yetiyor ona güvenmem için. Çünkü sevdim ve ben kalbiyle yaşayanlar zümresindeyim.” Tebriz'li bir halı tacirinin deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra diyor kitabın arka kapağında karakterler için.Balkan Savaşı yıllarının birbirine sürüklediği iki hayat ve o ırmakların kavuşma serüvenini izleyen,izleyip de sesini duyuramayan,duyurmaya çalışsa da o resim karelerinde kaybolan bir kadının,bir torunun hikayesi bu.Belki sadece o kadının belki de bu iki karakterin.Nazan Bekiroğlu'nun eserleri öyle ki kitaptaki her karakter bir anlığına öykünün içinde ana karakter konumuna geliveriyor,siz onu izliyorsunuz o kendini anlatıyor cümlelerinde. Bense bu eserde pek çok karakter tanıdım.Fedakarlığı tanıdım Büyükhanım'ın satırlarında,Mirza Han'ın satırlarında bastıramadığı hırçın duygularının ardında yatan baba şefkatini,Sofya da safi bir aşkı,Azam'da da bir kaybolma arzusunu,İsmail'in gerçeklerinin arkasında sakladığı ve sabırla büyütttüğü hayallerini,Settarhan da yeni başlangıçlara dair duyduğu umutların aslında kendisini nereye götürdüğünü bilmediği o meçhul karmaşayı okudum,Zehra da uzun bir yolculuğun onda yeşerttiği genç bir kadın suretini. Yıllardır gelmeyen ve aslında geleceği anı özenle seçen bir mektupla başlıyor kitabımız.Tam da roman gibi diyor ellerinde zarfı tutarken,tam da roman gibi ya dalıp gidiyoruz onun serüvenine.Yollar,insanları,resimler,yılları kovalıyor ve biz bir bir karakterleri,yaşananları öğreniyor ve bu uzun yolculuğun sonunda bu iki hayatın kesişme noktasını sabırsızlıkla öğrenmeyi bekliyoruz. Sanki bu onca savaş,bu uzun yolculuklar,acılı bekleyişler,yitip gitmeler,kendini kaybedişler ve yeniden buluşlar sadece o nihai buluşma anı için olmuş derken buluyorsunuz kendinizi.Dile kolay Tebriz'i,Taht-ı Süleyman'ı,Yezd'i,Batum'u,Trabzon sınırlarından,Ordu yollarını ve İstanbul'u arşınlayan bir öykü bu.Savaşı iliklerinize kadar hissettiren,o yokluk yıllarını boğazınızda bir yumruya dönüştüren bir öykü bu.Hepsi de sanıyorsunuz ki onların buluşması için olmuş,öyle özenle,öyle ilmek ilmek işlenmiş yıllara.Diyorsunuz ki İran'ın Tebriz'inde genç bir delikanlıyla,Trabzon'un dalgalı denizlerinde genç bir kız.Nasıl çizilecek yolları,nasıl bir araya gelecekler?Lakin oluyormuş.Özellikle buluşma anını okuduğumda içimden bir ses ancak böyle bir buluşma olabilir ve olabilirmiş derken buldum kendimi.Uzun uzadıya konuşmalara yer yoktu,hayatlarını,kırgınlıklarını bakışlarıyla bile anlatan iki insan vardı ve bir hikaye ancak böyle bitebilirdi.Kitabın kapağına ilk bakışımda dikkatimi çeken kapak ve tasarımdan ziyade minikçe yazılmış işte şu cümleydi: "Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim." Tam da bu.Sayfalar boyu beklediğimiz buluşmayı ancak bu cümle özetleyebilirdi.Bazen uzun cümleler gerekmez safi bir duyguyu yansıtabilmek için.Bazen sayfalar dolusu yazmanız gerekir anlatabilmek için kendinizi.Nazan Bekiroğlu ikisini de başaran yazarlardan.Heyecanı her sayfada hissetmeyi bekleceğiniz kitaplardan olmasın bu.Sakin ve şiirsel cümleleriyle,zarifçe tanıtıyor size Bekiroğlu,karakterleri,içine çekildiğiniz hikayeyi.Okuyorsunuz ve okudukça tanıyorsunuz karakterleri.Kitabı kapattığınızda da karakterlerden ayrı düşmenin bir burukluğu yokluyor kalbinizi.Yazarın okuduğum tüm kitaplarında tanıdığı olduğum bir duyguydu benim,ancak uzun soluklu bir kitap olduğundan bu defa daha derinden hissettim bu duyguyu.Settarhan'ın düşüncelerini,hissettiklerini,Zehra'nın penceresinden denize attığı bakışları,tuvalindeki boya darbelerini özleyeceğimi bilerek bitirdim kitabı. Settarhan ve Zehra...Bana saf ve temiz duyguları yeniden hatırlattığınız için size minettarım.Şimdi bu kitap üzerinden yıllar geçse de bana kendini hatırlatmayı başaracak ve karakterlerin isimlerini,öyküden bir cümleyi duyduğumda yüzümde bir gülümseme bırakacak. Kitabı bağdaştırdığım müziği de bırakmak istiyorum:youtube.com/watch?v=N6cExc0...
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127.5k okunma
·
22 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.