Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

104 syf.
8/10 puan verdi
Kitap daha çok okunsun diye amme hizmeti
Yazarı ilk defa araştırınca hayli ilginç gelen bir yaşamla karşılaşmıştım. Yazarımız yahudi asıllı bir Türk. Kendisi eğitimci. Gazetede de çalışmış. Aynı zamanda bir Türk milliyetçisi. Bir dönem Chp'den de milletvekilliği yapmış olan birisi. Bu kitabını, önceden yazdığı makalelerden oluşturup birleştirerek yayımlamış. Kitabın adında bir iddia var görüldüğü üzere ve bunu ispatladığını düşünüyor kitabın sonunda da. Evet, Arap harfleri terakkimize mani değildir bunun aksine harf inkılabı terakkimize mani olacaktır diyor. Latin harflerini kabul etmenin yarardan çok zarar getireceğini anlatıyor. Birden fazla sebeple bunu delillendiriyor. Kendisi İbranice, Türkçe, Arapça, Farsça’nın yanında Fransızca dillerini de bilen çok kültürlü bir isim. Bu dilleri bilmesi kitapta bolca karşılaştırma yapabilmesine iyi bir olanak sağlamış gibi görünüyor. Arap harfleri hakkında tartışılan konulara cevaplar vererek latin alfabesini almanın yanlış olduğunu düşünüyor. Ona göre Arap harflerini kullanmaya devam etmek gerekir ancak mevcut haline de düzenleme/iyileştirme yapmak gerekir. Kendisi kitabın belli bir bölümünde yapılabilecek iyileştirmelerden bahsediyor. Örnekler sunuyor. Arap harflerini atmanın tam 9 sesin dilden çıkması olduğunu anlatıyor. ( "se", "hı", "ze", "sad", "dad", "tı", "zı", "ayın", "hemze") Bunun yerine oturmuş sistemde ihtiyaca cevap vermeyen kısımlarda bazı oynamalarla çok daha iyi bir konuma gelineceğini söylüyor. Ancak latin harfleri kabul edilirse olabilecekleri bu alıntıda örneklendirmiş #81598055 Arap harflerinin latin alfabesinden daha zor öğrenildiğini yazar kabul ediyor. Latin alfabesi bir ayda Arap harfleri üç ayda öğrenilir diyor. Ancak önemli olanın “adi bir elifba meselesinden çok memleketin irfanı” olduğunu söylüyor. Türkçe’nin yetersizliği karşısında latin alfabesinin de memleketin geri kalmasından başka bir şeye yaramayacağını anlatıyor. Yazarın birden fazla dil bildiğine dikkat çekmiştim. Sık sık karşılaştırmalara gittiğini görüyoruz kitapta. Ama yazar sadece bildiği dili değil bilmediği dil olan Japonca ile de ilgilenip karşılaştırmalara giderek terakkinin mutlak latin alfabesi ile elde edilemeyeceğini de vurguluyor. “Japonca'da harf yazısı yoktur. Japonların yazısı kısmen resim yazısı ve kısmen hece yazısıdır ki kullandığımız yazıdan nisbet kabul etmez derecede zordur. İlk iki devlet kıraat ve imlâ zorluğu yüzünden acaba ilerlememişler mi? Ya Japonya'ya ne diyelim? Yazısı resim yazısı olan Japonya ile yazısı harf yazısı olan İspanya arasında bir mukayese yapsak, terakkiyi İspanya'da değil Japonya’da görürüz. Bundan anlaşılıyor ki, terakki mutlak Lâtin harfleri ile elde edilemez." Yine Japonların latin alfabesine bakışına bir örnek olarak şu alıntıya bakılabilir: #81617695 Bir de Yazarın latin harflerine geçiş ile ortaya çıkacak faydalar ve zararları değerlendirdiğini görüyoruz. Latin harfleri çocuğa kıraati bir ayda, Arap harfleri üç ayda öğretir. Bunun yanında latin harfleri ile imla müşkilatı olmaksızın aile ve iş mektupları kolaylıkla yazılabilir. Ancak zararlarının faydalarından daha fazla olacağını öngörüyor. Bu zararlardan 5 madde benim için hayli dikkat çekici olduğu için buraya da bırakmak isterim: 1.Tâlî tahsilin yüksek kısmıyla âlî tahsili söndürür. 2. Millî irfan müesseselerimizde mütefekkir yetiştirmeğe mani olur. 3. Eslâfımızın müellefatını unutturur. 4. Mâzîmizle olan her türlü revâbıtı keser. 5. Kendi yetiştireceği Lâtin harfli neslini kitapsız birakır. Kitapta bunların tartışıldığı dönemde yazarın makalelerine, yazılarına Falih Rıfkı Atay yanıt vermiş. Falih Rıfkı Atay’ın yazara yaptığı eleştiri ve yazarın cevabı da yazarın ne kadar öngörülü bir çıkış yaptığını yeterince anlatır cinsten olduğunu gösterir mahiyettedir bence: "Eslafımızın müellefatını unutacağımıza gelince, bu tatbik devresinde eserlerimizi Lâtin harfleriyle bastırmak o kadar güç birşey midir?" diyorsunuz. Asâr-ı eslâfı bastırmanın maliye nokta-i nazarından güç olup olmadığını elbette benden iyi biliyorsunuz. Asıl güçlük, lisanın tekniği cihetindedir. Harfler tasavvutlu olduktan ve elifbadan dokuz harf ihraç edildikten sonra Fuzûlî, Nef î ve Abdülhak Hâmid'in eserlerini tab ve okumak için enzâr-ı âmmeye (umûmun gözü önüne) vaz' ediniz bakalım. Kaç kişi okuyup anlayacak? Lâtin harflerinin mâzîmizle her türlü alâkamızı neden keseceğini soruyorsunuz. Cevap basit. Çünkü yeni nesil, 1300 senelik edebiyatından, tarihinden, İlmî ve fikrî mâzîsinden haberdar olmayacaktır.” Latin harflerine geçiş sonrası Osmanlı harfleri ile yazılan eserlerin neden Latin harflerine dökülmediği çok uzun süreler kafamda dolaştırdığım bir soru olmuştu zamanında. Buna kendimce verdiğim yanıtlara yenisi de eklenmiş oldu böylelikle. Çevirinin ne kadar zorlaştığı bu alıntıda daha iyi görülebilir belki: "Sizi, Arapça ve Farsça'dan klişe halinde tıp, felsefe ta'birat ve ıstılahatı olmaktan(olmaktan yazılmış da muhtemelen almaktan olacak) men eden kimdir? Bugün kullandığımız Arap ve Acem kelimeleri yeni Latin harflerle nasıl yazılacaksa, sizin istılahlarınızı da öyle yazarız" diyorsunuz. Bu mümkün ve kolay görünmekle beraber gayri mümkündür. Çünkü, Latin harflerine tarafdar olanlar tasavvutlu(sesleme) bir Lâtin harfli elifba istiyorlar. Tasavvutlu elifba demek, lisandan "se, cim, ze, sad, dad, tı, zı, ayın, hemze" harflerini çıkarmak demektir. O halde Türkçe'den çıkarılacak olan bu dokuz harften biri yahut ikisiyle yazılması zarûrî olan yeni Arapça kelimeleri nasıl ifade edebileceksiniz? Her lisanda iştikak vasıtasıyla yapılan kelimelerin adedinin binlere bâliğ olduğu malûmunuzdur. Bu kelimeler cezrleri bilinmez ise, yapılacak yeni kelimelerin mânâlarını, iştikak ve esaslarının fıkdanından (yokluk) do¬layı ayrı hâtırda tutmak lâzımdır ki bu da zihni lüzumsuz yere zorlamak ve ve yormak demektir. Halbuki iştikak esasları dairesinde yapılan kelimeleri hâtırda tutmak gayet kolaydır.” Yazar sıklıkla latin alfabesinin kabulunun geçmiş ile bağı koparacağını, sekteye uğratacağından bahsetmiş. Bugün elimizde Osmanlı Türkçesinden latin alfabesine dökülmeyi beklenen bir sürü eser olduğu göz önüne gelirse bunun nispeten doğruluğu olduğu söylenebilir bence. Bu yüzden yazarın ifadeleri ile bu tutumun neleri doğuracağını bundan takriben 100 sene önce 1927 yılında nasıl ifade edip haklı çıktığını da gösterip incelemeye onunla son vereyim: “Tabii bu mütâlaatım, harf hususunda "gözümüz istikbaldedir" diyenlerin hoşuna gitmeyecektir. Ben bunlara harf hususunda "gözümüz hem mâzîde hem istikbaldedir" derim. Biri diğere mâni olmadıktan başka, biri diğerini takviye ve tersîn (sağlamlaştırma) eder. Mâzîsini kaybeden millet, kendisini tanıyamaz ve kendisini başkalara da tanıttıramaz. Muarızlarımız ve düşmanlarımız, 'medeniyete hizmetiniz nedir?" diye sordukları vakit ne diyeceğiz? Bir milletin medeniyeti, âsârının ve vesâikinin şehadetiyle tesbit edilir. Arap harfleri ortadan kalktığı gün, mâzîmiz ortadan kalkar ve biz, Fuad Bey'in(Mehmed Fuad Köprülü) dediği gibi zengin harsımıza rağmen, harssız bir millet haline geçeriz.” Bu sitede yazarla tanışmama vesile olan ve kitabı öneren saygıdeğer kullanıcılarımızdan olan tarih hocamıza da buradan teşekkür ederim. Eksik veya yanlış bilgi verdiysem lütfen düzeltiniz. İyi okumalar.
Arabi Harfleri Terakkimize Mani Değildir
Arabi Harfleri Terakkimize Mani DeğildirAbraham Galante · Bedir Yayınları · 199613 okunma
··
520 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
Hala "gül", "gel", "kel" yazan fotoyu atıp bu sebeple harf devrimi zorunluydu diyen olmamış okuyan sitenin hali başka oluyor :D
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Düşüncene saygı duyuyorum ama beğenmiyorsan Yallah Arabistan'a :D
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.