Gönderi

158 syf.
·
Puan vermedi
·
18 saatte okudu
Yüce Şeyh Pîr Hazretleri...
İlk defa bir şiir kitabına inceleme yapacağım sanırım, üniversitede şiir tahlilleri üzerine okumalar yapmış olsam da, yarışmaya katılıp kötü netice alınca "burası gerçekten farklıymış" diyenler gibi hissetmiyor değilim. Shakespeare, bu sonneleri 1500'lü yılların sonunda yazmış. Şiirlerin çoğu sarmal kafiye ile kaleme alınmış, yani birinci ile üçüncü, ikinci ile dördüncü mısra kafiyeli olacak şekilde. Bu düzen benim hoşuma gidiyor aslında, hem kafiye var hem de göze bariz şekilde batacak bir şekilcilikten uzak duruyor. 12 mısra ile şiir söylenir, son 2 mısra ile de esas vurucu mısralar sona saklanır genelde. Yani Shakespeare'in yaptığı bu, ki bizim halk şiirine biraz benziyor. Bizde de en söylenmek istenen şey genelde son iki mısraya saklanır, ondan önceki mısralar genellikle onun hazırlayıcısı olurlar, biraz da şairanelik katmak için orada bulunurlardı. Sonelerde ilgimi çeken bir durum var: Benzetmem garip olacak ama, bu eser mesnevi türünü andırıyor. Şiirler kendi içinde birbirinden bağımsız gibi, ama aslında değil. Belirli bir konu şiirler yoluyla anlatılmış, elbette olaylardan çok hislere yer verilmiş. Şairin hayran olduğu bir kişi var, bu kişi erkek. Bundan dolayı Shakespeare'in heteroseksüelliği tartışılır olmuş, açıkçası umrumda bile değil. Çok seviyoruz insanlık olarak her şeye burnumuzu sokmayı ya, neyse. Shakespeare bu kişiyi epey övüyor, peşinden koşuyor fakat bu kişi ona pas vermiyor. Hatta Shakespeare'in "bu güzelliğin heba etme, gel çocuk yap" çağrıları çok ilgimi çekti, zira güzelliğin geçiciliğinden bahseden şair, bu güzelliği genetik olarak aktarmayı öneriyor sevdiği kişiye. Bence ilginç bir düşünce. Şair sevdiği kişiden ilgi göremiyor, acı çekiyor. Bu sırada bu ilgilendiği kişiye şiir yazan rakip bir şair daha var. Gerçekten de Divan şiirlerini çok andırıyor. Shakespeare kendisini övüyor, rakip şairi kötülüyor ve sevgilisini kaybetmemeye uğraşsa da gaddar sevgili ona yüz vermiyor. Fazlasıyla doğu mistisizmi gibi geldi bana. Başında Allah'a ve peygambere övgü içerse, gerçekten bir mesneviden farklı kalmayacaktı diyebilirim. Şiirlerin hem orijinalleri hem de Türkçeleri yan yana verilmiş. Çevirmen Talat Sait Halman'ı tebrik ediyorum, gerçekten Shakespeare çevirmek çok zor iş ve bunubüyük ölçüde başardığını söyleyebilirim. Arada kaynayan söz oyunları elbette ki var, sadece birine kısaca değineyim: Shakespeare, ilk adı olan "William"ın "Will" kısmını tevriyeli (iki anlamlı) kullanıyor: Hem "istenç, arzu", hem de malum, kendi adı olan "William". "Bu olmalı senin arzun" derken aslında arzusunun kendisi olması gerektiği mesajını sevgilisine veriyor. Zekice. Rakip şair ve sevgili dışında bir karakter daha var, pek de gizemi çözülememiş. Zaten Shakespeare'in güzelliği biraz da gizeminde değil mi? Çevirmen "esmer kadın" diye çevirmiş olsa da apaçık "black" diyor şair, belki de o dönemler esmerlere gerçekten böyle hitap ediliyordu, bundan emin olamadım (bilenler yazsın lütfen). Belki ten rengi belirtiyor, belki saç rengi, hatta bunlardan bağımsız sadece ruhen kötülemek için bile dendiğini söyleyenler varmış. Shakespeare de bu kadına sadece fiziken bağlı, cinsel dürtülerine yenik düştüğünü anlıyoruz. Konuyu biraz karmaşık anlatmış olabilirim, kusura bakmayın. Shakespeare kolay incelenebilecek bir şair değil, haddim olmayarak içimden geçenleri yazdım. Aşk şiirleri ve yoğun bir İngilizce sizleri bekliyor, ilgi duyduğunuz bir alansa mutlaka okuyun.
Soneler
SonelerWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20219bin okunma
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.