Gönderi

779 syf.
8/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Her ne kadar dev gibi karşınızda dursa da elinize alınca eriyip giden bir kitap. Klasiklerden biri olması, Dostoyevski olması, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları olması, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi olması vesilesiyle ilgimi çekti (üçü değil hepsi bir arada  ). Bu kadar kalın bir kitapta ne anlatılıyor olabilir acaba? Hemen söyleyeyim size, sara hastası genç bir prensin aşkını ve bu aşktan kaynaklı, ayrıca çevresiyle ilişkili olayları anlatıyor. ‘Dostoyevski sırf yazmak için yazıyor, para kazanmak istiyor, sanatsal bir amacı yok’ deniyor ya bazen katılmak geliyordu içimden bu söze; ama sonrasında öyle bir vurucu noktayla yakalıyordu ki beni, tamamen vazgeçiyorum bu düşüncemden. ‘Bu vurucu noktalar için zemin hazırlanıyor o sırada’ diye düşünmeye başlamıştım. Aslında bu tür kitapları bu kadar kalın, sadeleştirilmeden okumayı seviyorum; çünkü o zaman özünü yakalayabiliyorum. Sadeleştirildiğinde, kısaltıldığında, özetlendiğinde, beş cümle bir cümleye sığdırılmaya çalışıldığında, önemsiz görülen sahne atlandığında verilmek istenen düşünce, durum ya da olay dumura uğruyor, ağzı gözü bir yana gidiyor, anlamdan uzaklaşıyor gibi geliyor. Biraz da bu düşüncenin verdiği şevkle ve satırların akıcılığıyla hangi ara bitirdiğimi bilemiyorum. Anlaşılmayacak bir dil yok ortalıkta; hoplaya zıplaya okuyorsun satırları. Vurucu yerlerde aynı cümleyi tekrar tekrar okumak istiyorsun; derken kitap tadı damağında kalarak bitiyor. Bakınca bir aşk öyküsü, ki kitaplardaki aşk hikayelerinden hoşlanmam; ama sadece aşk değil işte bu. Çözümlemeler, kişilik analizleri, ruhsal bunalımlar, kişisel görüşler, psikolojik detaylar, çetrefilli olaylar, varla yok arası duygular, platonik aşklar, çıkarlar derken bir de prens Mışkin’in Nastasya Flippovna’ya duyduğu aşk var tabi diyorsun. Prens Mışkin, dört beş sene İsviçre’de tedavi gördükten sonra Rusya’ya akrabalarının yanına gelen bir budala (!). Böyle diyor kendisine, tabi ondan sonra herkes de böyle demeye devam ediyor. Ama aynı zamanda oldukça bilgili, saygılı, kendini beğenmişliği bulunmayan, gerçekleri söylemekten kaçınmayan, insanlar hakkında kötü düşünmeyen, insanların arkasından konuşmayan, cenneti bu dünyada yakalamaya çalışan (kitapta Nastasya Flippovna’nın kendisine dediği söz), benim dememle su katılmamış iyilerden. Sadece her gerçeği her yerde söylediğinden, nerede nasıl davranması gerektiğini bilmediğinden, nerede ne diyeceğini bilmediğinden, konuşmaya başladığında susmak nedir bilmediğinden, açık sözlülüğünden, sanki dünyada hiç insan faktörüne maruz kalmamış gibi davrandığından, her yerde bir iyilik, haklılık görmeye çalıştığından ve bu durumlardan ötürü saf konumuna düştüğünden budala! Kitaptaki ruhsal çözümlemelere ve kişilik analizlerine bayıldım; sanki bir dedektif gibi olanı bulmaya, görmeye çalışıyordum o sıralar. Veremli çocuğun (şu an adını unuttum) intihar etmeye çalışmasından önce durumunu, hissettiklerini yazıya dökerek okuduğu bölüme bittim; kendimi onun yerine koyarak insanlara onun gözünden bakmaya çalışıyordum o sıralar. Ara sıra (çok değil) okuyucuyu uyandırmak için verilen radikal fikirlerden, düşünüşlerden etkilendim; -öyle ki dönüp tekrar okumak istediğim satırlar onlardı- düşüncelerin üzerinden geçerek ‘gerçekten doğru’ ya da ‘öyle mi acaba’ diye konuşuyordum kendi kendime o sıralar. Prensin bu derece iyi olması beni iyilik üzerine düşünmeye itti doğrusu. Olabilir miydi böyle bir insan, davranabilir miydi bu kadar adil, pozitif olur ve insanların bir anda içine işleyiverebilir miydi? Prensin dışında çok farklı karakterlerde, biri diğerine benzemeyen bir sürü karakter vardı ve hepsi ince ince dokunmuştu; bunu fark etmemek mümkün değildi. Aglaya, Adelaida ve Aleksandra İvanovna Yepançina, Lizaveta Prokovyevna, Gavrila Ardalionaviç İvolgin, Parfen Rogojin, Kolya, Lebedev, İppolit ve aklıma gelemeyen niceleri; hepsinden az da olsa bir bilgi vardır elimizde. O kadar ki bu insanların oldukları kişi olmalarındaki alt nedenleri keşfedebilirsiniz okudukça. Keşfetmek demişken; okudukça okumak isteyeceğiniz Budala keşfedilmeye hazır.
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225,3bin okunma
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.