45 saniye ve sonsuzluk.... . . . .***
1(bir) spoi içerir!!!!
***
Bugünden tam 21 yıl önce, 1999 senesi ağustosun 17'si. Henüz 1 yaşıma girmeme dört gün kala, minicik bir bebekken.. Anneciğim beni zar zor uyutmuş, yatırmış beşiğime. Sonra da günün getirdiği tüm yorgunlukla birlikte uyuyuvermiş o da, ne bilsin, uyumuş. Ta ki saat 03:02'yi gösterene dek. O korkunç sarsıntıyla uyandıklarında annemin yaptığı ilk şey bana sarılmak olmuş, babamsa ikimize birden sarılmış.. Ömür gibi gelmiş o kırk beş saniye onlara... Güç bela evden çıkabilmişiz. Babam yapmış kalacağımız çadırı, büyükçe bir çadır.. halalarım, amcam, babannem hep birlikte uzunca bir süre yaşamışız o çadırda, artçılar kesilmek bilmiyormuş çünkü.. bir de benim ağlamalarım... canım annem beşiğimi sallayıp duruyormuş, sallamış, sallamış, sallamış....
Bizimki bu felaketin en hafif hikayelerinden biri.
***
'Bir Gün' ise Marmara Depremi'nin bir başka hikayesi..
Yavuz ve Tuğçe'nin insanın içinde çiçekler açtıran aşklarının hikayesi.
Bir güne sığdırdıkları sevdalarının hikayesi, bir güne sığar mı hiç demeyin, sığar!
Diyebileceğim tek şey yüreği dayanabilecekler okusun!
***
Daha binlerce hikayesi var o kırk beş saniyenin.. Uyandınız değil mi? 21 yıl önce 17 ağustosun sabahını göremeyen 18.373 can vardı. 'Sesimi duyan yok mu!' diye bağırdılar belki de enkaz altından..
Kalplerimiz bu acılara nasıl dayandı bilemiyorum. Ben düşündükçe öyle darlanıyorum ki.. bunları yazmakta da çok zorlandım.
Umarım bir daha böyle bir felaketi hiç yaşamayız!
***
Uçup gittin buralardan, canımın canı nerdesin
Uçup gittin buralardan, gözümün nuru nerdesin
Gittiğin yol çok mu uzak, dönülmeyen yerde misin
Gittiğin yol çok mu uzak, dönülmeyen yerde misin
Bulutlar yoldaşın olsun, Allahım seni korusun
Yolun açık aydın olsun, TURNALARA TUTUN DA GEL
***
Hiçbir zaman unutmayacağız..
17.08.1999