Gönderi

İçimizden başbuğa yalnız kaltaban Hasan İzzet Paşa inanmadı. Başbuğ, komutayı aldı eline... 21 Aralık Pazartesi günü Aras’ı geçtik. Sarıkamış Savaşı, aslında 22 Aralık Salı günü başlamış, 25 gün sürmüştür. Başkumandan vekili bizim kolordunun başındaydı. Onun için 22 Aralık Salı günü 11’inci Kolordu’yu düşman geri attı, 9’uncu Kolordu’yu çevirdi. Biz yürüdük... Sarıkamış’a varamadık diyorlar. Yalan! 25 Aralık Cuma’yı 26 Aralık Cumartesi’ye bağlayan gece girdik biz Sarıkamış’a... 11’inci Kolordu’yla 9’uncu Kolordu başbuğun emrini yerine getirebilseydi, Sarıkamış’ı vermezdik... Ben Sarıkamış’a son defa saldıranların arasındaydım! 33 bin kişilik 10’uncu Kolordu’dan... Otuz üç kişi kalmıştık. Olsun! 33 Türk az değil!.. -Parmaklarını, yolar gibi yanaklarından geçirdi. Yumruğunu kaldırdı-: Şuracıktaydı başbuğun bizden istediği Sarıkamış... Sarıkamış’ı bizden sağlam istemeseydi de ezmemizi emretseydi, bir yumrukta ezerdim... -İçinden bir keskin sancı geçmiş gibi, yumruklarını karnına bastırdı. Suratını buruşturdu-: İki kere girdik Sarıkamış’a biz... Birincide sürdü çıkardı bizi düşman... Yetmiş kişi girdik, otuz dört kişi çıktık. Yedeksubay Kâzım İskilip, ben, üç teğmen daha... Baktık er kalmamış... Biri “Zorlamak boşuna, ” dedi. Kâzım, “olmaz, bir daha zorlayacağız, Başbuğun emri bu!.. ” dedi. Kar kesilmişti. Yerler cam gibi buz tutmuştu. Gece, yıldız alacasında, gündüz gibiydi. Kâzım önümüze dikilip bizi çevirdi. Bahtımızı bir daha denemek için toplandık. Kâzım dört adım önümüzdeydi. “Haydi arkadaşlar!” derken fundalıkta bir kımıldama oldu. Kâzım “Kim o?” diye atıldı. Kaputlu komutan çıktı önüne, “Kimsin?” diye sordu Kâzım’a... Kâzım künyesini söyledi hazır ola gelip... Herif, “Nereye koşuyordun?” diye sordu. Kâzım, “Kaçakları çevirmeye!” dedi. Herif çevresine baktı. Bizi gördü. Elini sallayıp çağırdı. Gittik. “Ben komutanım! Şunu kurşuna dizin!” dedi. Donduk, put kesildik!.. Yanındakilerden biri bir şey söyledi. Duymadık. Kızdı kaputlu komutan... “Kurşuna!” diye uludu. Bir başkası çıktı sıradan, şaşırmış Kâzım’ı ensesinden tutup sürüdü. Bir ağaca çarptı. Aldı elinden tüfeğini... Bize çevirdi. Korktuk. Dediklerini yaptık, namussuzca... Dizildik bizim Kâzım’ın karşısına... Kaputlu herif, “Ateş!” dedi. Kurşuna dizdik Kâzım’ı... -Selim ellerini yüzüne kapattı-: Aklıma gelmedi mi Kâzım’a atacağıma dönüp kaputlu herife atmak?.. Kim demiş?.. -Ellerini indirerek ağzının iki yanını avuçladı-: Sen mi? Halt etmişsin! Geldi. Toparlanamadım! Üste karşı gelmek yok Türklükte... Kâzım çöktü dizlerinin üstüne... Sonra yüzükoyun kapandı kara... Biz otuz üç kişi, kaputlu herifin emrinde yeniden atıldık Sarıkamış’a... Sarıkamış’ın taşı toprağı kurşun kusuyordu. Girdik de nasıl vurulmadık, nereye kadar ilerledik? Ne zaman nasıl çıktık. Allah bilir!.. Kâzım aklıma geldi. Tüfeği attım! Kaputsuz başkomutan vekilini bulmak için yola düştüm!.. -Parmağını havaya kaldırdı-: Kaçtı diyorlar! Yalan! Kaçmaz bizim başbuğumuz! Turan’a çıkan geçidin başında bekliyor bizi... Yarbayım izin versin gidip bulacağım! “Kahpece vurdular senin Kâzım'ını” diyeceğim! “Senin önünde çarpışmaktan başka bir şey istemiyordu Kâzım!” diyeceğim!.. Kaputlu komutanı, kaputunun yakasından tutup sürüyeceğim!..
Sayfa 242 - Bilgi Yayınevi, Birinci Bölüm, Von Kres Paşa'nın Dürbünü, VKitabı okudu
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.