Gönderi

Günümüz dünyasında zihinleri istila etmiş ne kadar lüzumsuz bilgi var. İnternet ağlarından bilgi zannedilerek öğrenilen yahut ekranlardan size malumatfuruşluk taslayan lüzumsuz sitelere bir bakın. Bilgi üretir gibi görülen bu mesailerin koca tembellikler olduğu ortada değil midir? Yalnızca merak giderici ne kadar lüzumsuz bilgiye sahipsiniz, bir düşünün. İnsanlığın ortak hafızasına bir miskal katkı sağlamayan şeyleri bilgi diye zihnimize boca etmek isteyen beyhude gayretlerle karşı karşıyayız. Bunca lüzumsuz bilgiyi üretmek için günlerce incelemelerde bulunan, masalarının başında uyuyup kalacak kadar yorulan, üstelik de yaptığı işi modernlik ve ilerleme adına yapan bunca insanın mesaisine yazık değil mi? Eğer tüketmek için üretiyorsa, ha kahvehanede pişpirik oynamaktan yorulmayan aylak adam, ha bunca lüzumsuz çalışma peşinde dolap beygiri gibi terleyen pür-meşgul adam. İkisinin de mesaisinden insanlığa bir şey yansımayacaksa... Kişioğlu hangi işi yaparsa yapsın, ama yaptığı iş insanlığın hayrına olsun. Bu da kişinin işini severek yapmasına, yaptığı işin hayrına inanmasına yol açar.. Zaten "İnsanların en hayırlısı, insanlara yararlı olan!" değil midir? O halde insanlığın hayrına çalışan kişi, kendi hayrına da çalışıyor demektir. Akıl sahibi kişiler, insanlığın ortak hafızasına katkı sağlamayan işlerden uzak dururlar. Din bu tür işlere, "malayani" demiş. "Lüzumsuz, boş, faydasız iş" demek. Ben buradaki "faydasız" kelimesinin "kazançsız, boşa giden" anlamında olduğunu sanmıyorum. Çünkü nice işler vardır, bir kazanç elde edilir ama insanlığa bir katkısı yoktur. Yani tüketmek için üretilen işlerdendir. Oysa inanan kişi, tüketilirken bile kalıcılığı olan, ruhlar arasında geçişkenliğe fırsat tanıyan, zincirin halkalarını birbirine ekleyen işleri tercih etmek durumundadır. Gök kubbede yaratılan en güzel işler, bu kabilden olan işlerdir.
Sayfa 107Kitabı okudu
··
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.