Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

56 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Türk edebiyatında 1.Yeni ya da yaygın ismiyle “GARİP” akımı olarak bilinen ekolün üç temsilcisinden biri OKTAY RİFAT ,daha önce okuduğum Cemal Süraya’ya ait bir incelemeyi daha yararlı olacağını düşünerek olduğu gibi aktarıyorum. Yararlı olması temennisiyle. OKTAY RİFAT'IN ŞİİR ÇİZELGESİ - I - 1940 kuşağı şairlerinin, bu arada Orhan Veli'nin, Oktay Rifat'ın, Melih Cevdet'in, şiirimize hazırladıkları olanaklar, Türkçeye kazandırdıkları şiirsel kıvam, bugün, iki kuşak sonra, hâlâ taptaze duruyor. Bu yöndeki işlevleri kendi şiirlerini aşan bir nitelik göstermiş, konuşulan Türkçe'de yankılanmış, gazetelerde günümüz fıkra yazarlarının oluşum koşullarına işlemiştir. Önemlidir bu. Konuşma dilinin içinden geçirdikleri dirilenme akışı, üstünden yeni akışlar geçtiği halde, Türkçeye verdiği ilk konumu bugün de koruyor. Gerçi bir süre sonra, ardlarından gidenlerce, içlerinden bunalanlarca, sadece dilin dış belirtileriyle oynanarak şiirsel gerilim düşürülmedi değil, ama şiirin Türkçede yeni anlatım biçimleri yaratması daha çok onlarla oldu. Bu arada Ataç'ı da ad olarak anmak gerekir. Yahya Kemal konuşulan dilin şiirine yönelmişti. Nâzım Hikmet otuz yıl önceden bugünkü Türkçenin alacağı biçimi sezinlemişti. Ama Türkçeden aldıkları olanakları şiirsel plânda elektrikleyerek yine kitlelerin Türkçesine gönderecek etkinliğe yalnız bu şairler sahip oldu. Somut, dobra, düşünmeye elverişli, çağrışım ağı onarılmış, ve yaşama sevinciyle etekleri zil çalan bir dil. Oktay Rifat bu dilin en afacan şairi. En çevik şairi. Onun şiir çizgisi sık sık oynamalar göstermiş, bu arada arkadaşlarıyla birlikte Türk şiirinin genel akışını, konjonktürünü çok kez etkilemiştir. - II - Daha ilk şiirlerinde beliren bir özelliği var Oktay Rifat'ın: birdenbirelik. Durmadan yorulmadan yaşama sevincini ufak ayrıntılara indirir, çevresinde gördüğü her şeyde yeniden yeniden sınamak ister bu sevinci. Her an yanıtlanması gereken bir soru gibidir yaşamak. Ve her şey yanıttır: nesneler, durumlar, biçimler. Kitabın yanında defter vardır, birden defterin yanındaki bardağa kayar gözleri, onun yanında duran çocuk vardır, ve uzaklarda yıldızlar... Doğa içinde nesnelerin birbirleriyle ve insanlarla hısımlık bağlarının farkına varmış, üstünde bir an düşünmeye fırsat bulmadan sevivermiştir her şeyi; işi aceledir; günler su gibi geçer; her şey birdenbire olur. Yaşayıp Ölmek Aşk Ve Avarelik Üstüne Şiirler'de ve daha önceki şiirlerde hayat karşısında büyük bir ilk hayranlıkla doludur. Arkadaşları gibi o da bu plânda yeni ayrıntılar getirir şiire; günübirlik yaşamanın içindeki küçük, güncül durumlara öncelik tanır. Bunları yaparken Orhan Veli'den ayrılığı, kendisinin daha duygan oluşu ve onun kadar kesin bir düşünceyle yazmaya kadar kesin bir düşünceyle yazmaya oturmamasıdır. Orhan Veli için her şey eski şiiri yıkmaktır; bunu yaparken bir yerde belli bir şemaya göre hareket etmekte, eski şiirin tersini yazmaktadır. Oktay Rifatta bunun böyle olmadığı, hiç değilse o kadar olmadığı görülüyor. Eski şiirle bu yönden bağımlı olmadığı ya da tersten de olsa ona koşullan-madığı yerler var onun. Sözgelimi Orhan Veli şiirde taklitçi (imitatif) uyum denemelerini bütün bütüne bıraktığı halde, o, şiirlerine bu tür bir uyum vermekten çekinmeyebilmiştir. İç uyumda eski şiirden apayrı bir dil diyalektiği kullanırken, dış uyumda ses benzerlikleri aramaktan sakınmayabilmiştir. Orhan Veli'nin şiirindeki hesaplılık onun o sıralardaki ürünlerinde görünmeyebiliyor; en garip, en olmayacak söz istifleri genel bir duygu görünümü, örgensel bir bütün niteliği kazanabiliyor onda. İlk şiirlerinde çok kez Orhan Veli'nin etkilerini taşısa da, şiire ayrı bir giriş noktası bulmuştur; getirdiği söz düzeni daha rahat, bütünüyle daha kolay özümlenir ve içe indirilir soydan olmuştur hep. Kuşdili şiiriyle Kitabei Sengi Mezar şiiri arasındaki duygu ayrımı iki şair arasındaki ayrımdır. Orhan Veli'de bir silâhtır şiir. Oktay Rifat'ın bu dönem şiirlerinde ise başka bir şeydir, yaşamanın naiv bir uzantısıdır, türküdür. Orhan Burian, 1846'da yazdığı bir yazıda Oktay Rifat için söyle diyor: "Oktay Rifat içe dokunma sanatını bütün arkadaşlarından daha iyi biliyor. Hüzünle sevinç karışık o az bulunur mayhoşluk onun şiirlerine vergi. İnsan olmanın gönülde uyandırdığı şefkati, muhabbeti ne tatlı dillendirişi var! Evimizin, kalbimizin mahremiyetine girmek için ne kadar samimiyet göstermek lâzımsa gösteriyor" Garip'le belirli çıkış noktasına kavuşan ilk dönem şiirleri, tuhaflık sevgisini gitgide gerçeğin dış çizgileriyle değişmeye başlıyor. Yaşayıp Ölmek Aşk Ve Avarelik Üstüne Şiirler'de duruluyor; küçük adamın ruh hallerinde ve durumlarında aynntılar arıyor. Sonra da büyük bir hızla toplumcu bir yönsemeye giriyor. - III - Karga ile Tilkitye Yeditepe şiir ödülü verildikten sonra, bu dergide kendisiyle yapılan konuşmada şiiri "toplum dertlerine çare arayan" bir uğraş olarak tanımlıyor (1955). Hattâ bu konuda Mayakovski'nin formülünden de ileri gitmiş oluyor. Gerçekten, Mayakovski, "Şiir Nasıl Yazılır?" adlı denemesinde şiirsel çalışmanın ilk noktasında toplumsal bir ısmarlama gereği olduğunu söylerken bir de koşul koyuyordu: Çözülecek sorunun sadece şiirle çözülür cinsten olması gerekirdi. Mayakovski bu koşulu açıklamıyordu pek. Yine de bununla şiirsel uğraşın ayırıcı niteliğini belirleme gereğini duymuştur diye yorumlayabiliriz. 1955'lerin Oktay Rifat'ı ise geldiği noktada sorunu temelden kestirip atmayı uygun görüyor: Ne var ki o konuşmada yaptığı tanımı da, o günlerdeki şiir tavrını da onun ulaştığı bir sonuç, kararlı bir bilânçonun ifadesi olarak değil, şiir konjonktürünün çizdiği eğride ilginç bir yücelti durumu, bütünü açıklamayan (açıklaması da istenmeyen) bir enstantane olarak görmeliyiz. Diyebiliriz ki bu tanım genel olarak şiiri değil, genel olarak kendi şiirini de değil, ama kendi şiirinin belli bir süre içinde kazandığı işlevi, kaydığı planı anlatıyor. Garip'in çıkışı ve kısa bir süre sonra şiiri kendi yatağından akıtmaya başlaması, o yıllarda (1940 - 1941) yeni yeni filizlenen toplumcu şiir denemelerinin ikinci plâna itilmesi sonucunu doğurmuştu. Hemen bütün genç şairlerin Yenilik Şiirini izlemeye, ona katılmaya başlaması buna tanıktır. Ağır baskılar karşısında susmak zorunda kalan, siyasaya dokunmayan bir şiir türünü de yürütmeyen 1940 toplumcuları, sonradan, Yenilik Şiiri'ni suçlamışlar, bu şiirin sürükleyicilerinin "zararsız" olmaları, "tatlı" olmaları nedeniyle siyasal güç tarafından tutulmuş, hatta yerleştirilmiş olduklarını söylemişlerdir. Garip'çilerin kısa bir süre sonra toplum konularına gelmelerinde, bu suçlamaların da bir etkisi olduğunu söyleyenler var. Bence, ancak şiirin gelişim süreciyle ve Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarla açıklanabilir bu. Garip'le gelen yenilik, şiirimize büyük bir zekâ, açık bir düşünme yetisi de getiriyordu. İlk aşırı deneylerin bile toplum hayatı içinde bireyin durumlarına ilginç bir değinişi vardı. Burdan bir düşünce şiirine geçiş kolay olmuştur. Özellikle Yaprak dergisindeki şiirlerde bu yönseme güç kazanmıştır. Oktay Rifat bu yıllarda Sabahattin Eyüboğlu'nun önerdiği "halk olarak sanat"formülünün çevresindedir öbür arkadaşları gibi. Ancak, sanırım, bu formülü en sıkışık bulan şair de o olmuştur. Şiirsel birikimi, hayat deneyleri, entellektüel bir şiire göre yoğunlaşmıştır daha çok; köy enstitülerinden, köylerden gelen şairler için elverişli gelecek bu tür bir sanatın, arkadaşları arasında bir özdenlik bütünüyle beliren bir şair için pek rahat olduğu düşünülemezdi. Nitekim, Orhan Veli öldükten sonra Yeditepe dergisinde yayımladığı şiirlerde Oktay Rifat'ın ikili bir tutum içinde olduğunu görüyoruz: "halk olarak sanat" formülünden bir çıkma, bir sapma (bir çıkış değil) yaparak halk deyimlerinden, folklor ögelerinden yararlanıyor, bir yerde onlarla kuruyor şiirini (Karga ile Tilki, Fadik İle Kız); Bazı çalışmalarında ise entellektüel bir yerden yakalıyor onu; bir Desnos duyarlığını bir Eluard yalınlığına bitiştiren bir tavırla. Türk şiirinin köpüğünü, Türkçenin doruklarını meydana getiren bir tutkuyla Telefon'u, Sandalda'yı, Kanarya'yı yazıyor. Aşağı Yukarı'da ve Karga İle Tilki'de bu iki tür çalışma yanyana gider. Ben o sıralar fakültede öğrenciydim. Yayımlanmış ilk yazılarımdan biri Oktay Rifat'ta gördüğüm bu ikili gelişimin, özellikle de onun folklora ve halk deyimlerine böylesine dadanışının sakıncaları üstüne idi: "Oktay Rifat'ın Şiirinde Fırsat Rantı" (Pazar Postası, 1955). Oktay Rifat, Jacques Prevert'in girişimini ansıtan yeni bir yolu deniyordu bu şiirleriyle. Ancak, halk deyimlerini, folklor öğelerini, olduğu gibi, büyük bloklar halinde yerleştiriyordu şiirine. Bunda o kadar ileri gidiyordu ki, çalışması, kelimeler arası olmaktan çıkıp bloklar arası bir nitelik taşımaya başlıyordu. Ben bunun yaygınlık kazanacağından kaygılanmış, bu kaygımı, biraz da abartarak (şimdi bakıyorum da), belirtmiştim. Şöyle demiştim o yazımın bir yerinde: "Önce Oktay Rifat'ın şiirimizdeki bugünkü işlevini belirtelim: a) Oktay Rifat bir fikir şairidir. Onun için asıl olan toplumsal olaylar, toplumsal kaygılardır. Bugünkü ekonomik düzeni, kuralların bükülmez, işgücünün paysız olduğu bir ortamı yermek için yazıyor. Kısaca, ekonomik sınıflar ayrılığı sorunu ve bunun ayrıntıları, uzantıları olarak başka sorunlar.. b) Şiirlerinin kuruluşunda halk biçimlerinden geniş ölçüde yararlanıyor. O kadar ki belli biçimler Oktay Rifat'ın şiirine sadece girmekle kalmamış, aynı zamanda onun temel niteliğini, giderek kurallarını da meydana getirmiştir. Bu iki önemli noktanın birleşmesi, daha doğrusu ikincinin birinciyi anlamlı bir şekilde tamamlaması Oktay Rifat'ı öbür şairlerimizden hemen ayırıveriyor. Özel bir durum kazandırıyor ona. Her şiirsel uyarılmada oynayan birçok kavram, dönen birçok kelime vardır. Şiir yazılıp bitmeden bunların yazılma sırası da, özel kullanılma değerleri de, belli değildir. Özel kullanılma değeri sözüyle aynı kavrama dönük ya da yakın bir kavrama dönük kelimeler arasında yapılacak seçim işini anlatmak istiyoruz. Herhangi bir şairde kelimelerin söz kümeleri içindeki işlevleri, yerleri önceden pek belli değildir. Oktay Rifat'ın bir süredir denediği bu tür şiirde ise durum başka; Biçimler ona kelimeleri, işlevleri ve özel kullanılma değerleriyle birlikte getiriyor; Okuyun "Karga Ile Tilki"yi, "Bulut"u, "İstanbul'u, bunu açıkça göreceksiniz. Ufak parçalardan büyük parçalar, büyük parçalardan şiir yapıtını kurma yolundaki çalışma bölümleri Oktay Rifat'ta şöylece değişmiştir: O, daha çok büyük parçalar üzerinde iş görmektedir. Oysa bir de yeni yaptığı şiir tanımının dışındaymış gibi duran başka şiirleri var. Düşünceyi iyice yumusatıp yaydığı, halk biçimlerinden yalnız dolayısıyla yararlandığı şiirleri; Telefon, Meyhane, Kanarya adlı şiirler; Sandalda adlı şiir. Biz asıl bu tür şiirlerde yarına kalacak bir taraf buluyoruz." Aynı yazıda bunun Oktay Rifat'ın şiiri için tehlikeli olduğunu söylemiş, ama bu durumun ona öbür şairler karşısında bir "rant" sağladığını da eklemiştim: Oktay Rifat, halk deyimlerini öylesine bol kullanıyordu ki bu tür çalışma artık onun kişiliğine ilişkin, ona özgü bir yöntem sayılıyor, başka şairler bu tür çalışmaya yaklaşmıyordu. Öte yandan bu tür çalışma okur karşısında Oktay Rifat'ın şiirine pratik bir sıçrama gücü de veriyordu. Şiirsel bir ranttı bu. Gerçekten bu çalışma yöntemini uyguladığı sırada da, bir gün onu artık bıraktıktan sonra da, başka hiçbir şair aynı alanda boy göstermedi. O şiirler, ona özgü, onun yarattığı bir yöntemin ürünleri gibi kaldı, zaman içinde billûrlaştı, "klâsik"leşti. Bugün yeniden baktığımda, Oktay Rifat'ın toplumcu sanatı üstlendiği dönemdeki o iki tür şiir arasında eskisi kadar büyük ayrımlar görmüyorum. Bir yerde bir alanda yaptığı yatırımın öbür alandakini de beslemiş olduğu kanısı uyanıyor bende. Bu döneminde yüzde yüz toplum plânında atmaktadır nabzı. Emperyalizme karşı direnme, eşitlik isteği, kompradora yergiler, insan sevgisini yüceltme, yayma, bu sevgiyi pragmatik yoldan kurma çabası; Anadolu'ya, Anadolu insanına açılmak isteyiş... İlk şiirlerdeki özdenlik dolu ses, bu evrede kırk yıllık arkadaş tonu kazanıyor. (.........) CEMAL SÜREYA Papirüs, Sayı 39
Perçemli Sokak
Perçemli SokakOktay Rifat · Yapı Kredi Yayınları · 2019276 okunma
·
199 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.