Gönderi

Din ve Mezheplerin oluşumunda Irksal İstekler
İbni Tahir hayretle yüzüne bakakalmıştı. “Serbest miyim? Beni Zindana… ” Sözlerini tamamlayacak halde değildi. • “Serbestsin!” “Ne? Ben mi? Seni öldürmeye gelmiştim ben buraya.” “O İbni Tahir yok artık. Sen bundan sonra Avni’sin yeniden. El-Arafa tırmanmaya başladın. Bir karga başka bir kargaya saldırmaz.” İbni Tahir gözyaşlarına boğuldu. Kendini Hasan’ın ayaklarının dibine attı. “Affet beni! Affet beni!” “Git buradan evlat! Oku, dünyayı tanı. Hiçbir şeyden korkma. Her türlü önyargıdan uzak dur. Hiçbir şeyi aşın yüceltme gözünde. Hor da görme. Her şeyi araştır. Cesur ol. Artık öğrenecek bir şey kalmadığına kanaat getirince buraya geri dön. Ben burada olmayabilirim. Ama halkım burada olacak. Seni bağırlarına basacaklarını biliyorum. İşte bu mertebeye ulaştığında Araf’ın da zirvesine çıkmış olacaksın.” İbni Tahir istekle ellerini öptü. Hasan onu ayağa kaldırıp uzunca bir süre gözlerinin içine baktı. Sonra da kucaklayıp öptü. “Oğlum,” diye kekeledi parlayan gözleriyle. “Bu yaşlı kalbi mutlu ettin. Sana biraz para vereceğim. Ayrıca seyahatinde lazım olabilecek her şeyi alabilirsin yanına.” İbni Tahir bir hayli duygulanmıştı. “Bahçelere son bir kez bakabilir miyim?” “Gel balkona çıkalım.” Birlikte balkona çıkıp aşağıdaki bahçelere baktılar. İbni Tahir iç çekti. O an duygularına hâkim olamayacak hale gelmişti. Başını korkuluklara dayayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. İçeri dönünce Hasan gerekli talimatları verdi. İbni Tahir şiirleri de dâhil tüm eşyalarını topladı. Bu şiirleri onun için çok değerliydi. Para ve silahlarını alıp katırının sırtında kaleyi terk etti. Dışarı çıkınca çevresine şaşkın gözlerle baktı. Dünya ona yabancı geliyordu. Sanki gözlerini ilk kez açmış gibiydi. Cevaplanması gereken binlerce soru vardı aklında. Fedai İbni Tahir ölmüştü. Filozof Avni doğmuştu. Yüreği bir hoş olan Hasan odasına geri döndü. Kısa bir süre sonra büyük dailer nefes nefese bir halde içeri daldılar. “Keler oluyor? İbni Tahir’in az önce kaleyi terk ettiğini biliyor musun? Herkes gördü onu.” Hasan neşeyle güldü. “Yanılıyorsunuz. Gözleriniz sizi aldatmış. İbni Tahir İsmaili davası uğruna şehit oldu. Sizin gördüğünüz başka biri olmalı. Bu arada size söylemem gereken çok güzel bir haberim var.” Büyük dailer başlarını sallayarak bakıştılar. İbni Tahir’i Alamut’a getiren birlik Nihavend’e İbni Vakkas’ı esir alarak dönmüştü. Yolda sürekli yeni bir haber bekleyip durdular. İsmaili hareketinin liderinin ölüm haberinin yayılmasını bekliyorlardı. Ama böyle bir bilgi yoktu. Nihavend’de merhum Baş vezirin oğlu Far el-Mülk babasının intikamını almak için, kaçan gerçek katil yerine İbni Vakkas’ı idam ettirdi. Bu sırada İbni Tahir çoktan İran sınırını geçip Hindistan’a ulaşmıştı.
Sloven Yazar Vladimir Bartol'un Mezheplerin Kuruluşu ile Alakalı GörüşleriKitabı okudu
·
11 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.