Gönderi

Kralın Batıya İlerleyişi Çıkarları büyük ölçüde güneydeki ülkelerde bulunmasına rağmen Hititlerin kaynaklarını batıda Ege Denizi' ne dek uzanan seferler için ayırması sıra dışı görülebilir. Bu seferler, Kral Tudhaliya Yıllıkları olarak bilinir. Burada adı geçen Tudhaliya'nın Suriye'ye sefer yapan kralla aynı hükümdar veya onunla aynı adı taşıyan başka bir kral olduğundan emin değiliz (eğer aynı hükümdarsa bile batıdaki girişimlerin Suriye'deki seferlerden önce veya sonra gerçekleşip gerçekleşmediği de belirsizdir). Ancak konuyu biraz basitleştirmek uğruna bu dönemdeki tüm seferlerin Tudhaliya adlı tek bir krala ait olduğunu kabul edeceğim. Tudhaliya, Yıllıkları'nda Arzava adlı bir bölge de dahil olmak üzere Batı Anadolu'daki kapsamlı harekatlarını anlatır. 'Arzava' nın' Hitit kaynaklarında batıdaki bir grup ülkeye karşılık geldiğini ve buradaki bir krallığa 'Asıl Arzava' veya 'Küçük Arzava' adını verdiğimizi (metinlerimizde yalnızca Arzava olarak geçer) daha önce belirtmiştik. Harita 6. 1 .'de görüleceği üzere Arzava grubuna dahil dört farklı ülke daha listelenmiştir. Kuzeybatı Anadolu'dan itibaren bu ülkeler Viluşa, Şeha Irmağı Ülkesi, Mira ve Hapalla'dır. Arzava ülkelerinin tek bir krallığa ait olup daha sonra ayrılan parçalar olması da mümkündür. Belki de bu ülkeler en baştan beri birbirlerinden bağımsız olarak gelişmişlerdi. Ne olursa olsun bu bölge, Anadolu'daki Hint-Avrupa gruplarının en kalabalığı Luvilerin yerleştiği yerdi. Luvilerin Arzava ülkelerindeki nüfusun en büyük kısmını teşkil ettikleri neredeyse kesindir. İkinci binyılın başlarında Luvice konuşanlar, Orta ve Güney Anadolu dahil olmak üzere geniş bir alana yayılmışlardı. Anadolu'nun güneydoğu ucunda, özellikle Kizzuvatna adı verilen bir ülkede iki büyük etnik gruptan biriydiler (diğeri Hurrilerdi). Luvi unsurları, Tunç Çağı uygarlıklarının çöküşüne dek Anadolu'nun güney kıyısında var olmaya devam ettiler. Yıllıkların günümüze dek ulaşan parçalarından Tudhaliya'nın banda iki sefer düzenlediğini öğreniyoruz. Anlatılanlara göre Tudhaliya, bu seferlerin ilkinde Arzava ve bir dizi ülkeyi fethetti; esir düşen piyadeleri ve ganimet olarak çok sayıda atı beraberinde getirdi. Ancak bu sefer batıdaki ülkelerin gözünü korkutmadı; aksine bu ülkelerin krala karşı öfkesini körükledi. Ege kıyısında yer alan 22 devlet ve kentten oluşan bir askeri konfederasyon Hititlere savaş ilan etti. Tudhaliya, bu yeni tehditle hesaplaşmak için derhal batıya döndü ve konfederasyona karşı kesin bir zafer kazandığını ilan etti. Aşşuva'yı fethettiğini iddia etti. Bu noktada ittifakın üyelerinin bulunduğu bölgenin adının Aşşuva olduğunu varsayıyoruz (bazı araştırmacılar Greko-Romen bir sözcük olan Asia'nın (Asya) Aşşuva'dan türetildiğini düşünürler). Kral, fethettiği bölgedeki yeni tehditleri tamamen yok edemese bile azaltmak amacıyla bu bölgelerden topladığı 10.000 piyade ve 'dizgincilerin efendileri' olarak bilinen konfederasyonun seçkin savaş arabacıları da dahil 600 atlı askeri yurduna götürdü. Ülkeden kovulan düşman milislerinin çıkardığı bir ayaklanma bastırıldı ve asi önderi öldürüldü. Tudhaliya'nın kayıtlarını olduğu gibi kabul edersek, kralın batı seferleri son derece başarılı geçti. Ancak zaferlerinin bir bedeli vardı. 1. Hattuşili'nin diğer istikametlerden gelecek düşman saldırılarına karşı savunmasız bıraktı. Bunlar arasında özellikle Karadeniz'in güney kıyılarını da kapsayan dağlık Pontus bölgesinde kabileler halinde yaşayan Kaşka halkı vardı. Tudhaliya ve ordusunun büyük bir kısmı batıda savaşırken, Kaşka kabileleri istila ettikleri Hitit yurdunun bir kısmını tahrip ettiler. Kral yurduna döndüğünde istilacıları geri püskürttü. Bir sonraki sefer mevsiminde Kaşka topraklarına intikam saldırısı düzenledi. Ancak kralın tasalanması gereken tek şey Kaşka halkı değildi. Krallığın doğu sınırları da, özellikle ordunun büyük bir kısmı başka bir yerdeyken ve krallık yeterince savunmaya sahip değilken saldırılara çok açıktı. Bu durum Mitanniler için de uygundu. Mitanniler, iki krallığın arasındaki sınır bölgelerinde bulunan müttefiklerinin desteğiyle saldırabilirlerdi. Tudhaliya, özellikle doğu sınırları Mitanni istilasıyla tehdit edildiği sırada bu müttefiklerden biri olan, Hatti ve Mitanni arasında gidip gelen İşuva'ya asla güvenemezdi. Tüm bunların sonucunda önemli bir soru sormalıyız. Hititler Neen Batıya Doğru İlerlediler? Krallığın asıl kuvvetleri başka bölgelerde savaştığı sırada, Hititlerin merkez topraklarının düşman saldırılarına bu kadar açıkken, devletin çıkarları esasen kuzey ve doğu sınırlarının korunmasını ve Hitit gücü ile nüfuzunun güneydoğudaki Suriye'ye doğru yayılmasını gerektirirken ve sürekli olarak kuvvetli Mitanni ordusunun müthiş tehdidiyle karşılaşırken Hititler neden batıyla uğramışlardı? Bu soruya yanıt vermeden önce konuyla ilgili kişisel bir anekdot aktarmak istiyorum. Genç bir öğrenciyken antik dünyaya ait en sevdiğim sanat eserlerinden biri Minos Girit'inde bulunan Knossos'ta keşfedilmiş sıçrayan boğa freskiydi. Bu eserin bir reprodüksiyonu çalışma odamın duvarında yıllarca asılı durdu. Nihayet hayalimi gerçekleştirip Girit'i ziyaret ettiğimde ve antik sanatın bu 'başyapıtının' orijinalini gördüğümde hissettiğim ilk şey büyük bir hayal kırıklığı oldu. Birkaç küçük soluk parça dışında gördüğüm şey, alanlarında bilgili ve zeki uzmanların tahminlerine dayansa da, tam anlamıyla bir rekonstrüksiyondu. Yapabileceğimiz tek şeyin bize kalan bölük pörçük birkaç parçayı birleştirerek eseri yeniden yaratmak olduğunu kabul ettim. En azından bu rekonstrüksiyon, ayrıntıları ne kadar eksik ve hatalı olsa da, bize orijinal eserin bulunduğu dünyaya kısmi de olsa bir bakış sunuyordu. Aynı şey Hitit tarihini yeniden yazma girişimlerimiz için söylenebilir. Çoğu kez bu tarihi ve asıl belgelerin çok az bir kısmını temsil eden, parçalar halindeki metinleri kullanarak yazmak zorundayız. Bu durum aslında, doğruya kısmen ulaşacağımızı veya her şeyi tamamen hatalı olarak yapacağımızı bile bile, elimizdeki birkaç orijinal parçayla birlikte hayal gücümüzü ve tümdengelim becerimizi kullanarak binlerce parçalık bir yapbozu yeniden oluşturmaktan farksızdır. Tudhaliya'nın 'Yıllıkları'nın' kalıntıları, sözü edilen durumun tipik bir örneğidir. Yıllıklardan elde ettiğimiz, birbirlerinden ayrı olan birkaç bilgi parçasını ('yapboz parçalarımızı') kullanarak Tudhaliya nın saltanatının tarihini yeniden yazmaya çalışıyoruz. Elimizdeki metinleri ve bu metinlerdeki bilgileri olduğu gibi ve koşulsuz olarak kabul edemeyeceğimiz gerçeği, yeniden yapım işini daha da zorlaştırmaktadır. Bir dönemdeki gerçekler ve yazarın bizi inandırmak için kaydettikleri arasında büyük farklar olabilir. Hitit tarihinin yeniden yazılması için bize temel oluşturan tüm belgeler, büyük ölçüde yazarlarının istediklerini temsil eder. O dönemde krallığın tarihini oluşturan dönemleri tarafsız bir bakış açısıyla kaydeden, bağımsız ve nesnel tarihçiler bulunmamaktadır. Ancak bu döngüde çok sayıda gerçeğin bulunduğu da inkar edilemez. Pek çok araştırmacı, cüretkar Hitit kayıtlarının büyük bir kısmının, Mısır firavunlarına veya Yeni Asur dünyasındaki hükümdarlarına özgü gösterişli bir belagatle bezenmiş kayıtlara göre çok daha doğru bilgiler verdiğini kabul eder. Tüm bunları aklımızda tutarak sorumuza geri dönelim. Hititler, anayurtlarına yapılan saldırı riskine rağmen ve Suriye'deki nüfuzlarını devam ettirmek varken (batıdaki seferlerinin tam tersi istikamette) neden batıdaki uzak seferler için askeri kaynaklarının büyük bir kısmını seferber ettiler? Bana göre Hititlerin başka seçeneği yoktu. Hem Tudhaliya'nın Yıllıkları' nda hem de halefi Arnuvanda' nın kayıtlarında Batı Anadolu devletlerinin kendileri arasında kuvvetli ittifaklar kurabilecekleri görülmektedir. Bu devletler tek başına Hatti'ye büyük bir tehlike arz etmiyorlardı oysa bir araya gelmeleri halinde durum değişebilirdi. Arzava' nın önderliğindeki batı kuvvetlerinin Hatti' nin güneydeki topraklarını istila etmesi ve Hatti' nin çevresindeki diğer güçlerin de bu istilaya katılması durumunda tüm krallık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirdi. Gerçekten de saltanatı on dördüncü yüzyılın ilk yarısıyla büyük ölçüde örtüşen firavun III. Amenhotep, Hitit Krallığı' nın sonunun geldiğine inanıyordu. Arzava kralına yazarak ona evliliği temel alan bir ittifak teklif etti. Kuşkusuz diplomatik bir ittifak olan bu teklif, Arzava kralının Anadolu' nun yeni hakimi olarak tanınacağını gösteriyordu.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.