Gönderi

Çıkıntı burunlu, avcı şapkalı, ağzında kıvrımlı bır pipo, zayıf bir adam silueti gösterdiğinizde dunyadaki herkes muhtemelen bunun Sherlock Holmes'u temsil ettiğini bilecektir. 1887'de Arthur Canan Doyle tarafından yaratılan dedektif çoktan beridir bir mit statüsü kazanmıştır ve kalabalık bir uluslararası kitleye sahiptir. Bu edebi figür hakkında diğerlerinden daha fazla kitap, film, oyun ve televizyon programı vardır. Peki neden Sherlock Holmes? Bu karizmatik dedektifin ve sadık arkadaşı ve biyografi yazarının cazibesi nedir? Bu sorunun yanıtı basit değildir. Elbette ki bazı hazır cevaplar verilebilir. Holmes gizemli, eksantrik ve keskin zekalıdır ama yanılmaz değildir ve bu onu daha da büyüleyici kılar. Her dönemin ve her kuşağın kahramanı olduğunu kanıtlamıştır. Kanonda Watson'ın yazı hatalarından kaynaklanan anormallikler ve eksiklikleri araştıran Ronald Knox'un başlattığı neşeli bir akademik oyun vardır: belirli vakaların gerçek tarihini saptamak ve örneğin Watson'ın kaç kez evlendiği, Holmes'un hangi üniversiteye gittiği, Bayan Tumer'ın kimliği ve Moriarty kardeşlerin her ikisinin de adının James olup olmadığı gibi bazı muğlak noktalar hakkında çözümler ve teoriler sunmak. Holmes ve Watson arasındaki dostluk öykülerin başlıca cazibelerınden biridir. Soğuk, duygusuz (ama yine de Boswell'i olmadan" yapamayan) Holmes ve sadık hoşgörülü, cesur Watson çiftini bir araya getirmek Doyle'un ustaca bir hamlesidir. Orijinal öykülerin geçtiği dönem de okuma keyfi verir. Ne kadar menfur eylemler planlanırsa planlansın, dünyada hukuk ve düzenin en önde gelen savunucusunun işleri yoluna koymak için hazır beklediği bir dönemde ve caddelerinde faytonların dolaştığı, gaz lambalarının altı metreden fazlasını aydınlatamadığı sisler içindeki bir Ingiltere'de geçer. Canan Doyle'un Baker Sokağı 221Bde ikamet eden efsanevi kahramanının eşliğinde sihirli bır çocukluğa döneriz. Sör Arthur'un kendisi öykülerin "yarı yetişkin olan çocuğa ve yarı çocuk olan yetişkine" hitap etmek için yazıldığını söylemiştir. Okuyucular bu muhteşem öykülere dalarken, "oyunun başladığını" bilerek karanlık caddelerde faytonla ilerlemenin heyecanını duyar. Elbette ki edebi Holmes, karakterin dramatize edilmiş çok sayıdaki versiyonunda harikulade bir biçimde tamamlanır. Film, televizyon, sahne ve radyo versiyonları Doyle'un usta dedektifinin cazibesini artırıp geliştirmiştir. Bunlar merak uyandıran yeni vizyonlar ve bakışlar sunmuş ve Holmes'un ve dünyasının büyüleyici yeni boyutlarını gözler önüne sermiştir. Sherlock Holmes'u ilk olarak 11 yaşındayken okul kütüphanesinin raflarında rastladığım Baskervillelerin Köpeği kitabıyla tanımıştım. Aynı tarihlerde televizyonda Rathbone filmleri oynuyordu. Bu kitapta birlikte çalıştığımız Barry Forshaw da başta Ölüm Incisi olmak üzere Rathbone filmleri aracılığıyla Holmes'un dünyasına giriş yaptığını anlattı. Edebiyat ve sinemanın bu etkili harmanı, beni tüm hayatım boyunca Holmes'a esir etti; sayfalar ve ekranın bu birleşimi, kalabalıkları Baker Sokağındaki o kutsal kapının önüne çeken çarpıcı bir karışım olmayı sürdürüyor. Conan Doyle'un Holmes'u yaratırken bize rakamlara göre boyanmak için tasarlanmış olanlara benzer bir adam resmi sunduğunu düşünmüşümdür. Bir başka deyişle eksik bir portredir ve eksik olan kısımları bakış açılarımıza göre tamamlayıp kişiselleştirilmiş bir kahraman yaratabiliriz. Bu kitap işte bu boşlukların birçoğunu doldurur: Miti açıklamaya, incelemeye ve yorumlamaya çalışır ve Neden Sherlock Holmes sorusuna mümkün olabildiğince yaklaşır. Sherlock hakkındaki zengin ve büyüleyici bir incelemedir. David Stuart Davies Danışman Editör
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.