Platon dinî coşkusu olan, şair yaradılışlı bir düşünürdü, siyasî-sosyal bir reformcuydu. Karakteri bakımından, daha çok, Thales, Pythagoras ve Parmenides’in açtığı çığır içinde yer alır. Aristoteles ise büyük stilde bir araştırıcı, bir toplayıcı, bir gözlemcidir: O, daha çok, Anaxagoras’ın, Demokritos’un yolunda yürüyen bir bilgin tipidir. Bütün düşünce tarihinde onun gibi bilgisi böylesine geniş, kucaklayıcı birisini bulmak pek güçtür. Onun, bilginin o zamanki durumu çerçevesinde, ele almadığı hiç bir obje alanı, araştırmasına konu yapmadığı hemen hemen hiç bir problem yok tur diyebiliriz. Bütün bunları da o, bir araştırıcı olarak yapmıştır, yani topladığı olguları sistematik olarak derleyip düzenlemiştir. Her ele aldığı soruyu sistematik olarak inceler: Bunun için, ilkin, ele alman konu ile ilgili olguları ve bu konu üzerinde daha önce söylenmiş olanları bir araya toplar; bundan sonra, bu olgulara dayanarak kendi anlayışını temellendirmeğe ve kendisinden önce ileri sürülmüş olan teorileri eleştirmeğe çalışır. Onun asıl büyüklüğü de bu sistemli çalışmasındadır. Bunu yapıtlarının karakterinde de görebiliriz. Platon’un bir dialogunda tek bir konu baş tan sona kadar işlenmez, hemen hemen her dialogta çeşitli sorunları —metafizik, bilgi, ahlâk sorunlarını— içiçe buluruz. Oysa Aristoteles'in mantık, fizik, metafizik, ahlâk, siyaset vb. üzerine ayrı ayrı kitapları var. Bunların her biri, belli bir konuyu sistematik olarak işleyen yapıtlardır. Bununla birlikte ,büyük bir empirist ve sistemci olan Aristoteles’in her adımında Platon’un bir öğrencisi olduğunu da tanıyabiliriz. Gerek felsefesinin ana kavramları, gerekse düşüncesinin birinci planda yöneldiği sorunlar, açık olarak, Platon felsefesinden gelmektedirler.