Gönderi

Ötenazi
Sabahın daha sabah olmadığı saatlerde çıktım can havliyle dışarıya. Sokağın her milimine hasret kalan eski fabrika çalışanı gurbetçiler gibi atıldım birden. Sokakta kimse yok, geceyi aydınlatan lamba bile terketmemis bizim mahalleyi. Onu da cok özlediğimi farkettim. Sahi insan hic özler mi, insanoğlunun yaptığı kurmalık bir aleti? Ben ozlemistim, hic sebepsiz. Henüz güneş vurmadı yüzüme bu yuzden gölgemi bile yendim bu sabah erken kalkarak. Peki neydi beni bu kadar uyutmayan "saçma" sebep? Cevabını bilmeden hatta soruya cevap beklemeden devam ettim. Kepenk sesi duydum cok derinden, demirci ali usta'nin dükkan kapısıydı bu bilirim. Galiba cok doğru bir söz " terzi kendi söküğünü dikemez" diye, esnaflar arasında kepengi en bozuk kişiydi ali usta. Yılların emek birikintisini elinde taşırdı nasırla. Kolay degil 2 cocuk okutmak bu dönemde, paranın buzdan daha hızlı eridiği ekonomik krizde. Yamalı ve kollarına kadar katlanan gömleğinin darlığına rağmen el salladı bana. Kafamı one eğip elimi göğsüme bırakarak selamladim ben de.    Annesinden fırça yiyen uykucu cocuk gibi apar topar uyandi, bizim mahalleye milyonlarca ışık yılı uzaklığındaki komsu güneş. Onu da selamladim ve karşılık olarak yanağımi ısıttı, o da sevinmis beni gördüğüne. İlk nümerik mekanizmasını takip eden ve zaman olduğunu sandığımız saat ilerlerken rukiye teyzeyi gordum. Yine gelinine taşıtıyor dilinden uzun torbaları. Oğluna kız bulmak icin memlekete kadar yol aldı, bulunca da eziyet ediyor. Hâlbuki köle bulmak bu kadar zor olmamaliydi kendi cehalet doneminde. Hızlı gelmesini istedi gelininden, eminim gelin de aynısını onun icin istemistir azrailden. Neyse gelin kaynana arasina girilmez yoksa kutsal döngü olan mahalle toplantısında kısır yerken benim ne kadar dedikoducu oldugumu konusurlar emekli dedikoducular. Akrep yelkovana ic savas açmış gibi baskı uygularken hayriyi gördüm. Hic değişmemiş, zor bulunur bu devirde boyle adamlar. Dün de eli burnundaydi cay karıştırırken. Ama bugün sol elini çalıştırıyordu, siklet farklı galiba. Tulumbacı semihin tatlılarını gömerken, edebi eleştiri yapar gibi de gömüyordu. Tulumba tatlisina avrupada şair tatlisi diyorlarmis falan. Bir donem istanbul avrupa yakasinda yaşadı hayri ondandır bu yesil pasaportlu turist ayaklari. Hos çocuktur ama az annesinden para çalıp meybuz ısmarlamadı bana. Onu da selâmladım, meybuz serinliginde. İkindi ezani okunurken kebapçı muhsin amcanın sitemlerini farkettim. Kulak misafiri oldum az öteden. Karşı dükkana suriyeli bir adam taşınmış ve memleketten yerli yemekler yapiyormus. Esnaf adabı diye bir sey varmis. Yani muhsin amca oyle diyor. " insan yerini bilecek kardeşim, ne demek benim dukkanimin karşısına kebapci aciyorsun. Gun gelir ben de bıttım sabunu acarsam ne der batmanli komsum" diye sitemlerine devam ediyordu. Ah be muhsin amca serbest piyasa ekonomisi var bilmiyor musun, üstelik suriyeliye cifte standart var. Harcarlar seni bu mahallede, selam sana da eski kebapcimiz muhsin amca. Kelebek etkisi diye bir teori var, varmış. Kilometrelerce öteden bir kelebek  kanat çırpar ve o giderek kasırga olusturur. Konumuzla ilgili degil demeyin, ayten ablanın kızı evden kaçmış dediler 2 gun once. Bugün kızı bi adamla gördüm hic kaçmışa benzemiyor, kacan insan yorulur bunun gibi nefesini baska adama agzindan vermez. Neyse bunu da kısır yerken tartışırlar. Selam ayten teyzenin nefes verici kızı. Gec oldu artık, golgem boyumu aşıyor. Ne demisti sair " yolcu vazgecmesini bilecek yoksa gölgesi boyunu aşar". Eve dogru gidiyorum ama beynim bu komutu silmek ister gibi rapor veriyor. Bir yanim gitmek istemiyor, diger yanim da istemiyor. Ee erkek adam dedigin tutarlı olacak de mi? İstemeye istemeye eve geldim, çıkarken pencereyi kapatmayı unutmuşum her taraf buz gibi olmus yine. Mısır tarlamızın dibinde gördüm beni bekleyen geleceği, avukatım mahkemeye ilettigim talebimin cevabini getirirken su istedim huseyinden. Huseyin abimin oğlu olur, cok zeki biri beraber bir seyler tasarlar yapmaya çalışırız. Yani o yapar. Benim yapacak halim yok. Ahsap ve eski merdiven basamaklardan kösele ayakkabısınin çıkardığı zengin sesi duydum sadece. Halimi sordu başımla iyiyim dedim. "Mahkeme talebinizi kabul etti semih bey" dedi, yüzünde asla sırıtmayan tavırla. Bahsetmedim dimi kendimden pardon anlatayim.. 9 yıl once cocuklugumun son yaz tatiline gittim. Tatil dediysem lahmacuna 250 lira verilen yerler degil tabi ki. Bizim mısır tarlalarinin arkasindaki sahile. Elimde plastik topumla eve giderken reno sıteyșın marka araba altına aldı beni. Tibbi terimlere göre omurilik kaybi yaşamışım ben ise daha cok felc diyorum buna. 9 yıl boyunca yurumeyi unutup ucmayi ogrendim. Gun dogmadan mısır tarlamızı gorebildigim camdan uçar sahile giderim. Sonra çarşıya bi goz gezdirip bulutlara binerim. Aksam vakti zor olur uçmak, eve donerim. Tum bunları yaparken bedenim 180x90 cm'lik yatakta olur. Ben hayallerde uçarım, yüreğim yangın yeri. Beynimden tasarlarım, huseyin yapar. Son olarak mahkeme "ötenazi" talebimi kabul etmis sonunda. Ben toprağın altında da binerim bulutlara mısır tarlasindan sonra. Kim bilir konuşabilsem nasıl tepki verirdim bu karara. Son isteğimi sordu avukat, kaşımı oynatarak anlattım yengeme. O da ıslak ve kuru bez almak icin çıktı odadan ağlayarak. Ee topraga altı pis gitmek olmaz dimi. Ey varlıklardan en varlıklısi olan insanoğlunun oğlu veya kızı, iyi sabahlar!
··
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.