Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

bardaki meddah
i.hizliresim.com/iaQJcR.png Mister No (asıl adıyla Jerry Drake) abimizin Aksoy Yayınlarından çıkan 18 nolu nüshasında Kızıl Gölgeler adlı macerası başlar… Maceranın başlangıcında Arizona 1950 notuyla, Mister No abimizi küçük bir pencereye doğru, bir çığlıktan afallamış olarak bakarken görürüz, afallamıştır çünkü balonun içerisinde “?!” var. Sonrasında bir posta arabasının üzerinden tüfeklerini ateşleyen gringoları ve nihayet üçüncü karede de bunun savaş çığlıkları olduğunu ve atanların da Kızılderililer olduğunu görürüz. Bir tuhaflık var, Mister No abimiz haydi posta arabası buldu da Kızılderililer nereden çıktı, maceranın geçtiği dönemde böyle bir olayın vuku bulma şansı yoktur. Çatışma başlar, arabanın içinde ölenler olur, Mister No bir atışta dört Kızılderili birden indirince şaşırır filan ve daha da şaşırtıcı olanı ise bir trompetin hücum borusunu çalmasının ardından Mavi Ceketlilerin piyasaya çıkmasıdır. Mavi Ceketlilerin ortaya çıkmasının ardından Kızılderililer kaçar, zafer kazanılır. Bu kısmın son karesinde çitlere gitarıyla oturmuş bir kovboy kıyafetli bir abimizin “kovboyun rüyası” isimli bir western şarkısı tutturduğunu görürüz. Bu plana ait kareler biter şarkının yarısında ve şarkının ikinci yarısını bir zamanların Amazonların Paris’i namlı eski kauçuk başkenti Manaus’ta bir barda Zenci bir abimiz söylemektedir. youtube.com/watch?v=S1TaSCv... Bu bar her zaman bildiğimiz Paulo’nun mekânıdır, Mister No abimiz uçak seferlerinden kazandığı kruzeyroları kısa sürede harcadıktan sonra veresiye rakı-şarap almak yahut da eski bir Nazi olan dostu Esse-Esse (SS’e atıfla) gibilerden otlanmak için bu Lofça hanının yolunu tutar diyebiliriz. Tabii efendim burada Mister No abimiz genellikle viskiyle kafayı bulsa da buranın meşhur içkisi Cachaca’dır ve anladığımıza göre abimizde para yine yoktur, bir seferden de dönüşte görmediğimize göre olmayacaktır da kısa vadede. Bu durumlarda barda çalan şarkıdan yola çıkarak ya da gerçekten olmuş olanı anlatarak bar meddahlığı yapmak suretiyle istenen kafaya ulaşabilmek mümkündür. Meddahın alametifarikaları olan sopa ve mendil yerine, Mister no abimizin kadehini ve sigarasını koyabiliriz. Kadehini dolu tuttuğumuz sürece hikâyesini gayet tabii zenginleştirebilir ve anlatabilir. Zaten tuhaf biçimde de başlamadık mı? Evet, bu sefer ki macera Mister No’nun anlattığı, gerçekliğinden gerçekten emin olamayacağımız Mister No macerasıdır, kalemi Sclavi abimizin elinden kapmıştır lâkin mürekkep Diso abimizin elinden damlamaya devam etmektedir. Hikâye türlü tuhaflıklarla sürüp gider. Hâlâ Vahşi Batı düşünü yaşatmaya çalışan yarı kaçık bir zenginin ve çevresindekilerin kurgusu biçiminde maceralar yaşanır ve kurgu olmayan acı gerçeklerle karşılaşılır vs. vs. Lâkin ilk tuhaflık en baştaydı zaten; Mister No abimiz geçimini (içki kadehinin doluluğu elbette) barda meddahlık sanatını icra ederekten gerçekleştirmektedir bu sefer ve belki de bulunduğu barda söylenen şarkıdan Arizona’daki bir maceraya sıçramayı gerçekleştiren şey kadehteki boşluktur. Şayet kadehiniz boş ise efendim, sıçramanın konamayacağı mekân olmasa gerek. Bu sayıdan itibaren macera 19 (Katilin Damgası) ve 20 (Yolun Sonu) nolu nüshalarda bu hikâye sürer ve Mister No serisinin en ilginç karakterleri ve olayları ile karşılaşacağınıza emin olabilirsiniz, hatta Yul Brynner’i ve John Wayne’i gördüğünüzü bile zannedebilirsiniz. Aslında John Wayne’i gördünüz evet bu maceranın ikinci karesi bizzat John Ford’un Stagecoach filmine göndermedir ve maceranın karakterleri de birebir bu filmdeki karakterlere benzemektedir. O yüzden macera biterken gördüğümüz kahramanımız gibi nereye gideceğini bilmeyen adam John Wayne’e benzemekten fazlasıdır. Bardaki ilk sahnede Mister No abimiz yemin ederek Kızıl Gölgeler macerasının böyle başladığını belirtirken, * işaretiyle imlenen bu maceranın adı dip notta John Ford’un filmi olarak geçmektedir. Evet, demek ki meddahımız kadehin doluluk oranına ve dolma sayısına bağlı olarak bu hikâyeyi inanılmaz hâllere getirebilir ve getiriyor da zaten. Bu maceradaki en güzel şeylerden biri paralel hikâyelerin sekanslarına geçişte az önce şarkılı geçişte örneğini gördüğümüz bir sekansın sonunda yer alan bir öğenin başka bir sekansın başında yer alması (buna ne denmekte bilmiyorum) olayının sıklıkla (çoğu da at, fasulye ya da şarkıdan olaya; lâkin nara gibi bambaşka güzel öğelerle de) yaşanmasıdır. Maceradaki tüm sekans geçişleri filmsel öğelere sıklıkla benzemektedir ve üstelik paralel hikâyeler de anlatılmaktadır. Mister No abimiz o kısımları sonradan duyduğunu söylemektedir ama hikâye anlatıcılığında ve bu bizzat kendi hikâyesi ise buna pek sık rastlanmaz, açıkçası meddahımız kurgu-montaj teknikleri de kullanmaktadır, Her şeyiyle bu hikâyede kurgu içindeki Mister No abimiz kurgunun içine yerleştirdiği kurgunun kurgusunu yapmaktadır, kadehimiz dolsun yeter, sopamız elden düşmeye… Arizona çölünde dinozorların ortasına, önüne gondol park edilmiş Venedik restoranına, terk edilmiş batı kasabasına doğru sürelim atlarımızı, Piper bu seferlik bağışlasın… Az evvel bahsettiğim en güzide geçişlerden birinde de ölmüş olan Kızılderiliyi (Billy Jack ki adamın bütün çocuklarının adı da Billy Jack, beyaz bir ad aldıktan sonra ne önemi var) babasına teslim etmek üzere batılı usullerle (tabii ki yumruk ve açıklama yapmadan) hastaneden çıkaran ve adetleri üzre cenaze düzenlenmesi için babasına teslim eden yine eski batıdan kalma şerifimizin doktorla kısa diyalogu sonrasıdır: -Önce siz bana ölü nedir söyleyin doktor. Neden ölüler canlıların kurallarına uymak zorunda? -Ne? Ardından çitlerdeki kovboyun şarkısına geçilir, Bob Dylan’dan aşina olduğumuz: “Cevap dostum rüzgârda uçuyor, cevap rüzgârda” youtube.com/watch?v=vWwgrjj... Bu bir geçiş de de ara cevaptır ki ayrıca güzel yapmaktadır bu sahneyi… Kim bilir belki şarkıyı seviyorum diye. Macera her öğesiyle ilginç zenginlikler taşımakta. Caz şarkıları mırıldanırken görmeye alışık olduğumuz Mister No abimiz maceranın bitimini nereye gideceğini bilmeden terk ettiğinde barda artık son ve tek dinleyicisi Esse-Esse de kalmamıştır, tam tamına çeyrek dakika önce çıkmıştır. Dinlemekten sıkıldığı için olamaz çünkü Mister No dıştaki hikâyenin sonunda bardan çıkarken söylediği şarkıya göre yalnız kalması gerekmektedir, ya da yalnız kaldığı için şarkıyı tutturdu kim bilir: “ Evinden uzak kalan, yalnız, zavallı kovboyum”… youtube.com/watch?v=6XStbIf... Bu sayıda bolca batı şarkılarıyla karşılaşıyoruz. Yukarda üç tanesini paylaştım madem, kalanını da bulup ekleyeyim. Çizgi romandan keyif alıyorsanız (mangacılar/animeciler ya da süper kahraman olarak değil tabii) bu sayıların kesinlikle ayrı bir keyif verdiğini söyleyeyim her şeyiyle… • Acıkınca yerim, susayınca içerim, çetin zamanlarda ölmezsem ölene kadar yaşarım… youtube.com/watch?v=r7fSEqf... • Size söyleyeceğim şarkı acıklı olabilir… youtube.com/watch?v=He1xczi... • Tüfeğim, atım ve ben… youtube.com/watch?v=AigXBl3... • Bu senin dünyan, bu benim dünyam, ta Kaliforniya’dan New York adasına kadar… youtube.com/watch?v=wxiMrvD... • Oh, bana öyle bir ev verin ki geyik ve antilop oynaşsın, bizonlar koşuşsun, cesaret kırıcı sözler söylenmesin ve gökyüzü bulutlarla kapalı kalmasın, Kızılderili (kırmızı adam) Batı’nın bu bölgesinden atıldı ve bir daha asla dönmeyecek… youtube.com/watch?v=TALS8Yd... • Yağmur durdu ve esmeye başladı rüzgâr, siyah tozlu bulutlar kapladı gökyüzünü… youtube.com/watch?v=vlxPf6K... • Oh getirin bana, getirin bana, getirin gece bindiğim atı bana… (Bu nakaratı içeren hâlini maalesef bulamadım.) youtube.com/watch?v=x8o_9JV... Mademki Lofça’nın hanından bahsettik oraya da varalım elbet… youtube.com/watch?v=GMx9InH...
··
30 görüntüleme
Metin T. okurunun profil resmi
Mister No birkaç macerasını okuduğum, enteresan saç stiliyle cezbetmiş bir zatı muhterem idi. Elbette hiçbir şey hatırlamıyorum. Yazında verdiğin detayları zaten o zamanlarımda anlayabileceğimi sanmıyorum. Postmodern bir çizgi anlatı diyesim var hani. Şarkılar cowboy hastalığı dönemlerime götürdü billahi. Yazıya uygun kronolojide giderken son şarkı paylaşımının medarı iftihar oldu. Denizkızı Eftelya. Demek ki veresiye rakı, şarap da olurmuş Nerde o günler :))) Bardaki meddah sen olmuşsun. :))) İyi araştırmış, iyi emek vermişsin. Kalemine sağlık.
Pierre Rivière okurunun profil resmi
Paulo'ya hep borçluyuz en nihayet :) Bilmiyorum abi, şimdi okuduğumda enteresan şeyler buluyorum inan... Hepsinden değil tabii... Alaska'da hele, özellikle Profesyoneller macerası... Anlatının çok çeşitlendiği bir macera... Vakit yeni gelmiş galiba... Sen varolasın... Bunu birilerinin okuyabilmesi ayrıca keyif verici...
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.