Gönderi

216 syf.
10/10 puan verdi
... Biri Josef K.'ya iftira etmiş olmalıydı, çünkü kötü bir şey yapmamış olmasına rağmen bir sabah tutuklandı. Odayı ona kiralayan bayan Grubach neler olduğunu anlamak telâşıyla meraklı gözlere ve nöbetçilere aldırmadan Josef K.'nın odasına girmeye çalıştı.... "-Girmesine izin yok! - Neden? -Çünkü siz tutuklusunuz. -Nasıl tutuklanmış olabilirim ? -Böyle sorunları yanıtlamayız. -Yanıtlamak zorunda kalacaksınız. İşte kimlik belgelerim, siz de bana tutuklama emrini gösterin. -O belgelerden bize ne?! Bizler, bir kimlik belgesinden hemen hiç anlamayan küçük görevlileriz. Sizin davanızla ilgili olarak da tek bildiğimiz, başınızda on saat nöbet tutmak ve karşılığında para almak, o kadar. Fakat tutuklanmanızla ilgili herhangi bir yanlışlık söz konusu olamaz. Tanıdığım kadarıyla bizim makam, halkın içine karışıp suç aramaz, yasada dendiği gibi, suç onu kendisine çeker, o zaman makam da biz nöbetçileri göndermek zorunda kalır. Bu yasa gereğidir. -Ben bu yasayı bilmiyorum. Bu yasa sanırım yalnızca sizin kafanızda var... " Merhabalar sevgili kitap dostlarım. Bugün sizlere Kafka'nın 'korku'yu, 'absürt'ü, 'realite'yi/sürrealiteyi harmanlayarak kaleme aldığı, aslında içini döktüğü metninden ve metninin alt metninden anladığımı anlatmaya çalışacağım. Romanın kahramanı Josef K., dünya ile bir sıradanlık ilişkisi içersindedir; dolayısıyla sıradan biridir. Hiçbir yönüyle kahraman değildir; ama her yönüyle günümüz insanını andıran bir kahraman gibidir. Böylesi sıradanlık içindeyken bir sabah EVİNDE bilmediği bir suçtan dolayı tutuklanır. İlk zamanlar neler olduğunu anlamaya çalışır. Korkuyordur. Bu korkusu, zamanla yerini öğrenilmiş çaresizliğe bırakır. Zirâ bu tutuklama, ~normal yaşamını sürdürmekten alıkonulmadan~ gerçekleştirilen bir tutuklamadır. Bu teslimiyet, bu boyun eğiş, bu umursamazlık ve kabulleniş, bana ilk olarak psikolojideki "öğrenilmiş çaresizlik/milgram deneyi ve kurbağa deneyi"ni; ayrıca siyasî/siyâsal yönetimler bağlamında, sosyolojik birçok olay/olguyu da anımsattı diyebilirim. Ezcümle: Suçlanan/özgürlüğü kısıtlananan bireyin tasviri Josef K. iken, suçlayan/davacı taraf ise kanımca toplumdur. Metni düşünerek ve sorgulamalar yaparak okumuş biri olarak, yalnızca türü sevene değil herkese ve şiddetle değil sevgiyle tavsiye ediyorum. Kafka'nın hemen her metninde olduğu gibi bu metninde de karakterin zayıflığını, dışlanmışlığını, ötekileştirilmesini ve çaresizliğini iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Peki sizler Josef K. 'nın tutuklanma nedenini dahi bilmediği (bu sembolik-metaforik-alegorik) davayı kabullenmesi ve dava sürecini zamanla doğal bir süreç haline dönüştürmesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce böyle bir davası ve kişiliği olan biri, hem kendini-hem de davayı baştan kaybet-miş midir/memiş midir? Ve son olarak, mevcut dünya düzeni/sisteminde hemen hepimizin birer ~tutuklu-tutuksuz~ gibi/adayı/mecburu/mâduru olduğumuz-olacağımız / ihtimâli-gerçeği hakkında neler düşünüyorsunuz? 1. #dipçem Öğrenilmiş çaresizliğe dair iki temel gösterge: Kişi belli bir olay tipinin sürekli olarak olumsuz bir sonuca varacağına inanmaktadır. Bu olumsuzluğu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığına emindir. (Önemli not: Öğrenilmiş çaresizliğin gelişmesi için çaresizliği kişinin bizzat kendisinin deneyimlemesi de gerekmez. Tekrarlayan olumsuz deneyimleri yaşan bir kişiyi izlemek de bu düşünce durumumun gelişmesi için yeterli olabilir.) 2. #dipçem Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdanî değerleriyle çelişmesine rağmen itaât etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır. 3. #dipçem Kurbağa deneyi, bir kurbağanın önce ılık suya atılması, daha sonra yavaş yavaş suyun kaynamasına tepkisiz kalışı, yani değişimin, değişimi yaşayanlar tarafından nasıl hissededilemediğini anlatan bir deneydir. (Kanıksamak, alışmak, artık umursamamak ve duyarsızlık sonucu kendi sonunu hazırlamak.) 4. #dipçem Kafka absürdizm, vâroluşçuluk ve dışavurumculuğun önemli temsilcilerinden biri olduğu gibi, Deleuze - Guattari'nin ortaya koyduğu şekliyle ~minör~ edebiyat kuramının da en önemli temsilcisidir. Minör edebiyat kuramı, en yalın haliyle azınlıktaki bir etnik gruba dahil olduğu halde egemen ülkenin diliyle yazılan edebiyatları ifade eder. Birçoğunuzun bildiği üzre Kafka Çekya'nın (eski Çekoslovakya) başkenti Prag da dünyaya gelmiştir. Dolayısıyla Kafka'ya "Alman edebiyatı yazarından ziyade Almanca edebiyatı" yazarı demek yerinde olur.
Dava
DavaFranz Kafka · Öteki Yayınevi · 201653.9k okunma
·
71 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.