Gönderi

320 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri
Genel bir Arap yarımadası ve düşüncesinden çok Mısır, Suriye ve Lübnan kısmı incelenerek, Arap siyasi düşüncesi irdelenmiş. Kapsam olarak da Napoleon'un Mısır saldırısı ve 2. Dünya Savaşı arası seçilmiş. Osmanlı'nın güçlü olduğu dönemde dindaşlar arasında önemli bir sorun yokken; Osmanlı'nın ekonomik, siyasi ve askeri olarak güçsüzleşmeye başladığı anda hem içerde hem de dışarıda sorgulamalar da başlar. Önce Osmanlı yanlısı tutum sergileyen Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve Arapçılığın önderi sayılabilecek Satı El -Husri gibi bazı kişiler, Osmanlı sıkıntıya geçtiği anda 'dış güçlerin' de etkisiyle Osmanlıcılık fikrinden ayrılıp daha farklı düşünmeye başlar. Sadece bu kadar da değil. Dönemin önemli kişileri gerçek hayatta bir araya gelemeseler bile kitapta beraberler. Kitap beş ana bölüm ve onların alt bölümlerinden oluşuyor. Birinci bölüm 'Modern Döneme Bir Giriş' başlığına sahip. Yazar, Arapların daha önce 'dindaş' olarak baktıkları Türklere milliyetçilik akımların da etkisiyle - çünkü, ulus, ulusçuluk kavramları batı düşüncesinden ithal edildiğini belirtiyor- artık daha farklı baktıklarını ve bu farklılığın daha sonraki dönemleri de etkileyecek şekilde geliştiğinden bahsediyor. Örneğin, dil ya da din birlikteliğinin temel alınması gerektiğini savunanlar olduğu gibi tüm Arapları tek bir çatı altında birleştirmeyi savunan düşüncelerin de varlığından bahsediyor. Ayrıca Suudi Arabistan kökenli Vehhabi hareketi ile Kuzey Afrika'daki Senusi hareketinin de Arap uyanışında birer etken olduğunu ifade ediyor. Arapların bir zamanlar 'hami' olarak gördükleri Osmanlı yönetiminden kopuşlarına giden yolun dış etkenleri de inceleniyor. Suriye ve Mısır'da özellikle ekonomik hareketlenme, misyonerlik okullarının açılması, yurtdışına okumaya gönderilen gençlerin ülkeye gelmesi o şartlar altında ülkede yavaş yavaş farklı düşüncelerin ortaya çıkması, İngiltere ve Fransa'nın da bu coğrafyada etkili olması artık Osmalı'ya karşı gelmede ortak bir payda da oluşmaya başlar. İkinci bölüm, 'Batı Uygarlığının İzlenmesi' başlığına sahip. Mısırlı Tahtavi, Fransa'da eğitim görüp (5 yıl) Mısır'a döndüğünde çevirmenlik okulu kurar, gazete çıkartır ve etkilendiği Fransız düşüncesini buraya da aktarır. Arap ulusçuluğunu savunanlar, dinleri değil Arap olmanın ortak payda olduğunu ve buradan hareketle bölgelerinde yer alan tüm 'yabancı unsurlardan' arınması gerektiğini ifade ederler. Üçüncü bölüm, 'Dini Düşüncenin Yenilenmesi' başlığına sahip. Bu kısımda Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Muhammed Reşit Rıza, Abdurrahman Kevakibi ve Ali Abdurrazık gibi döneme damga vuran kişiler işleniyor. Cemaleddin Afgani olarak bilinen kişinin hayatına ilişkin rivayetlere de değiniliyor. Afgani gerçekten Afganlı mı yoksa İranlı mı ve esas ismi hakkında da bilgi veriliyor. Afgani'nin düşünce yapısı araştırılırken Batı düşüncesinden etkilendiği konulara da değiniliyor. İslam dini ilerlemeye engel mi? İslam dünyasında neden düşünür, bilim insanı çıkmıyor şeklinde sorular da burada işleniyor. Muhammed Abduh'u anlatmaya başlıyor. Afgani'nin müridiydi ama Mısır'da yaptığı çalışmalarla dikkat çeken bir kişi olduğundan bahsediyor. Mısır'ın El Ezher üniversitesinin eski şeyleri anlatmaktan başka bir şey yapmadığını, günümüz sorunları, felsefe, matematik konularında hiç yeterli olmadığını belirterek o düşünce yapısıyla ters düşer. Burada bu konulara daha ayrıntılı bir şekilde değiniliyor. Abdurrahman Kevakabibi'nin Araplara seslenerek aralarındaki husumeti sonra erdirip dini değil dil ve ırk birlikteliğinden bahsediyor. Arap ümmeti fikrini dini değil, coğrafi ve dil paydasında görür. Ali Abdurrazzık da önemli ve Türkçeye tam çevrisi yapılmamış El-İslam ve Usul el-Hukm (İslamda İktidarın Temelleri) kitabıyla zamanında çok hakaretlere uğrar. Kitap okuyucuya bir yol haritası çiziyor. Ama bunu yaparken de katı bir şekilde davranmıyor. Kendine (veya genel kabul gören) kişileri ortaya koyuyor ve bunlardan hareketle Arapçılık, ulus, vatan, din ırk, kültür konuları işleniyor. Kitap Türkçeye ilk olarak 1991 yılında çevrilmiş. Şu an internet sayesinde anlatılan bilgilerden -belki- daha fazlasını görebiliriz ama yazıldığı dönemi (İran'da 1976 yılında yayımlanmış) unutmamak gerekir. Anlatımda Arapça, Fransızca, İngilizce kaynaklardan yararlanarak özellikle birinci elden çıkan eserlerden doğrudan yararlanmış. Bu sayede çeviri ve aktarmadan kaynaklı oluşabilecek anlam kayması, hatalı çeviri ya da başka türlü olumsuzlukların önüne geçilmiş. 19. Yüzyılın son dönemi ve 20. yüzyılın ilk başlarında Arap düşünürlerin çoğu da Osmanlı Devleti'nde okumuş. Hamid İnayet, 1932 İran doğumlu, Tahran Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olup 1982 yılında İngiltere/ Londra'da ölür. Türkçeye çevrilmiş 2 kitabı bulunmaktadır. Arap olmadığı halde Arap siyasi düşüncesine dışarıdan bakarak bunu yaşadığı İran toplumuna anlatmayı amaçlar. Bunu yaparken de kendi ifadesiyle amacının düşünceleri eleştirmek değil sadece İran'da tanınmayan bu kişilerin tanınmasının amaçladığını ifade ediyor. Ezcümle: Genele hitap etmiyor. Meraklısı için tavsiye ediyorum. Okuduğum kitap 1991 yılında Yöneliş Yayınları'ndan çıkmış ve tercüme eden de Hicabi Kırlangıç. Bu kitabı 1 - 10 Eylül 2019 tarihleri arası okuyup 31 Ağustos 2020 tarihinde (1 yıl sonra ancak sırası geldi :) ) bu inceleme yazısı 1000Kitap sitesine eklenmiştir.
Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri
Arap Siyasi Düşüncesinin SeyriHamid İnayet · Yöneliş Yayınları · 19916 okunma
·
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.