İlk iki uzun öyküde öyle bir sahne canlanıyor ki insanın gözünde, ortaçağın gotik karanlık iklimi, senkronize salon danslarının, verilen partilerin, modanın kadınlar arasındaki sıkı takibine kadar tam bir avrupa klasik dönemine rastlayabiliyorsunuz. Kahramanların biraz şapşal, aptal ve talihsiz oluşları ile Oscar Wilde'nin kurguyu sağlam bir zemine oturtması kitabın akıcılığına güç veriyor.
İkinci öykü ilk öykünün mistik güçlerine karşın fantastik öğeleri barındırıyor. Fakat hortlağın fiziksel özelliklerinin yaşayanlarca müdahale edilebiliyor olması zayıflattı gibi öyküyü. Durum böyleyken Scooby Doo ekibinin çıkıp gelmesi dahi gerekebilirdi :).
İki öykünün sonunda üç küçük masal var ki Mutlu Prens bunların içinde başlı başına bir kitap ismi. Oscar Wilde edebiyatıyla müthiş bir yazar.