Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
Akılcılık idealist ve iyimserlikle birlikte anılır. Tekilcidir; genelden ve evrensel olandan hareketle parçaların temsil ettiği bütünü ortaya koyar. Akılcılığı benimsemiş bir insan duygusaldır, dindardır, özgür iradeye vurgu yapar ve ilişkilerinde dogmatiktir. Karşıdan bakıldığı zaman yumuşak başlıdır. Diğer yandan deneycilik ise materyalizmle birlikte anılır. Parçalardan bütüne ulaşır, bu yüzden çoğulcudur. Deneyciliği benimsemiş insan nispeten daha acımasız, şüpheci ve tartışmaya açıktır. James'e göre kabaca akılcılığı veya deneyciliği tercih edenlerin özellikleri böyledir. Faydacılığı bu iki ucun bir ''uzlaştırılması'' olarak gördüğü için kendi tezini sağlama almak adına kitabına böyle yüzeysel tanımlarla başlıyor James. Hayatımızdan olguları ve ilkeleri tamamiyle bertaraf edemeyeceğimiz içinse esasında iki taraftan da kendimizce iyi olduğunu düşündüğümüz ve benimsediğimiz özellikleri almamız gerekir. Fakat deneycilik ve akılcılığı bağdaştırmaya çalıştığımızda ise kaçınılmaz bir ikilemle karşılaşmış oluruz. Örneğin akılcı bir felsefe ''gerçek dünyanın bir muhasebesi olmaktan çok, ona yapılan bir katkı niteliğine bürünür.'' Dünyaya dair bir açıklama getirmez, yeni bir evren yaratır. James için bu bir nevi kaçıştır. Bu nedenle akılcı felsefeyi aşırı sığ bulur ve bu fikrini desteklemek için kurban olarak Leibniz'i ve Theodicee eserini seçer. Burada türlü örneklerle kendi görüşünü tutarlı kılmak için akılcılık eleştirisi yapar. Her ne kadar bazı eleştirilerine katılsam da karşısına koyduğu fikirlere katılmıyorum. Örneğin akılcılığın mükemmelliği bir illüzyon olarak gördüğünü söylerken, karşısına gerçek hayatın mükemmelliğe ulaşması gereken bir süreç olduğunu düşünüyor. Kanaatimce böyle idealist söylemler hiçbir felsefenin karşısına daha berrak fikir ve dolayısıyla daha temiz bir davranışlar sistemi getirmez. Metafiziği havanda su dövmek kadar beyhude bir iş ve pratiklikten uzak bir çekişme olarak gören James, faydacılığı kısır tartışmalara getirilen bir yöntem olarak ortaya koyar. Örnek vermek gerekirse, hayatın yazgısı belli midir yoksa özgün müdür veya dünya maddi midir yoksa ruhani midir gibi tartışması hiçbir zaman son bulmayan konuların pratik hiçbir değeri ve getirisi olmadığından bunları bertaraf etmek için faydacılığa başvurmak gerektiğini söylüyor. Öyle ki, ''eğer pratik anlamda hiçbir farklılık olmayacaksa tartışma anlamını yitirecektir. Herhangi bir çözümün doğru olduğunu söyleyebilmemiz için aralarındaki pratik farklılıkları ortaya koymamız gerekecektir'' der. Faydacılığın eski bir yaklaşım olduğunu düşünen James'e göre, Sokrates'ten beridir Aristoteles, Locke, Berkeley ve Hume bu yöntemin nüvelerini atmışlardır. Ancak günümüzde (takribi 100 yıl önce) faydacılık hakettiği değere ve ilgiye kavuşmuştur. Faydacılığı deneyciliğe daha yakın bir yaklaşım olarak gören James, aradaki farkın daha fazla radikal bir tutum sergilenmesinde ve eski düşüncelere bağlı kalmamakta olduğunu söyler. ''Soyutlamalardan, yetersizliklerden, yüzeysel sonuçlardan, mutlaklaştırılmış ilkelerden ve kapalı sistemlerin kendini uzak tutarak; kesinliğe ve kökene ulaşmayı amaç edinir. Kesinliğe, yeterliliğe, olgulara, eylemlere ve güce hakettiği önemi verir. Bu anlamda akılcı düşünceyi değil, deneyci düşünceyi esas alır. Dogmalar ve yapaylıkların karşısında bize yeni bir kapı açar.'' Böylesi bir tanımlamadan yola çıkarak haliyle faydacılık akılcılıktan sürekli bir uzaklaşma halindedir. Örneğin, faydacılığın kendine özgü sonuçları yoktur, yöntemlerini destekleyen dogma ve doktrinlere de ihtiyacı yoktur. Herhalde faydacılığın en önemli bulduğum kısmı da burası. Akılcılıkla birlikte bütünleşmiş, sorgulanması muhtemel dahi olmayan bazı dogmaları tamamiyle reddediyor ve onları başlangıç noktası olarak baz almıyor. James'e göre faydacılık böylelikle gerçeğin bir teorisi oluyor ki katılmadığım en sakat telakkisi de budur. Benzer bir şekilde, James için gerçeklik ancak eski deneyimlerin yenileriyle harmanlanması sonucu oluşur. Böylesi bir çaba ise onun için her şeyin üstündedir. Böylece faydacılığın deneyciliğe yakınlığını tekrar vurgulamasına rağmen, akılcılıktan gelen sonuçlara da kör kalması gerekmediğini söylüyor. Soyutlamaları ne tamamiyle dışlıyor ne de tamamiyle kabul ediyor. Esasında faydacılığın gerçeklik alıgısı somut olanla ilişkilidir. Eğer bir teorinin pratikte değeri veya karşılığı varsa bu faydacılık için gerçektir. Daha ileri bir örnek vermek gerekirse, neye inanmak insanın çıkarına olur sorusunu gerçeğe ulaşmanın en sağlıklı yoludur. Daha önce James'in metafizik görüşünden bahsetmiştim. Her ne kadar metafiziği boş bir uğraş olarak görse de faydacılığın metafizikten dahi pratik sonuçlar çıkarabilecek bir yöntem olduğunu söylüyor. Buradaki iddiasını sağlamlaştırmak içinse materyalizm ve teizm üzerine karşılaştırmalar yapıyor. Eğer yanlış anlamadıysam, bu zamana kadar olanları Tanrının bir inayeti olarak görmekle, fizik yasalarının bir sonucu olarak görmek arasında bir farkın olduğunu düşünmüyor. James için mühim olan bu fikirlerin bir olguya tekabül ederek nasıl bir geçmiş yarattıklarıdır. Aslında kurduğum bu son iki cümle faydacılığın özeti için bana yeterli geliyor. Buradan sonra kendi cümlelerimi bırakıp konuyu netleştirmek adına kitap boyunca karşılaştığım ve faydacılığı daha berrak bir şekilde açıklayacak alıntılara yer vereceğim. "Özetleyecek olursak, faydacılık Tanrı, Düzen, Özgür İrade gibi kavramlara eğilerek onlardaki vurguyu değiştirmekte ve olguların kendisine yönelmeye devam etmektedir. Hepimizi ilgilendiren temel soru şudur: Dünyamız nereye gitmektedir? Felsefenin ağırlık noktası da bu noktaya kaymalıdır. Daha üstün varlıların görkemiyle gölgelenmiş dünyamız hakkettiği değeri görmelidir." "Faydacılığın bu noktada her zamanki sorusunu tekrarlaması gerekir. “Bir fikrin ya da inancın doğru olduğunu farz edelim, bu doğruluk günlük yaşantımızda ne gibi değişiklikler getirecektir? Doğruluk nasıl realize edilecektir? Deneyimlerimize neyi katacaktır? Kısacası fikrin gerçekliğinin deneysel açıdan değeri nedir?”Faydacılığın yönelttiği bu sorulara verilebilecek en uygun yanıt şudur: Kendimize mal edebileceğimiz, doğrulayabileceğimiz, teyit edebileceğimiz ve kanıtlayabileceğimiz fikirler gerçektir. Bir fikrin gerçekliği işte bu pratik farklılıkları beraberinde getirir." "Gerçeklikle örtüşme süreci böylelikle esas olarak yönlendirme fonksiyonuyla belirlenir. Bizim için önem taşıyan objelerin bulunduğu yöne doğru yönlendirilmek faydalı olacaktır. Gerçek fikirler bizleri sözel ve kavramsal anlamda son derece faydalı noktalara yönlendirirler. İnsan ilişkilerinde tutarlılığa, dengeye ve akıcılığa bu fikirler sayesinde ulaşırız. Bizleri ayrıksılıktan ve izolasyondan, verimsiz ve faydasız düşüncelerden uzaklaştırırlar. Yönlendirme sürecinin engelsiz akışı, çatışmalardan ve çelişkilerden uzak oluşu onun dolaylı olarak doğrulanması anlamına gelir. Ancak tüm yolların Roma’ya çıkması gibi sonuç olarak tüm gerçek fikirlerin bir şekilde doğrulanmış duyumsal deneyimlerin bir ürünü olduğunu unutmamalıyız.Faydacılar gerçeklerle örtüşme kavramını işte böylesine esnek bir biçimde ele alırlar. Bu tamamıyla pratik bir yaklaşımdır. Aksamadan işleyebilmesi koşuluyla sahip olduğumuz fikri son noktasına taşıyan her türlü süreci aynı şekilde değerlendirirler. Böylelikle sağduyunun sınırlarını aşsa dahi her türlü “bilimsel” fikir faydacıların gerçekleriyle örtüşür. Daha önce de değinildiği gibi gerçekliğin sanki eter, atom ya da elektronlardan oluştuğu düşünülebilir, ancak böylesi bir kesinlik yanılgısına düşülmemelidir. Örneğin “enerji” teriminin herhangi bir “objektif” karşılığı bulunmamaktadır. Yalnızca bir fenomenin iş yapma gücünü basit bir formülle ölçme yoludur." "Genel olarak özetleyecek olursak gerçek düşünürken amacımıza uygun yegane şeydir, tıpkı doğrunun davranışlarımızdaki amacımıza uygun yegane şey olması gibi. Bugünse kendi ulaşabildiğimiz gerçeklere göre yaşamak zorundayız. Bu gerçeklerin yarınlarda yalanlanabilme ihtimaline de her zaman hazırlıklı olmalıyız.'' ''a) Gerçek, koşulsuz biçimde geçerli olarak kabul edilmeyi talep eden bir önermeler sistemidir.”b)Gerçek, kendimizi zorunluluk altında hissederek ulaştığımız kararların tümüne verilen bir addır. Bu iki tanımlamada da göze çarpan ilk şey tanımlamaların müthiş derecede önemsiz oluşudur. Mutlak biçimde doğru oldukları şüphe götürmez." "İnsan düşüncesinden bağımsız bir gerçeklikten söz edebilmek neredeyse imkânsız gibidir. Böyle düşünüldüğünde gerçeklik yaşamımıza her seferinde yeniden giren ve isimlendirilen bir kavrama dönüşecektir ya da herhangi bir inancın varlığını, herhangi bir insani kavramın uygulanmasını önceleyen tarih öncesi bir yaratığa dönüşecektir. Bu gerçeklik mutlak bir biçimde verimsiz olacak ve solup gidiverecektir. Zihinlerimizin ideal limiti olmaktan öteye geçmeyecektir. Karşımızda bir anlığına görülebilecek, ama asla kavranamayacaktır. Kavrayabileceğimiz tek şey daha önceki insanların onlar hakkındaki masalları olacaktır. Böylesi yoz bir anlatımla karşılaşıldığında gerçekliğin kendisinin zaten çarpıtılmış olduğu kolaylıkla görülebilecektir."
Faydacılık
FaydacılıkWilliam James · Yeryüzü Yayınevi · 2003234 okunma
··
174 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Yorum yapmayı çok isterdim ama alanımın dışında olduğu için kendimi yetersiz buluyorum. Yorum yapma işini uzmanına bırakıyorum. https://1000kitap.com/Desss bak tam sana göre bir inceleme :))
Bu yorum görüntülenemiyor
Ömer E. okurunun profil resmi
Bu arada başlıkla alakalı, John Stuart Mill'in utilitarianism'i de James'in pragmatism'i de faydacılık olarak çevrilmiş. İkisi de aynı anlamda ''faydacı'' mı bilmiyorum ama tahminimce nüans farkı olduğundan James'in başlığını direkt pragmatizm olarak almak gerekirdi.
Yaïr okurunun profil resmi
Peirce ile çapraz okuma yapmak gerekir. Sanırım onun Türkçe'ye çevrilmiş kitabı yok.
Ömer E. okurunun profil resmi
Pierce ve Dewey aklımda, okuyacağım bir ara onları ama ne zaman...
Sinan okurunun profil resmi
Ek: (Mill : Faydacılık).
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.