Laikliğin önemi gerek 1961 ve Gerekse 1982 Anayasasından da özellikle belirlenir. Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası'nın Cumhuriyetin temel niteliklerini belirleyen 2. maddesine göre, Türkiye "laik bir devlet"tir. Laikliğin bu derece de ön plana çıkarılması ve her şartın ona bağlanması nedeniyle olsa gerek ki, Türkiye'de hoşa gitmeyen her şeyi laikliğe aykın bulma ve dolayısıyla sisteme yönelik bir saldırı biçiminde değerlendirme geleneği oluşmuştur. Hatta öyle ki görüşlerinde dini unsurlar taşıyan bir partinin iktidara gelmesi ve parti liderinin baş bakan olması dahi laikliğin dolayısıyla sistemin tehlikede oluşunun işareti olarak algılanır olmuştur. Bu zihniyete bağlı olarak da "laiklik karşıtı" ilan edilen her tavır ve sarf edilen her söz, laikliğin kurtarmaya yönelik bir eylem olarak değerlendirilir hale gelmiştir. Bununla ilgili olarak, kuvvet komutanlarıyla dini özelliklere sahip bir söylemi dile getiren bir partinin başkanı olan Başbakanın birlikte yedikleri yemekte komutanlardan birisinin rakı istemesi dahi laik eylem olarak değerlendirilebilmiştir. Bu ise bazı yazarlar tarafından düşülen komikliği iğneleyen bir üslupla ele alınmıştır. Bu konuda söz konusu durumla ilgili olarak Bekir Coşkun'un yazısı örnektir Yazı "Bir Fırt Laiklik" başlığına sahiptir ve şöyle devam eder:
"Böylece rahı, laiklik ilkeleri arasında yerini aldı sayılır. Rakı içme ilkesi. .. Nitekim gazeteler ve TV'ler duyurdular;
"Erbahan'a laik tavır. .. Paşa rakı içti."
"Şeriatçılara anlamlı cevap ... Paşa garsondan rakı istedi."
"Laiklik güvencede ... Paşaya rakı. .. "
Biz o kadar rakı içtik bir faydası olmış değil. Ama sevilen bir asker olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın Erbakan'ın masasında rakı içmesi, rüzgardan nem kapan Türkiye'de tabii ki önem hazanıverdi. Ne yapacaksın? Çek bir fırt laiklik. "( Hürriyet Gazetesi, 7/8/l 996)